İşçilik alacakları ve faiz konusuna değinmeden önce, bu alacağın temelindeki işçi-işveren ilişkisine değinmekte yarar var. İşveren ile işçi arasında, işçinin işverene bağımlı olarak bir işi görmeyi; işverenin de iş görme karşılığında işçiye ücret ödemeyi üstlenmesi ile iş sözleşmesi kurulur. Taraflar arasındaki yazılı/sözlü bu sözleşme kapsamında çalışan işçilerin 4857 sayılı İş Kanunundan kaynaklı birtakım hak ve alacakları doğar. Bu yazımızda işçinin iş görme karşılığı hak ettiği mali haklarının işveren tarafından zamanında ödenmemesi durumunda ücret ve diğer alacaklara uygulanacak faiz oranı ve faiz başlangıcı konusuna değinilecektir.
4857 sayılı İş Kanunu md. 34’te;
“Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır…”
hükmü yer almaktadır.
Kanunun madde gerekçesinde hükme ilişkin açıklama yer almamasına karşın yerleşik Yargıtay içtihatlarında vurgulandığı üzere maddede belirtilen ücret kavramı, işçinin yalnız çalışma karşılığı hak ettiği ücreti değil; ikramiye, prim, hafta tatili, UBGT ücreti ve benzeri ödemeleri de kapsamaktadır.1 Ancak ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti bu kapsamda değildir. Nitekim yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şart olduğundan yıllık izin ücreti işçinin çalışmasının karşılığı olarak nitelendirilemez. İhbar tazminatı ise yine işçinin çalışma karşılığı değil, işverenin iş sözleşmesini feshederken yasal ihbar sürelerine uymaması halinde işçiye ödeyeceği yoksun kalınan kar niteliğinde kabul edebileceğimiz bir tazminattır. 2 Dolayısıyla yasa hükmünde gününde ödenmeyen ücretten kasıt; çalışma karşılığı hak edilen ücret, ikramiye, prim, fazla mesai alacağı, ulusal bayram-genel tatillerde çalışılması durumunda bu günlere ilişkin hak edilen ücret, prim, hafta tatili gibi ödemelerdir. Bunlara uygulanacak faiz oranı mevduata uygulanan en yüksek faiz iken, az önce açıklanan nedenlerle yıllık izin ücreti ve ihbar tazminatına uygulanacak faiz oranı (%9) yasal faizdir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/(7)9-1812 E., 2021/185 sayılı kararında işveren tarafından ödenmeyen ücret ve bu nitelikteki diğer alacaklara uygulanacak faiz oranı ile ilgili ilkelere yer verilmiştir.
Buna göre;
“…Faiz, hukuki niteliği itibariyle, yan edim olup, asıl alacağı genişleten bir yan haktır. Bu nedenle, faiz borcunun varlığı ve devamı, her şeyden önce asıl alacak hakkının varlık ve devamına bağlıdır. Asıl alacak hakkı doğmamışsa, faiz borcu da doğmaz. Keza, faiz borcu, asıl alacak devam ettiği sürece devam eder. Faiz, asıl alacağa bağlı yan hak olduğu için, asıl alacak sona ererse, faiz de sona erer (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2017, s. 1001).
21. Öte yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun/TBK) 147. maddesinin birinci bendi uyarınca faiz alacağının asıl alacaktan ayrı olarak talep ve dava edilebilmesi mümkündür.
22. Yine aynı Kanun’un 131. maddesinin ikinci fıkrasına göre; işlemiş faizin ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir.
23. Bir başka anlatımla faiz, feri bir haktır. Zira feri hak, faiz, gecikme tazminatı, cezai şart gibi doğumu ve sona ermesi bakımından asıl alacağı bağlı olan, asıl alacağı genişletmek ya da teminat altına almak amacı güden haklardır…
30. Faiz konusunda özel düzenlemelerin yer aldığı 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un (3095 sayılı Kanun) “Kanuni Faiz” başlıklı 1. maddesi; “Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’na göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde on iki oranı üzerinden yapılır.
Cumhurbaşkanı, bu oranı aylık olarak belirlemeye, yüzde onuna kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya yetkilidir.” düzenlenmesini içermektedir. Hâlen bu oran %9 olarak uygulanmaktadır.
31. Anılan düzenlenme uyarınca faiz ödenmesi gerekip de, bu faizin miktarının sözleşme ile tespit edilmemiş olduğu hâllerde uygulanacak yasal (kanuni) faiz oranı belirlenmiştir.
32. 3095 sayılı Kanun’un “Diğer kanunlardaki faizler” başlıklı 4. maddesi ise; “Diğer kanunların, bu Kanunda öngörülen orandan fazla temerrüt faizi ödenmesine ilişkin hükümleri saklıdır.” şeklindedir.
33. Bazı hâllerde yasal faiz oranında faiz uygulaması yeterli görülmediğinden ilgili Kanunlarda faize ilişkin özel düzenlemeler getirilmiştir.
34. Faize ilişkin özel düzenlemeler bulunan Kanunlar arasında; 643 sayılı Kat Mülkiyet Kanunu, 5064 sayılı Banka Kartları Kanunu, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu ve 4857 sayılı İş Kanunu yer almakta olup bu örnekler artırılabilir.
35. Öte yandan TBK’nın 88. maddesi “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
36. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı gibi, anapara faizi ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenecektir. Burada “yedek hukuk kuralı” veya “ikame faiz” de denilebilecek olan yasal (kanuni) faiz devreye girmektedir (Aydoğdu M./ Ayan S : Türk Borçlar ve Türk Ticaret Hukukunda Yer Alan Faiz İle İlgili Düzenlemelerin Değerlendirilmesi, 2014, s: 18).
37. Yine 6098 sayılı Kanun’un 120. maddesi; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz.
Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” hükmünü içermekte olup anapara faizi ödeme borcunda olduğu gibi temerrüt faizi ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirleneceği vurgulanmıştır.
38. 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun/ İş Kanunu) “Ücretin gününde ödenmemesi” başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır.” şeklindeki düzenleme ile işçilere gününde ödenmeyen ücret alacaklarına mevduata uygulanan en yüksek faiz oranın uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
39. Bu faiz oranı ücret niteliği taşıyan her türlü alacak hakkında söz konusudur (Süzek S.: İş Hukuku, 2018, s:381).
40. Banka faizi, bankalar tarafından mevduata ve kredilere uygulanan faizdir.
41. Mevduat, gerçek veya tüzel kişinin sahip olduğu hazır satın alma gücünün kullanılmayarak vadeli veya vadesiz olarak bankaya bırakılmasıdır. Vadeli mevduat da belirli bir süre sonunda geri çekilmek şartıyla açılmış, bir günden daha uzun vadeli mevduat hesaplarıdır (Karmış, E.: Uygulamalı Faiz ve Alacak Hesapları Hukuku, Cilt I, 2007, s: 419).
42. Bankaların belli bir zaman sonunda veya belirli olmayan zamanlarda çekilmek üzere bankaya yatırılan paralara uyguladığı faiz oranına mevduat faizi denir.
43. Ayrıca mevduata uygulanan en yüksek faizin belirlenmesinde kamu bankası, özel banka ayrımı yapılmaz. Bunun gibi, faizin hesaplanmasında bir yıllık mevduata uygulanan faiz göz önünde tutulur (Süzek S., s:381)…”
Peki dava dilekçesinde talep edilen tüm işçilik alacakları için yasal faiz uygulanması talep edilmiş ise uygulanacak faiz oranı nedir?
Yargıtay kararında açıklandığı üzere 3095 sayılı Kanun ile öngörülen kanuni faiz oranı (%9) düzenleyici nitelikte olup, taraflarca aksi kararlaştırılabilir. Yine Kanunun 4. maddesi uyarınca özel kanunlarda bu kanunla belirlenen orandan fazla faiz oranı öngörülmesi halinde özel kanundaki faiz oranının uygulanacağı öngörülmüştür. Dolayısıyla dava dilekçesinde istenen alacak kalemlerine açıkça %9 oranında faiz uygulanması talep edilmemişse yasa hükmü uyarınca yıllık izin ücreti ve ihbar tazminatı dışındaki diğer ücret veya çalışma karşılığı hak edilen ücretlere mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanacaktır.
İşçilik Alacaklarında Faiz Başlangıcı
4857 sayılı İş Kanunu md. 32/5 hükmü uyarınca göre işçinin çalışma karşılığı hak ettiği ücret en geç ayda bir ödenir. İş hukukunda kural olarak ücretin peşin ödeneceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla işçinin çalışma karşılığı hak ettiği ücret, çalıştığı ayı takip eden ayın başında muaccel olmaktadır.
Fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin muacceliyeti de çalışma karşılığı ödenen aylık ücret ile aynıdır.
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti ise iş sözleşmesinin feshi ile muaccel hale gelmektedir.
Muacceliyet, işverenin işçilik alacakları bakımından temerrüde düşürülmesi veya faiz başlangıcı için yeterli değildir. Borçlar hukukundaki genel prensip gereği borçlunun temerrüde düşürülebilmesi için muaceliyet+ihtar şartı gerçekleşmelidir.
1475 sayılı İş Kanununun hala yürürlükte olan ve kıdem tazminatını düzenleyen 14. maddesi ile 4857 sayılı İş Kanununun 120. maddesi uyarınca işveren, kıdem tazminatı bakımından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte temerrüde düşer. İhbar tazminatı ve yukarıda belirtilen diğer alacaklar bakımından ise, varsa işçi ile işverenin sözleşme ile kararlaştırdıkları ödeme zamanında ya da işçi tarafından işçilik alacaklarının ödenmesi talebi ile gönderilecek ihtarnamede belirtilen ödeme gününde, işveren tarafından ödeme yapılmazsa bu tarihlerden itibaren temerrüt gerçekleşir. Faiz başlangıcında esas alınacak tarihler de buna göre belirlenecektir. Eğer taraflarca kararlaştırılan bir ödeme günü veya işçi tarafından işçilik alacaklarının ödenmesi talebiyle gönderilen bir ihtarname yoksa, dava tarihinde işverenin temerrüde düştüğü kabul edilmekte, dolayısıyla faiz de dava tarihinden itibaren işlemeye başlamaktadır.
İşçilik alacağı talebiyle açılan belirsiz alacak davalarında, bilirkişi raporu sonrası belirlenen miktarın davacı işçi tarafından talep edilmesi, faiz bakımından bir hak kaybına yol açmamakta, faiz, rapor sonrası belirli hale gelen toplam miktar için temerrüt tarihinden itibaren işleyecektir.
Kısmi davada talep edilen işçilik alacaklarında bilirkişi raporu sonrası ıslah edilen kısım için faiz başlangıcı ıslah tarihinden; dava dilekçesinde talep edilen miktar bakımından ise temerrüt tarihinden işlemeye başlayacaktır. İşçilik alacaklarının tahsili talebi ile dava açılırken hak kaybına uğramamak adına alacak kalemleri için talep edilecek faiz oranı ve başlangıç tarihinin doğru belirlenmesi önem arz etmektedir. Bunun için uzman bir avukattan destek alınması önerilir. Konu hakkında detaylı bilgi almak isterseniz buraya tıklayın.
YARGITAY KARARLARI
1) Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2010/3969 E., 2012/14663 sayılı kararı
Davacı işyerinde mutemet olarak çalıştığını, bu nedenle TİS 52. Maddesindeki ücret farkını talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı davanın reddini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece istek gibi hüküm kurulmuştur.
D) Temyiz:
Kararı yasal süresi içinde davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2. İşçilik alacaklarında uygulanması gereken faiz konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun çeşitli hükümlerinde faiz konusunda düzenlemelere yer verilmiştir.
Anılan Yasanın 34 üncü maddesinde, gününde ödemeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faizin uygulanacağı hükmü bulunmaktadır. Maddede sözü edilen ücret geniş anlamda ücret olup, çalışma karşılığı ücretler, ikramiye, pirim, jestiyon ve benzeri ödemelerin yanı sıra, çalışma, hafta tatili ile bayram ve genel tatil ücretleri de bu kapsama dahildir. İşe iade davası ile tespit edilen en çok dört aya kadar boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklar için de aynı faiz oranı uygulanmalıdır.
Ücretin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanması halinde 2822 sayılı Yasanın 61 inci maddesi uyarınca, uygulanması gereken faiz en yüksek işletme kredisi faizidir.
Ücret alacağının 1475 sayılı Yasa döneminde doğması durumunda, 10.6.2003 tarihine kadar yasal faiz, bu tarih sonrası ücretler bakımından ise bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmelidir.
İşçinin faiz konusundaki talebini “yasal faiz” olarak adlandırmış olması 4857 sayılı Yasanın 34 üncü maddesinin uygulanmasına engel olmayıp, işçinin bu talebinin bahsi geçen özel faize yönelik olduğunun değerlendirilmesi gerekir.
Ücret alacağı bakımından faize hak kazanmak için kural olarak işveren temerrüde düşürülmelidir.
Ancak, bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde açıkça bir ödeme günü kararlaştırılmış ise, belirlenen ödeme tarihi sonrasında faiz işlemeye başlar.
Ücret alacağı için özel banka-kamu bankası ayrımı yapılmaksızın mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının belirlenmesi gerekir.
Yasada, “uygulanan en yüksek faiz” sözcüklerine yer verildiğinden, söz konusu faiz oranının uygulanıp uygulanmadığı mahkemece kendiliğinden denetlenmelidir.
Bankaların belli dönemlerde T.C. Merkez Bankasına uygulayabileceklerini bildirdikleri faiz oranı fiilen uygulanmadıkça ücret yönünden dikkate alınmamalıdır.
Bankaların uyguladıkları faiz oranları bir ya da birkaç aylık veya bir yıllık vadelerle belirlenmektedir. Bunlardan en uzun vade bir yıl olup, en yüksek faiz oranı da bir yıllık mevduata uygulanmaktadır. Bu durumda ücret alacağı için uygulanması gereken faiz, ödeme gününün kararlaştırıldığı ya da temerrüdün gerçekleştiği zamanda bankalarca bir yıllık mevduata uygulanan en yüksek faiz oranıdır. Aynı alacak için ikinci yılın başlangıcındaki en yüksek banka mevduat faizinin belirlenerek uygulanması, gecikme daha da uzunsa takip eden yıllar için de aynı yönteme başvurulması gerekir. Yıl içinde artan ve eksilen faiz oranları dikkate alınmaz. Yıllar itibarıyla faiz oranları değişebileceğinden kararda faiz oranının gösterilmemesi gerekir.
Somut olayda; davacı işyerinde mutemet olarak çalıştığını, bu nedenle TİS 52. maddesine göre aylık ücretini % 25 zamlı olarak ödenmesi gerektiğini ve bu nedenle fark ücret alacağı ve bu alacağa da TİS nin 54. maddesi gereğince sonraki ayın 1.gününden itibaren faiz yürütülmesini talep etmiştir.
Davalı işveren zamanaşımı definde bulunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece davacının çalıştığı hastanenin maaş ödemeleri, hesaplayıp ödediği, para tahsil ve üzerinde bulundurma yetkisi olduğu bilindirmesi üzerine istek gibi hüküm kurulmuştur.
TİS’nin Ücretin Ödenmesi başlıklı 54.maddesinde, aylık ücretin ödeme tarihi açıkça belirtilmiştir. Davacının mutemetlik yapması nedeniyle TİS den kaynaklanan % 25 lik fark alacak, aylık ücret niteliğinde bir alacak değil, TİS den kaynaklanan bir fark alacaktır.
Davalı işveren davadan önce de temerrüde düşürülmemiştir. Böyle olunca dava konusu alacağa dava ve ıslah tarihlerinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken yazılı şekilde her ay ödenen aylık ücretler için TİS de öngörülen tarihlerden itibaren faize karar verilmesi hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, 27.04.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
2)Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2016/23004 E., 2019/20785 sayılı kararı
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin davalı kurumun santral binasında ihale verilen şirketler nezdinde internet telefon kablo teknisyeni olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin ihale verilen son şirket tarafından haksız feshedildiğini, işe iade davası neticesinde işe iadesine karar verildiğini ve kararın onandığını ancak işe başvurmasına rağmen işe başlatılmadığını; fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil günleri çalışmalarının karşılığının ödenmediğini ileri sürerek işe başlatmama tazminatı, boşta geçen süre ücreti, kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı Cevap Özeti:
Davalı kurum vekili, davacının şebeke yapım işini üstlenen şirketlerde çalıştığını, husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, istifa ile iş sözleşmesinin sona erdiğini, alacakların zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece; toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı kurum vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında yıllık izin ücretine uygulanması gereken faiz konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.Ödenmeyen yıllık izin alacağı bir çalışma karşılığı olmadığı için geniş anlamda ücret olarak değerlendirilemez. Öte yandan anılan alacağa en yüksek banka mevduat faizi uygulanacağına dair 4857 Sayılı İş yasasında bir hüküm bulunmamaktadır. Izin ücreti için uygulanması gereken faiz yasal faiz olmalıdır.
Somut olayda; davacı vekili tarafından dava dilekçesinde yıllık izin ücretine en yüksek banka mevduat faizi uygulanması talep edilmiştir. Mahkemece taleple bağlılık ilkesi gereği “yasal faiz oranını aşmamak üzere en yüksek banka mevduat faizine” hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde “en yüksek banka mevduat faizi” uygulanmasına karar verilmesi hatalı olmuştur. Ancak bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/7. maddesi uyarınca aşağıda belirtilen şekilde düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeple, temyiz konusu hükmün dördüncü ve beşinci bendinde yer alan “100,00 TL brüt yıllık izin alacağının dava tarihi olan 11/02/2015 tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 1.616,00TL brüt yıllık izin alacağının ıslah tarihi olan 20/04/2016 tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” cümlesinde yer alan “en yüksek banka mevduat faizi” kelimelerinin hükümden çıkartılarak yerine “yasal faizi aşmamak üzere en yüksek banka mevduat faizi” sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
ESKİŞEHİR AVUKAT CANSU ÖNÇLER UYANIK