Kişisel veri gizliliği ve korunması özellikle son dönemde yargı kurumları ve Kişisel Verileri Koruma Kurumu tarafından sıkı denetimi yapılan konulardan biridir. 22.03.2024 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi 13.02.2024 tarihli, 2020/36976 başvuru numaralı kararına konu olayda bir işveren, başvurucu işçisinin şirket yetkisini kullanarak haksız kazanç elde ettiği iddiasıyla işçinin bilgisi ve rızası olmaksızın banka ve kredi kartı hesap hareketlerini incelemiştir. Başvurucu işçi, kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirildiğine yönelik şikayette bulunmuştur.
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, kişisel verilerin salt duyu organları ile öğrenilip başkalarına açıklanmasının kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi suçunu oluşturmayacağı ancak şartları varsa özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun değerlendirilebileceği, bu suç hakkında da başvurucu işçinin soyut beyanından başka delil bulunmadığı gerekçesiyle KYOK verilmiş, Sulh Ceza Hakimliği kararı ile KYOK kesinleşmiştir.
Başvurucu işçi, şikâyet dilekçesinde bankalara müzekkere yazılmasına ve tanığının dinlenilmesine ilişkin talepte bulunduğunu, ayrıca kendisi hakkında yapılan suç duyurusuna ilişkin soruşturma dosyasının incelenmesini istediğini, buna rağmen soyut beyandan başka delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesi, 13.02.2024 tarihli, 2020/36976 başvuru numaralı kararında, başvurunun kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında inceleme yapılmış ve Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Karar metni aşağıdadır.
ESKİŞEHİR AVUKAT CANSU ÖNÇLER UYANIK
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ |
BİRİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
FURKAN ÇAKIR BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/36976) |
Karar Tarihi: 13/2/2024 |
R.G. Tarih ve Sayı: 22/3/2024-32497 |
Başkan | : | Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler | : | Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
Selahaddin MENTEŞ | ||
İrfan FİDAN | ||
Muhterem İNCE | ||
Raportör | : | Kübra KAYA |
Başvurucu | : | Furkan ÇAKIR |
Vekili | : | Av. Mehmet ERTOY |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde ele geçirildiğine yönelik şikâyet hakkında etkili bir ceza soruşturması yapılmaması nedeniyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, iş sözleşmesini fesheden işvereninin (S.Y.) işçilik alacaklarını ödememek için kendisinin bilgisi ve rızası dışında hesap hareketlerini incelediği iddiasıyla 9/10/2020 tarihinde Samsun Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu; dilekçesinde S.Y.nin kendisini, şirket yetkisini kullanarak haksız kazanç elde etmekle itham ettiğini, bu nedenle banka ve kredi kartı hesap hareketlerini incelediğini ileri sürmüştür.
3. Başvurucu; iddiasına dayanak olarak para alışverişinde bulunduğu kişileri S.Y.nin hesap hareketlerinden tespit edip aradığını, ne amaçla para transferi yaptıklarını bu kişilere sorduğunu belirtmiştir. Başvurucu bu kapsamda tanık olarak dinlenmesini istediği kişinin isim ve adres bilgilerini sunmuştur. Başvurucu ayrıca kendisi hakkında da S.Y.nin yaptığı bir suç duyurusu bulunduğunu, S.Y.nin şikâyet dilekçesinde kendisine ait bir hesap hareketinin incelenmesini banka adı, miktar ve tarih belirterek talep ettiğini, S.Y.nin kendisi hakkındaki bilgilere erişmeden anılan detayları bilmesinin mümkün olmadığını ileri sürmüş; ilgili soruşturma dosyasının incelenmesini talep etmiştir.
4. Başsavcılık 14/10/2020 tarihinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; kişisel verilerin salt duyu organları vasıtasıyla öğrenilip başkalarına açıklanmasının kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi suçunu oluşturmayacağı ancak şartları varsa özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun değerlendirilebileceği belirtilmiştir. Bununla birlikte başvurucunun atılı suçun işlendiğine ilişkin soyut beyanından başka delil bulunmadığı ifade edilmiştir.
5. Başvurucu; somut deliller ortaya koyduğunu, buna rağmen deliller toplanmadan takipsizlik kararı verildiğini ileri sürmek suretiyle anılan karara 21/10/2020 tarihli dilekçesiyle Samsun 1. Sulh Ceza Hâkimliğine (Sulh Ceza Hâkimliği) itiraz etmiştir.
6. Sulh Ceza Hâkimliği anılan kararda isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle 23/10/2020 tarihinde itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.
7. Başvurucu, nihai kararı 31/10/2020 tarihinde tebellüğ ettikten sonra 24/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu; şikâyet dilekçesinde bankalara müzekkere yazılmasına ve tanığının dinlenilmesine ilişkin talepte bulunduğunu, ayrıca kendisi hakkında yapılan suç duyurusuna ilişkin soruşturma dosyasının incelenmesini istediğini, buna rağmen soyut beyandan başka delil bulunmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiğini ileri sürmüştür.
9. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde kabul edilebilirlik yönünden başvurunun kanun yolu şikâyetinde olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerektiği, esas yönünden ise pozitif yükümlülükler kapsamında inceleme yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, şikâyet dilekçesinde belirttiği gibi somut deliller incelenmeden takipsizlik kararı verildiğini ileri sürmüştür.
10. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, kişisel verilerinin hukuka aykırı olarak ele geçirildiği şikâyeti hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesine ilişkin olduğundan başvurunun kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere kişisel veri -belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla- bir kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade etmekte olup bireyin adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi sadece kimliğini ortaya koyan bilgileri değil telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, öz geçmişi, resmi, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, sağlık bilgileri, genetik bilgileri, IP adresi, e-posta adresi, alışveriş alışkanlıkları, hobileri, tercihleri, etkileşimde bulunduğu kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler kişisel veri kapsamındadır (Ramazan Şahin, B. No: 2018/11988, 10/3/2022, § 34; AYM, E.2014/74, K.2014/201, 25/12/2014; E.2014/180, K.2015/30, 19/3/2015).
13. Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu hakkın kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilmeyi, bu verilere erişmeyi, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etmeyi ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı ifade edilmiştir. Maddede ayrıca kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği, kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Kişisel verilerin korunması hakkı, kişinin insan onurunun korunmasının ve kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı amaçlamaktadır (Ramazan Şahin, § 33; AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, §§ 19, 20; Nurcan Belin, B. No: 2014/14187, 10/1/2018, § 45).
14. Anayasa’nın 12. maddesine göre herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bu genel nitelikteki anayasal düzenleme ile bireylerin kişilik değerlerine yönelen ve zarar veren olumsuz tutum ve davranışlar dışlanmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın 5. maddesinde, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması, maddi ve manevi varlıklarının geliştirilmesi için gerekli şartların hazırlanması devletin temel amaç ve görevlerinden biri olarak sayılmaktadır. Bu düzenlemeler ışığında devletin bireyin kişisel verilerinin korunması hakkına keyfî olarak müdahale etmemenin yanında üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlü kılındığı, bu bağlamda pozitif yükümlülüklerinin de bulunduğu söylenebilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Erol Kumcu, B. No: 2015/18988, 9/5/2019, § 32).
15. Bu anlamda öncelikle devlet, uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünü yerine getirmelidir. Söz konusu pozitif yükümlülük; olayın meydana gelme şekli ile etkisi, ağırlığı ve sonuçları bakımından yapılacak değerlendirmelere ve olayın kim tarafından nasıl gerçekleştirildiği konusunda aydınlatılmasını gerekli kılan durumların bulunup bulunmadığına göre her durumda ceza soruşturması/yargılaması yapılmasını gerekli kılmaz. Nitekim yargısal sistem kurma yükümlülüğü -olayın şartlarına göre- hukuki ve idari yolların devlet tarafından oluşturulmasıyla da yerine getirilebilir. Bu bağlamda bazı durumlarda disiplin soruşturması ile de devletin aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmesi mümkün olabilir (Erol Kumcu, § 34).
16. Öte yandan yargısal sistem kurma yükümlülüğünün ceza soruşturması/yargılaması yapılmasını gerekli kılması, failler hakkında mutlaka ceza davası açılmasını ya da onların cezalandırılmasını zorunlu hâle getirmediği gibi başvuruculara, üçüncü tarafları bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırılmalarını talep etme hakkı da vermemektedir. Zira burada kastedilen, sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Ancak her durumda söz konusu yargısal sistemlerin etkili şekilde işletilmesi ve soruşturmalar ya da yargılamalar neticesinde yargısal makamlarca ulaşılan tüm sonuçların temel hakların içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir (Erol Kumcu, § 35).
17. Somut olayda başvuruya konu olay hakkında Başsavcılık suçun şeklî unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucu, Başsavcılıkça S.Y.nin ifadesi alınmadan ve şikâyet dilekçesinde ileri sürdüğü deliller toplanmadan dosya üzerinden karar verildiğinden yakınmıştır. Başvurucu; S.Y.nin kendisine ait banka hesap hareketlerine ulaştığını, para transferi yaptığı kişileri tespit ederek telefonla aradığını ileri sürmüştür. Başvurucu bu kapsamda S.Y.nin aradığı kişilerden M.Ç.nin tanık olarak dinlenmesini talep etmiştir. Başvurucu bununla birlikte S.Y.nin şikâyeti üzerine hâlihazırda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca kendisi hakkında yürütülen bir soruşturma bulunduğunu, S.Y.nin anılan soruşturma dosyasına sunduğu şikâyet dilekçesinde kendisine ait bir para transferinden banka adı, miktar, işlem tarihi belirtmek suretiyle söz ettiğini, ayrıca hesap hareketlerinin bir dökümünü de dilekçesine eklediğini ileri sürmüştür. Başvurucu, S.Y.nin kendisi hakkındaki bilgilere hukuka uygun bir yolla erişmesinin mümkün olmadığını ifade etmiş; ilgili soruşturma dosyasının ispat vasıtası olarak incelenmesini talep etmiştir.
18. Başvurucu, Başsavcılık kararına karşı Sulh Ceza Hâkimliğine yaptığı itirazda anılan hususları tekrar ileri sürmenin yanında bankalara müzekkere yazılarak hesap hareketlerine ne şekilde ulaşıldığı hususunun da sorulmasını istemiştir. Sulh Ceza Hâkimliğince soruşturma evrakının içeriği gözetildiğinde anılan kararın isabetli olduğu belirtilmiş, başkaca bir gerekçeye yer verilmemiştir. Başvurucu kişisel veri kabul edilmesi gereken banka hesap hareketlerinin hukuka aykırı yolla ele geçirildiğini, bu husustaki iddiasının ise ancak tanık, soruşturma dosyası ve bankalara yazılacak müzekkerelere ilişkin delillerle ispatlanabileceğini ifade etmiştir. Başvurucu, Başsavcılığın anılan delilleri toplamadan ve S.Y.nin ifadesini almadan dosya üzerinden karar vermesi sonucu suç vasfının yanlış değerlendirildiğini ileri sürmektedir. Başvurucu; maddi gerçeği ortaya çıkarmaya yarar, etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğinden yakınmaktadır.
19. Somut olayda Başsavcılıkça suçun şeklî unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, karar içeriğinde başvurucunun ileri sürdüğü delillerin (bkz. § 17) tartışılmadığı görülmüştür. Başvurucu ise ileri sürdüğü deliller toplansaydı kişisel verilerinin hukuka aykırı yolla ele geçirildiği iddiasının ispatlanmış, dolayısıyla suçun şeklî unsurlarının gerçekleşmiş olacağını iddia etmiştir. Etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün ceza soruşturması/yargılaması yapılmasını gerekli kılması, sorumlular hakkında mutlaka ceza davası açılmasını ya da onların cezalandırılmasını gerektirmemektedir. Öte yandan kişilere iddia ve delillerini ileri sürebileceği etkili bir hukuksal mekanizma sağlanması usule ilişkin pozitif yükümlülüğün gereklerindendir. Bu bağlamda başvurucuya iddia ve delillerini ileri sürebileceği etkili bir hukuksal mekanizma sağlandığından, dolayısıyla usule ilişkin pozitif yükümlülüğün yerine getirildiğinden söz edilemez.
20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
21. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.
22. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma mercilerince yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunması isteme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunması isteme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Samsun Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2020/28208) GÖNDERİLMESİNE,
D. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.