Hayatımızın bir noktasında pek çoğumuz, bir icra işlemiyle karşılaşmış ya da bu konu hakkında bilgi sahibi olmuşuzdur. İcra, bir alacağın tahsil edilmesi için başvurulan yasal bir yöntemdir. Ancak bazen yanlış anlaşılmalar ya da hatalı işlemler nedeniyle haksız icra uygulanabilir. İşte bu durumda, mağduriyetinizin giderilmesi için icranın iadesi gibi yasal yollara başvurma hakkınız bulunmaktadır.
İcra Takibine Haksız Şekilde Muhatap Olduğunuzu Düşünüyorsanız;
Hakkınızda başlatılan icra takibi nedeniyle mağdur olmamak için yasal hakların süresinde kullanılması büyük önem taşır. İcra sürecinde tüm işlemler belli bir süreye tabii olduğundan, bu sürelerde hukuki korumalardan yararlanılmazsa hak kaybına ve mağduriyete uğrayabilirsiniz. İcra takibine itiraz etmek veya icranın iadesi için yapmanız gerekenler ise oldukça basittir. Öncelikle, haksız bir icra işlemi yaşadığınızı düşünüyorsanız, takip türüne göre yasada öngörülen sürede icra dairesine itiraz yoluna başvuru zaruridir. İlamlı icra takiplerinde ise icra takibine itiraz yolu bulunmamaktadır. Ancak yasada belirtilen belli durumlarda icra takibinin başlatıldığı yer İcra Mahkemesine şikayet yoluna başvurmak mümkündür.
Haksız İcra Takibinden Mağdur Olmamak İçin İcranın İadesinin Önemi
İcranın iadesi müessesi, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu;
Madde 40 – (Değişik birinci fıkra: 2/3/2005-5311/7 md.) Bir ilâmın bölge adliye mahkemesince kaldırılması veya temyizen bozulması icra muamelelerini olduğu yerde durdurur.
Bir ilâm hükmü icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski hâline iade olunur.
hükmü ile düzenlenmiştir. İcra takibi ile karşılaştığınızda mağduriyet yaşamamak adına icranın iadesi sürecini takip etmek oldukça önemlidir. İcra işlemi hatalı ya da haksız yürütülmüşse ve bu husus bir yargı kararı ile tespit edilmiş ise, bu durumda icranın iadesi için yasal haklarınızı kullanmanız gerekmektedir. İşte bu noktada, doğru adımları atmazsanız mağdur olma riskiniz büyük olabilir. Dolayısıyla bu süreçte uzman bir avukattan destek alınması zaruridir.
İcra Sürecinde Hatalı Uygulanan İcranın İadesi İçin Ne Yapmalısınız?
Bir icra işlemiyle karşılaştığınızda ve bu işlem hatalıysa ya da haksız yere uygulanıyorsa, başvurmanız gereken ilk yol itiraz müessesi olacaktır. Burada, yaşadığınız haksızlığı anlatabilir, gerekli itirazları yapabilirsiniz. Ancak itiraz sürecinde olumlu sonuç alınamaz veya ilamlı icra takiplerinde şikayet yoluna başvuracak yasal sebeplerin sizin durumunuzda mevcut olmaması nedeniyle icra takibi kesinleşmiş ve borcu ödemek zorunda kalmış iseniz, yasada öngörülen durumların gerçekleşmesi halinde icranın iadesi için adım atabilirsiniz.
İcranın İadesi İsteme Yolları Nelerdir?
İcranın iadesi için, haksız olarak başlatılan icra takibi nedeniyle ödenen tutarın iade edilmesi için hukuki sebep ve delilleri icra dairesine sunarak icranın iadesi talep edilir. İcra dairesinin talebi kabul etmesi halinde, haksız icra işlemi iptal edilecek ve size ödenen miktarın geri alınması için haksız icra takibinin alacaklısına aldığı tutarı iade etmesi için muhtıra gönderir.
Zorlu Hukuki Süreçlerle Uğraşmadan İcranın İadesi Yolu!
Hakkınızda başlatılan haksız icra takibi sebebiyle ödemek zorunda kaldığınız miktarın geri alınması için uzun hukuki süreçlerle uğraşmak bazen zorlayıcı olabilir. Ancak, bu süreci icranın iadesi yoluyla kısaltarak en az zararla atlatmak ve hakkınızı korumak için uzman bir avukata başvurmanızda fayda vardır. Alanında uzman bir avukat, size icranın iadesi sürecinde yol gösterecek, haklarınızı savunacak ve mağduriyetinizi en aza indirecektir. Bu sayede zorlayıcı ve maliyetli uzun hukuki süreçlerle uğraşmadan, icranın iadesi müessesi ile icra takibi sebebiyle haksız yere ödediğiniz tutarı tahsil yoluna gidebilirsiniz.
İcranın İadesi Süreci
İcranın iadesi sürecinin başlangıcı yukarıda belirtildiği üzere öncelikle haksız olarak başlatılan icra takibi nedeniyle ödenen tutarın iade edilmesi için hukuki sebep ve delilleri icra dairesine sunarak icranın iadesi talep edilir. İcra dairesinin talebi kabul etmesi halinde, haksız icra işlemi iptal edilecek ve size ödenen miktarın geri alınması için haksız icra takibinin alacaklısına aldığı tutarı iade etmesi için muhtıra gönderilecektir. Muhtırada karşı tarafa icra takibi yoluyla tahsil ettiği tutarı iade etmesi için süre verilir. Bu sürede ödeme yapılmaz ise, icra dairesi tarafından yenileme emri düzenlenerek alacaklı borçlu sıfatı değiştirilir ve icra takibi yeni bir esasa kaydedilir ve artık alacaklı sıfatı ile icra takibinde yasanın verdiği imkanlardan faydalanarak haksız olarak ödediğiniz tutarı karşı taraftan tahsil edebilirsiniz.
İcranın iadesi talebi, hakkınızın savunulması ve icra sürecinde mağdur olmamanız açısından önemlidir. Eğer icrayla karşılaşırsanız ve bu işlemde hatalı ya da haksızlık olduğunu düşünüyorsanız, hemen harekete geçmelisiniz. İcra Mahkemesine başvurarak hukuki sürece dahil olabilir ve icranın iadesini talep edebilirsiniz. Detaylı bilgi almak için bizi arayın.
Yargıtay Kararları
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2016/3049 E., 2018/97 sayılı kararı;
“….Dava, haksız icra takibi sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; müvekkilinin … Tarım Hayvan ve Orman Ürünleri Tic. San. Ltd. Şirketinin sorumlu müdürü olduğunu, akaryakıt istasyonu bulunan davalı şirketten müvekkilinin akaryakıt satın aldığını, ancak ödenmeyen bir kısım faturalar sebebiyle davalının müvekkili aleyhine … . İcra Müdürlüğünün 2012/4865 ( kapatılan … İcra Müdürlüğünün 2010/149 ) sayılı icra dosyası ile takibe başladığını, itiraz üzerine davalı tarafından … . Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan itirazın iptali davası sonucu mahkemenin 15/03/2012 tarih ve 2010/75 esas, 2012/21 karar sayılı ilamıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine bu kararın müvekkili tarafından tehir-i icra talebi olmadan temyiz edildiğini, davalı icra takibine devam ettiği için davacı hakkında haciz işlemi uygulandığını, temyiz üzerine verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek 09/09/2014 tarihinde kesinleştiğini, müvekkilinin haciz tehdidi altında ödediği borç miktarının kararın kesinleşmesinden iki gün sonra, 11/09/2014 tarihinde faizsiz olarak davalı tarafından iade edildiğini beyan ederek, icra dosyasına müvekkili tarafından yatırılan paranın yatırıldığı tarihten iade edildiği tarihe kadar ki yasal faizinin davalıdan tahsili gerektiğini, müvekkilinin beklenmedik haciz işlemi sonucu zor durumda kalması sebebiyle manevi zarara uğradığını belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, icra dairesine yatırılan tutarın yatırıldığı tarihten iade edildiği tarihe kadar yasal faizinin istenebileceği gerekçesiyle maddi tazminatın kabulüne, davacı hakkında haksız bir icra takibinin bulunmaması sebebiyle manevi tazminatın reddine karar verilmiştir.
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Fazla Verilen Paranın Geri Alınması” başlıklı 361. maddesi, “İcra dairelerince borçludan fazla para tahsil olunarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğu hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme hacet kalmaksızın o kimseden geri alınır.” şeklinde emredici bir düzenlemeyi içermektedir.
Aynı Kanun’un “İcranın İadesi” başlıklı 40/2. maddesi ise “Bir ilâm hükmü icra edildikten sonra Bölge Adliye Mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski hâline iade olunur.” şeklindedir. Burada, icra müdürüne kanun tarafından verilmiş, özel bir görev ve daha da önemlisi cebri icra gücünün kullanılması kapsamındaki bir yetki söz konusudur. İcra müdürü, dayanağı ve şekli ne olursa olsun, girişilmiş bir icra takibinde, borçludan tahsil edilen paranın, tahsili gerekenden daha fazla olduğunu hesap sonucunda belirlediği durumlarda, cebri icra gücünü kullanarak, fazla tahsilatı borçluya geri verecektir.
Tehir-i icra talebinde bulunulmaması nedeniyle, alacaklının icra takibine devam etmesi ve icra dosyasına yatırılan parayı tahsil etmesi, yasadan kaynaklanan hakkın kullanılması olup bu işlemlerden dolayı alacaklıya kusur izafe edilemeyeceği de açıktır. Alacaklının icra prosedürü içinde aldığı parayı, icra dosyasına yatırmakla yükümlü olduğu tarihten sonra iade etmesi halinde, geç kaldığı dönem itibarıyla kusurlu olduğu ve bu döneme ait zararın alacaklıdan istenebileceği de kabul edilmelidir.
Şu halde, İİK’nın 40/2. maddesi gereğince paranın icra dosyasına iade edilmesi konusunda icra dairesince gönderilen muhtıradaki son gün itibariyle paranın iade edilmesi gerektiği, bu tarihten sonra iade edilmesi durumunda, geç kalınan dönem için zararın oluştuğunun kabulü gerekir.
Somut olayda, davacının tehir-i icra kararı almadan temyiz ettiği mahkeme kararının kesinleşmesi sonrası, icra müdürü tarafından henüz muhtıra düzenlenmeden 11/09/2014 tarihinde davalı tarafından davacıya iade yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davalının hükmün infazı sırasında tahsil ettiği parayı İİK’nın 40/2. maddesi uyarınca icranın eski hale iade prosedürü içinde icra dosyasına yatırdığının kabulüyle davacının faize dair talebinin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda ( 2 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı yararına BOZULMASINA, davacı vekilinin temyiz itirazlarının ( 1 ) sayılı bentte açıklanan sebeplerle REDDİNE, bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 16.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/13261 E., 2015/19642 sayılı kararı;
“…
Alacaklı tarafından başlatılan ilamlı takipte, İcra Müdürlüğü’nce alacaklı adına düzenlenen 01.11.2013 tarihli muhtıra ile; dayanak ilamın temyiz incelemesi sonucu bozulması nedeniyle bozma karar tarihinden önce yapılan 6.818,90 TL ödemenin yasal faiziyle birlikte üç gün içinde geri ödenmesinin istendiği; Alacaklının söz konusu işlemin iptali istemi ile İcra Mahkemesi’ne başvurduğu; Mahkeme’ce, borçlunun o kadar borcunun bulunmadığının bozma ilamı ile tespit edilmiş olması nedeniyle şikayete konu memur işleminin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile istemin reddine karar verildiği, hükmün Alacaklı ( iade borçlusu ) Vekili tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
İİK’nun 40/1. maddesi gereğince; “bir ilamın nakzı icra muamelelerini olduğu yerde durdurur.” Aynı maddenin 2. fıkrasında ise; “bir ilam hükmü icra edildikten sonra nakzedilip de aleyhinde icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kat’i bir ilamla tahakkuk ederse ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski haline iade olunur.” Bu nedenle borçlunun icranın iadesini isteyebilmesi için ( İİK’nun 40/2. maddesi gereğince ) bozmadan sonra verilecek kararın kesinleşmesi zorunludur. Dayanak ilam bozulduğunda, takip olduğu yerde duracağından, daha önceden yapılan tahsilatların muhtıra tebliği suretiyle alacaklıdan istenmesi mümkün değildir. Somut olayda, Alacaklının Bakırköy 11. İş Mahkemesi’nin 29.12.2010 tarih ve 2004/567 Esas 2010/1059 Karar sayılı ilamına dayalı olarak takibe başladığı, Borçlu tarafından icra dosyasına sunulan teminat mektubunun süresinde tehir-i icra kararı getirilmemesi üzerine paraya çevrilerek alacaklıya ödendiği, dayanak ilamın Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nce temyiz incelemesi sonucunda 26.06.2013 tarihinde bozulduğu, Borçlu vekilinin talebi üzerine İİK’nun 40/2.maddesi gereğince Alacaklıya, ödenen paranın iadesi edilmesi hakkında muhtıra gönderildiği görülmektedir.
Yukarıda sıralanan aşamalardan anlaşıldığı üzere; takibe dayanak ilamın bozulması sonrası henüz Mahkemesi’nce verilmiş ve kesinleşmiş bir karar bulunmamaktadır. Borçlu, bu aşamada yalnızca İİK.nun 40/1.maddesi gereğince takibin durdurulmasını isteyebilir, aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince eski hale getirme isteyemez.
O halde, Mahkemece, şikayetin kabulü ile şikayete konu muhtıranın iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle şikayetin reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı Vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. ( HMK m.297/ç ) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın temyiz edene iadesine, 04.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
ESKİŞEHİR AVUKAT CANSU ÖNÇLER UYANIK