Kişisel verileri verme, ele geçirme suçu Türk Ceza Kanunu madde 136’da düzenlenmiştir. Her ne kadar Türk Ceza Kanunu madde 136’nın başlığında “yayma” eylemi geçmese de düzenleme içerisinde, “Kişisel verileri , hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi…” denilerek yayma fiili de suç kapsamına alınmıştır.
Kişisel verileri verme ve ele geçirme suçunun cezası 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu suç şikayete tabi değildir, soruşturma-kovuşturma re’sen yapılmaktadır. Kişisel verileri verme ve ele geçirme suçu aynı zamanda uzlaştırma hükümleri kapsamında da değildir.
Kişisel verileri verme ve ele geçirme suçunun dava zamanaşımı süresi 8 yıl, ceza zamanaşımı süresi 10 yıldır.
Kişisel Verileri Verme, Ele Geçirme Suçu Unsurları
Kişisel verileri verme ve ele geçirme suçu seçimlik hareketli bir suçtur. Bu suçun tanımında yer alan kişisel verilerin hukuka aykırı olarak verilmesi, ele geçirilmesi veya yayılması hareketlerinden herhangi birinin gerçekleştirilmesi suçun oluşması bakımından yeterlidir.
Kişisel veriler hukuka uygun veya hukuka aykırı şekilde kaydedilmiş olsun, bu verilerin bir başkasına kişisel veri sahibinin rızası olmaksızın verilmesi, yayılması veya bir başkası tarafından ele geçirilmesi, Türk Ceza Kanunu madde 136 kapsamında “Verilerin Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme” suçunu oluşturacaktır.
Kişisel Verileri Verme veya Ele Geçirme Suçu Nitelikli Halleri Nelerdir?
Kişisel verileri verme veya ele geçirme suçunun nitelikli halleri Türk Ceza Kanunu madde 136/2 ve madde 137’de düzenlenmiştir. Buna göre;
- Suç konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236. maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır. (TCK m.136/2) İlgili madde fıkralarına bakılacak olursa,
“…(5) (Ek:17/10/2019-7188/22 md.) Türk Ceza Kanununun 103 üncü maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suçlardan mağdur olan çocukların soruşturma evresindeki beyanları, bunlara yönelik hizmet veren merkezlerde Cumhuriyet savcısının nezaretinde uzmanlar aracılığıyla alınır. Mağdur çocuğun beyan ve görüntüleri kayda alınır. Kovuşturma evresinde ise ancak, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından mağdur çocuğun beyanının alınması veya başkaca bir işlem yapılmasında zorunluluk bulunması hâlinde bu işlem, mahkeme veya görevlendireceği naip hâkim tarafından bu merkezlerde uzmanlar aracılığıyla yerine getirilir. Mağdur çocuk yargı çevresi ve mülkî sınırlara bakılmaksızın en yakın merkeze götürülmek suretiyle bu fıkrada belirtilen işlemler yerine getirilir.
(6) (Ek:17/10/2019-7188/22 md.) Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suçlardan mağdur olanların soruşturma evresindeki beyanları bakımından da beşinci fıkra hükmü uygulanır. Ancak, beyan ve görüntülerin kayda alınmasında mağdurun rızası aranır…”
- Bu suçun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
- Aynı şekilde bu suçun belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde verilecek ceza yine yarı oranında artırılacaktır.
Neler Kişisel Veri Kapsamındadır?
Türk Ceza Kanunu’na göre nelerin kişisel veri sayıldığını anlamak için Türk Ceza Kanunu madde 135’in gerekçesine bakmak gerekir. Madde gerekçesinde “Gerçek kişiyle ilgili her türlü bilgi, kişisel veri olarak kabul edilmelidir.” denilerek kişisel verinin ne olacağına ilişkin tanımlama yapılmıştır. Türk Ceza Kanunu’na göre bir bilginin kişisel veri sayılması için bu bilginin kişisel sır mahiyetinde olmasına gerek olmayıp gerçek kişilerle ilgili her türlü bilgi ve veri kişisel bilgi kapsamına girecektir.
Kişisel verilerin ne olduğunun tespiti bakımından özel kanun niteliğindeki 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanuna bakıldığında Türk Ceza Kanunu ile paralel bir tanım yapıldığı görülmektedir. 6698 sayılı Kanunun md. 3/1-d hükmüne göre kişisel veri, “Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi…” şeklinde tanımlanmış olup, yazılı, görsel veya sesli gibi herhangi bir tür ayrımı yapılmamıştır.
Kişisel verilerin ne olduğuna ilişkin gerçek bir kişiye ait fotoğraf, video, ses kaydı, mesaj, sosyal medya hesabı, telefon numarası, adres, T.C. kimlik numarası, parmak izi, kan grubu, din bilgisi, ırk bilgisi, cv, sabıka kaydı, ikametgah bilgisi, nüfus kayıt örneği, her türlü sağlık verisi (tahlil sonuçları, röntgen filmi, epikriz raporu vs.) gibi pek çok örnek verilebilir.
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçundan Farkı
Özel hayat, kişinin üçüncü kişilerin bilmesini, görmesini veya duymasını istemeyeceği her türlü durum ve olaydan oluşmaktadır. Kişinin özel hayatına ilişkin herhangi bir fotoğraf veya videonun örneğin; uygunsuz fotoğrafının paylaşılması özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmaktadır. Kişinin özel hayatı dışında kalan, örneğin vesikalık fotoğrafının hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi, başkasına verilmesi veya yayılması ise TCK md. 136 hükmünde öngörülen kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturmaktadır.
Emsal Kararlar
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2019/12886 E., 2020/513 K.
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
Hüküm : TCK’nın 37. maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 136/1, 43/2, 62/1, 53/1-2-3, 58/6-7. maddeleri gereğince mahkumiyet
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın ve sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Kişilerin özel hayatının gizliliğinin ihlal edilmesi, TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasının 1. cümlesinde suç olarak düzenlenmiş olup, özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olaylarını ve bilgilerin tamamını içerir. Bir olayın ya da bilginin, özel hayat kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, sosyal ilişkileri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.
TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasında ise belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmıştır.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.06.2014 tarihli, 2012/1510 esas, 2014/331 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; TCK’nın 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması ve aksine 135. maddenin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtilmesi karşısında, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiilleri TCK’nın 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur. Bu nedenle herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmektedir. Ancak, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da tespit edilmesi gerekir.
Ayrıca, bir özel hayat görüntüsünün ya da sesinin, “kişisel veri” olduğunda kuşku bulunmamakta ise de, kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsünün ya da sesinin, bilgisi dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasının 2. cümlesinde; rızası dışında ifşa edilmesi, yani; yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, aleniyet kazandırılması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması TCK’nın 134/2. madde ve fıkrasında özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında düzenlendiğinden, kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsü ya da sesi, yasal anlamda, TCK’nın 136/1. madde ve fıkrası kapsamında kişisel veri olarak değerlendirilemez.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre, sanık …’in, kimliği tespit edilemeyen bir kişi tarafından kendisine gönderildiğini beyan ettiği mağdur … ile diğer mağdur …’ın birlikte çektirdikleri 6 adet özel fotoğrafı, onların bilgisi dışında ele geçirdiği ve eski nişanlısı olan mağdur …’ye whatsapp uygulaması üzerinden gönderdiği iddia ve kabulüne konu olayda;
Şikayete konu fotoğraflarda, aynı yatağa uzanan ve yarı çıplak olan mağdurların birbirlerine sarıldıkları, yine yan yana oturan mağdurlardan Murat’ın diğer mağdur …’ye sarılıp onu öptüğü dikkate alındığında, mağdurlar arasındaki ilişkinin varlığını ve boyutunu gösteren mağdurların cinsel ve fiziksel mahremiyetlerine ilişkin özel yaşam alanı kapsamındaki fotoğraflarının, onların rızası dışında ele geçirilip, cep telefonuna kaydedilmesi eyleminin, TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında, söz konusu fotoğrafların mağdur …’ye gönderilmesi eyleminin ise ancak diğer mağdur …’a yönelik görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebileceği gözetilmeksizin, suç vasfında yanılgıya düşülüp, yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet hükmü kurulması isabetsiz ise de,
TCK’nın 134. maddesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun, aynı Kanun’un 139/1. madde ve fıkrası gereğince şikayete tabi olduğu, 14.04.2016 tarihli hükümden sonra mağdur …’nin 17.10.2019, mağdur …’ın 06.11.2019 havale tarihli ve kimlik tespiti içeren dilekçeleriyle şikayetlerinden vazgeçtiklerini beyan ettikleri, sanığın istinabe mahkemesince alınan 22.03.2016 tarihli savunmasında “Hakkımda şikayetten vazgeçme olursa kabul ederim.” biçiminde beyanda bulunduğu ve sanık müdafiinin 06.11.2019 tarihli dilekçesinde mağdurların karar tarihinden sonra şikayetlerinden vazgeçmeleri nedeniyle sanığa isnat edilen eylemlerin özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilerek davanın düşmesine karar verilmesini talep ettiği dikkate alındığında vazgeçmeye açıkça karşı çıkılmadığı, dosya içeriği itibariyle de CMK’nın 223/9. madde ve fıkrası kapsamında derhal beraat kararı verilmesini gerektirir şartların bulunmadığı anlaşılmakla; hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; iddianamede verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu olarak nitelendirilen ve TCK’nın 134. maddesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğu anlaşılan eylemlerden dolayı sanık hakkında açılan davanın TCK’nın 134, 139/1, 73/4, 73/6 ve CMK’nın 223/8. madde ve fıkraları gereğince DÜŞMESİNE, 15.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/10737 E., 2016/13557 K.
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
Hükümler : Beraat
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hükümler, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Mağdur …’a yönelik cinsel taciz, tehdit ve hakaret suçlarından hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık …’in, mağdurun kişisel veri niteliğindeki cep telefonu numarasını diğer sanık …’dan ele geçirmesi iddiası ile ilgili TCK’nın 136/1. maddesinde tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan CMK’nın 170. maddesine uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı anlaşılmakla, dava konusu yapılmayan bu eylemle ilgili zamanaşımı süresi içinde dava açılıp hüküm kurulabileceği belirlenerek yapılan incelemede:
Mahalli Cumhuriyet savcısının sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
TCK’nın 136/1. maddesinde belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmıştır.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.06.2014 tarihli, … esas, … sayılı kararında da vurgulandığı üzere; TCK’nın 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması ve aksine 135. maddenin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtilmesi karşısında, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiilleri TCK’nın 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur. Bu nedenle herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmektedir. Ancak, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da tespit edilmesi gerekir.
TCK’nın 136/1. maddesinin, “Bu madde hükmü ile hukuka uygun olarak kaydedilmiş olsun veya olmasın, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.” şeklindeki gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, kişisel verilerin, “verildiği”, “yayıldığı” veya “ele geçirildiği”nin kabul edilebilmesi için, kişisel verilerin kaydedilmiş halde bulunması, kaydedilmiş haliyle başkalarına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi gerekir.
Bu noktada belirtmek gerekir ki, kişisel verilerin, üzerinde yazılı olduğu belgenin bulunduğu yerden alınması ya da kaydedilmiş haliyle başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, taşınabilir belleğe veya CD’ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi, böylece istenildiğinde tekrar kullanılabilmesi olanağını sağlayan her türlü faaliyet, kişisel verileri “ele geçirme” kapsamında değerlendirilebilir ise de, kişisel verilerin kaydedilmeden önce öğrenilmesi, hafızada tutulan kişisel verilerin başkalarına açıklanması, kişisel verilere salt duyu organları aracılığıyla vakıf olunması, ancak TCK’nın 134/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebilir.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; mağdur …’a yönelik cinsel taciz, tehdit ve hakaret suçlarından hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık …’in mağdura cinsel amaçlı olarak arkadaşlık teklifinde bulunmasına yardımcı olma amacını taşıyan sanık … tarafından, mağdurun eski erkek arkadaşı olan sanık …’dan temin edilen mağdura ait GSM numarasının, mağdurun bilgisi ve rızası dışında, sanık …’e verildiği ve sanık …’in de mağduru telefonla arayıp ona çok sayıda mesaj gönderdiği olayda,
Mağdurun cep telefonu numarasını diğer sanık …’e verirken “Telefonda ayarlayabilirsen, bu kadınla birlikte olabilirsin, kadın çalışıyormuş.” biçiminde sözler söylediğine dair ilk ifadesinden dönen sanık …’ın mağduru tanımayan diğer sanık …’e ve ilk ifadesinde mağdurun telefon numarasını bilmediğini beyan etmesine rağmen mağdurun eski kız arkadaşı olduğunun ortaya çıkmasından sonra gerçeği kabullenip bu beyanından dönen sanık …’ın mağduru tanımayan diğer sanık …’a, mağdura ait GSM numarasını vermelerini gerektiren makul, meşru ve mantıklı bir sebep bulunmaması nedeniyle mağdurun rızası dışında hareket ettiklerinin açıkça anlaşılması karşısında, sanık …’ın kişisel veri niteliğindeki mağdura ait cep telefonu numarasını kaydedilmiş haliyle ve hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunda tereddüt bulunmayan bir yöntemle diğer sanık …’a, sanık …’ın da diğer sanık …’e iletmek amacıyla ele geçirdiği mağdura ait cep telefonu numarasını mağdurun rızasına aykırı şekilde diğer sanık …’e vermesi şeklinde sübut bulan eylemlerinden dolayı sanıklar Serkan ile Hakan’ın TCK’nın 136/1. maddesinde tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülüp, dosya kapsamına uygun düşmeyen yazılı gerekçelerle sanıklar hakkında CMK’nın 223/2-c maddesi uyarınca beraat kararı verilmesi,
Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 21.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2019/6342 E., 2021/3092 K.
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal
Hüküm : TCK’nın 134/2, 62/1, 53/1-2-3. maddeleri gereğince mahkumiyet
Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Sanık …’in, iki yıldır arkadaşı olan mağdur …’e ait fotoğrafı, “Bu sarışın kıza dikkat edin, erkekleri kandırıp, parasını gasp ediyorlar, arkadaşımdan biliyorum” ibareleri ile birlikte facebook hesabında yayımlayıp, mağdurun fotoğrafını rızasına aykırı şekilde başkalarının görgüsüne sunarak TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasındaki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu işlediği iddiasıyla sanık hakkında kamu davası açıldığı olayda;
Mağdurun günlük kıyafetleriyle poz vermiş şekilde çektirdiği fotoğrafın, mağdurun başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyeceği özel hayatına ilişkin görüntü olarak kabul edilemeyeceği; ancak, mağdurun özel yaşam alanına ilişkin olmayan kişisel veri niteliğindeki fotoğrafını, hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunda tereddüt bulunmayan bir yöntemle facebook hesabı üzerinden yayımlayan sanık hakkında, iddianamede açıklanan TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasındaki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet hükmü kurulması gerekirken, suç vasfında yanılgıya düşülerek, sanığın, ek savunması alınan TCK’nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
a) Sanık hakkında uzlaştırma kapsamında olmayan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan dava açılmasından dolayı soruşturma evresinde uzlaştırma yoluna gidilmediği; ancak, kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu eylemin 5560 sayılı Kanunun 24. maddesi ile değişik CMK’nın 253/1-a madde, fıkra ve bendi gereğince uzlaşma kapsamında olan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğunun anlaşılması karşısında, CMK’nın uzlaşma başlıklı 253 ve 254. madde hükümleri uygulanmak suretiyle sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, uzlaştırma işlemleri tamamlanmadan yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
b) T.C. Anayasa Mahkemesinin, TCK’nın 53. maddesine ilişkin olan 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
c) TCK’nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun, aynı Kanunun 139/1. madde ve fıkrası uyarınca soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlardan olduğu, mağdur …’in, karar tarihinden sonra hüküm mahkemesine sunduğu 17.12.2015 hâkim havale tarihli ve ekine nüfus cüzdanı fotokopisinin eklendiği dilekçesinde, sanığa yönelik şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle TCK’nın 73/6. madde ve fıkrası uyarınca sanıktan vazgeçmeyi kabul edip etmediği sorularak, sonucuna göre görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu açısından sanığın hukuki durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,
d) Katılan …’in, karar tarihinden sonra sanığa yönelik şikayetinden vazgeçtiğini belirtmiş olması karşısında, CMK’nın 243. maddesi gereğince katılmanın hükümsüz kalması ve adı geçene vekalet ücreti hükmedilmesi nedeniyle bu hususun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 24.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi, verilmesi veya yayılması durumu ile karşı karşıya iseniz, Eskişehir Avukat Cansu ÖNÇLER UYANIK’tan hukuki danışmanlık ve destek almak için online randevu oluşturabilir veya iletişim kanallarımızdan bize ulaşabilirsiniz.
ESKİŞEHİR AVUKAT CANSU ÖNÇLER UYANIK