Adalet Mülkün Temelidir. Adaletsiz Güç Zalim, Güçsüz Adalet Acizdir. Adaletin Işığında, Hukukun Güvencesiyle! Avukatlar Tarih Boyu Köle Kullanmadılar, Ama Efendileri de Olmadı. Gerçekçi ol, imkansızı iste! İyi Olmak Kolaydır, Zor Olan Adil Olmaktır. Mutlak Hak, Mutlak Haksızlıktır.

TÜKETİCİNİN GEÇ TESLİMDEN DOĞAN HAKLARI

Tüketici hukuku ile ilgili bugünkü yazıda, yine başıma gelen bir olayda “Kendi hakkını savunmayan, başkasının hakkını savunamaz.” ilkesi kapsamında vermiş olduğum hukuk mücadelesinden esinlenerek, tüketiciye satış sözleşmesi kapsamında belirli vadede teslimi öngörülen eşyanın süresinde teslim edilmemesi halinde tüketicinin başvurabileceği hukuki yollara değinilmiştir.

Eskişehir avukat tüketici geç teslimden doğan hakları

Satış sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu md. 207’de “satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.

28.11.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve altı ay sonra yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca artık taraflardan birinin tüketici olduğu her türlü işlem ve uygulamada kural olarak bu kanun hükümleri uygulanmaktadır. Peki tüketici kimdir? Bir işlemin tüketici işlemi olup olmadığı nasıl anlaşılacaktır?

6502 sayılı Kanunda tüketici “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmıştır. Tanımdan anlaşılacağı üzere yalnız gerçek kişiler değil, kendi faaliyet alanı ile ilgili olmamak kaydıyla tüzel kişilerin de tüketici sıfatını haiz olabileceği söylenebilir. Ancak belirtmek gerekir ki Yargıtay, ticaret şirketlerinin ticari iş karinesi gereği yaptıkları tüm işlemlerde tacir sıfatıyla hareket ettiğini, dolayısıyla ticari veya mesleki amaçla hareket etmese dahi tüketici sıfatını haiz olamayacağını kabul etmektedir. (Bkz. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 3.2.2006 tarih, 2005/17295 E., 2006/1165 sayılı kararı)

Tüketici işlemi, yine 6502 sayılı Kanuna göre “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi”ni ifade etmektedir. Görüldüğü üzere Kanun kapsamı oldukça geniş tutulmuş ancak bugünkü yazı, tüketici işlemi niteliğindeki satış sözleşmeleri kapsamında oluşturulmuştur.

Satış sözleşmesi, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda özel olarak düzenlenmemiştir. Ancak tüketici işlemi niteliğindeki satış sözleşmelerinden kaynaklı uyuşmazlıklar hakkında öncelikle Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri; bu Kanunda hüküm bulunmaması halinde Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanacaktır.

Başıma gelen olayda sözleşme konusu, yurtiçi ve yurtdışında faaliyet gösteren, bilindik bir mobilya mağazasından aldığım mobilya satışına ilişkin idi. Türkiye’de mobilya satışı yaygın olarak önce ödemenin yapıldığı, teslimatın ise fabrika çıkışından sonra daha ileri bir tarihte yapılmasının kararlaştırıldığı satış sözleşmeleri ile kurulmaktadır. Benim yaptığım mobilya satış sözleşmesinde de ödeme peşin olarak yapılmış, eşyanın teslimatı için vade ise 45 iş günü olarak belirlenmiş idi. Ancak 45 iş günü geçmesine rağmen mobilya teslim edilmeyince satıcı firma ile iletişime geçmeme rağmen firma tarafından çeşitli bahanelerle bir oyalama sürecine maruz bırakıldım.

Satıcı firma tarafından sözleşmede belirlenen vadeye uyulmaması halinde satıcının temerrüdü meydana gelmektedir. Kural olarak temerrüt için muacceliyet ve ihtar gereklidir ancak, bahsettiğim olayda olduğu gibi sözleşmede borcun ifa edileceği vadenin belirlenmiş olması halinde satıcının temerrüdü için ayrıca ihtara gerek yoktur.  

Satıcının temerrüdü halinde tüketicinin sahip olduğu haklar, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da düzenlemiştir.

Kanunun 8. Maddesi uyarınca “(1) Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır…

(3) Sözleşmeye konu olan malın, sözleşmede kararlaştırılan süre içinde teslim edilmemesi veya montajının satıcı tarafından veya onun sorumluluğu altında gerçekleştirildiği durumlarda gereği gibi monte edilmemesi sözleşmeye aykırı ifa olarak değerlendirilir.”

Kanun metninden anlaşıldığı üzere sözleşme konusu malın kararlaştırılan vadede teslim edilmemesi sözleşmeye aykırı ifa kabul edilmekte ve uyuşmazlık hakkında ayıplı mala ilişkin hükümler uygulanmaktadır.

Eşyanın sözleşmede belirlenen vadede teslim edilmemesi halinde 6502 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca “…tüketici;

a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,

b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,

c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,

ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme,

seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.”

Olayın özelliği gereği eşyanın süresinde teslim edilmemesi halinde ayıp oranında bedelden indirim, ücretsiz onarım ya da ayıpsız misli ile değiştirme hakkının kullanılabilmesi mümkün değildir. Bu durumda tüketici, sözleşmeden dönme hakkını kullanarak menfi zararının tazminini veya sözleşmeyi ayakta tutarak müspet zararının tazminini talep edebilir. Nitekim Kanunun md. 11/6 hükmü “Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar, tüketicinin seçtiği hakkı yerine getiren tarafça karşılanır. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir.” şeklindedir.

Tüketicinin sözleşmeden dönme hakkını kullanması halinde satıcıya ödemiş olduğu bedelin tümü derhâl tüketiciye iade edilir.

Menfi veya müspet zarardan kaynaklı maddi tazminat talebinin yanında şartların varlığı halinde tüketici manevi tazminat talebinde de bulunabilir.

Satıcı ile ücret iadesi veya tazminat hususunda anlaşmaya varılamaması halinde uyuşmazlık değerine göre Tüketici Hakem Heyetine başvuru yapılabilir. 01.01.2024 tarihinden itibaren THH başvuru sınırı 104.000,00 TL’dir. THH kararlarına karşı ise kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde tüketici hakem heyetinin veya tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edilebilir. Uyuşmazlık değerinin 01.01.2024 tarihi itibariyle 104.000,00 TL’nin üzerinde olması durumunda ise TKHK md.73/A hükmü uyarınca tüketici mahkemesinde dava açmadan önce arabuluculuğa başvuru dava şartıdır. Şu kadar ki THH’nin görevi kapsamında olan uyuşmazlıklar ve tüketici hakem heyeti kararlarına yapılan itirazlar doğrudan dava konusu edilebilmektedir.

Satış sözleşmesinden kaynaklı uyuşmazlıklarda TBK veya TKHK’de öngörülmüş bir kesin yetki kuralı bulunmamaktadır. Dolayısıyla tüketici işlemi niteliğindeki bir satış sözleşmesinden kaynaklı uyuşmazlıkta HMK’de yer alan yetki kurallarının yanında 6502 sayılı TKHK hükümleri uygulanacaktır.

THH kararına itiraz davalarında yetkili mahkeme, TKHK md.70/3 “Taraflar, tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde tüketici hakem heyetinin veya tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilir.” hükmünde öngörülmüştür.

THH’nin görevine girmeyen uyuşmazlıkta HMK’de bulunan yetki kurallarına ek olarak TKHK md.73/5 hükmüne göre tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesi de yetkilidir. Arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğu uyuşmazlıklarda, mahkemenin yetkisine ilişkin kuralların arabuluculuk bürosunun yetkisinin belirlenmesinde de geçerli olduğu unutulmamalıdır.

Yaşadığım uyuşmazlıkta sözleşmeden dönme hakkımı kullanarak ödediğim bedelin iadesi talebi ile Tüketici Hakem Heyetine başvuru yaptım. THH başvurumun kabulüne karar verdi ve icra yoluna başvurarak ödediğim bedeli ticari faizi ile birlikte iade aldım. İşlemin tüketici işlemi olması, ticari faiz talep edilebilmesine engel değildir. Nitekim 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu gereği taraflardan biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşme diğer taraf için de ticari iş sayılır. Bu duruma göre de tacir olmayan tüketici avans (ticari) faizi isteyebilir. (Bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/620 E., 2019/914 sayılı kararı.)

Başvurumun kabulüne ilişkin Tüketici Hakem Heyeti kararını aşağıda emsal olmasına adına paylaşıyorum.

ESKİŞEHİR AVUKAT CANSU ÖNÇLER UYANIK

ShentaWp Ayar

Web sitemiz’de çerezler kullanıyoruz. Bu, web sitemizi kullandığınız sürece çerez politikamızı kabul ettiğiniz anlamına gelir.