Mirasçılıktan çıkarma, halk arasında bilinen şekliyle mirastan men, kişinin saklı pay mirasçısını ölüme bağlı tasarrufta bulunarak mirasçılıktan çıkardığı tek taraflı bir hukuki işlemdir.
Mirastan Men Sebepleri
Mirasbırakan, her saklı pay mirasçısını mirastan men edemez. Mirasçılıktan çıkarabilmesi için yasada aranan belli şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunu md. 510 hükmüne göre aşağıdaki durumlarda mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir:
1. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse,
2. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse.
Mirastan Men Etme Nasıl Olur?
Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakanın çıkarma sebebini de belirterek ölüme bağlı tasarrufta bulunması ile, genellikle vasiyetname yolu ile yapılır.
Mirasçılıktan çıkarmanın geçerli olabilmesi için, öncelikle çıkarmanın yapıldığı ölüme bağlı tasarrufun geçerli olması ve ölüme bağlı tasarrufta mutlaka mirastan men sebebinin belirtilmiş olması gerekmektedir. Örneğin mirasbırakanın vasiyet yolu ile bir mirasçısını mirastan men etmesi durumunda, vasiyetname çeşitli nedenlerle mahkeme tarafından iptal edilirse mirastan men de hükümsüz kalacaktır.
Mirastan men sebebinin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur.
Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.
Mirastan Men Etmenin Sonuçları
Mirasçılıktan çıkarılan kimse, mirastan pay alamayacağı gibi; tenkis davası da açamaz.
Mirasbırakan başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin miras payı, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa altsoyuna, yoksa mirasbırakanın yasal mirasçılarına kalır.
Mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi saklı payını isteyebilir, gerekirse tenkis davası açabilir.
Borç Ödemeden Aciz Sebebiyle Mirasçılıktan Çıkarma
Mirasbırakan, yukarıda sayılan haller dışında, hakkında borç ödemeden aciz belgesi bulunan altsoyunu, saklı payının yarısı için mirasçılıktan çıkarabilir. Ancak, bu yarıyı mirasçılıktan çıkarılanın doğmuş ve doğacak çocuklarına özgülemesi şarttır. Yani borca batık mirasçının mirastan men edilmesinin hüküm ve sonuç doğurabilmesi için, en fazla saklı payının yarısı için mirasçılıktan çıkarma yapılması ve çıkarılan kısmı, çıkarılan mirasçının altsoyuna özgülemesi(mirasçı atama) gerekmektedir.
Miras açıldığı zaman borç ödemeden aciz belgesinin hükmü kalmamışsa veya belgenin kapsadığı borç tutarı mirasçılıktan çıkarılanın miras payının yarısını aşmıyorsa, mirasçılıktan çıkarılanın istemi üzerine çıkarma iptal olunur. Bu hususta mirasçılıktan çıkarılan mirasçının alacaklıların talep hakkı bulunmamaktadır.
DİKKAT! Mirasçılıktan çıkarma sebeplerinin geçersiz veya mirastan menin yasanın öngördüğü usul ve esasa aykırı olduğundan bahisle, mirastan men edilenin alacaklıları, mirasçılıktan çıkarmanın iptalini talep edebilir.
Mirasçılıktan Çıkarma ile Mirastan Yoksunluk Arasındaki Farklar
Mirastan yoksunluk, Türk Medeni Kanunu md. 578 vd. hükümlerinde öngörülmüş olup, mirastan men müessesesinden farklıdır. Mirastan men ile yoksunluk arasındaki farklar şunlardır:
- Mirastan yoksunluk sebepleri, kanunda sınırlı olarak sayılmış olup, mirastan men sebeplerinden farklıdır.
- Mirastan yoksunluk sebeplerinin gerçekleşmesi halinde, başkaca bir işleme gerek kalmaksızın fiili işleyen mirasçının miras hakkı ortadan kalkar. Ancak mirasçılıktan çıkarma sebepleri gerçekleşse dahi, mirasçının miras hakkının ortadan kalkabilmesi için murisin, ölüme bağlı tasarruf ile mirasçıyı mirastan men etmesi gerekir.
- Mirasçılıktan çıkarma, sadece saklı pay mirasçıları için yapılır iken, mirastan yoksunluk, yasal veya atanmış, saklı payı olsun olmasın tüm mirasçıları etkiler.
Mirasçılıktan Çıkarmanın İptali Davası
Mirasçılıktan çıkarılan kişi, mirasçılıktan çıkarmanın yapıldığı ölüme bağlı tasarrufun geçerli olmadığı, mirasçılıktan çıkarma sebeplerinin gerçekleşmediği veya sebebin ölüme bağlı tasarrufta belirtilmediğinden bahisle mirasçılıktan çıkarmanın iptalini dava edebilir.
Mirasçılıktan çıkarmanın iptali için açılacak dava, diğer mirasçılara ve varsa mirasçılıktan çıkarılanın altsoyuna karşı açılır. Nitekim mirasçılıktan çıkarma nedeniyle mirastan men edilenin altsoyu, murisin mirasçısı olacaktır.
EMSAL KARARLAR
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Esas Numarası: 2023/53
Karar Numarası: 2024/464
“…Türk Medeni Kanunu’nun 510 ve devam maddelerinde düzenlenen mirasçılıktan çıkarma; kanunun aradığı anlamda aile bağına layık olmadığını gösteren kimseye uygulanan bir medeni hukuk yaptırımı, bir çeşit özel hukuk cezasıdır. Davranışlarıyla miras bırakan ile arasındaki sıkı ve yoğun aile bağlarını koparan mirasçıyı miras bırakanın tasarruflarına karşı korumakta ısrar etmek anlamlı olmayacağından, belli koşullar dâhilinde kanun koyucu miras bırakana ölüme bağlı tasarrufuyla mirasçısını mirasından tümüyle uzaklaştırma imkânı tanımıştır.
12. Cezai mirasçılıktan çıkarma olarak isimlendirilen bu durumun şartları 4721 sayılı Kanun’un 510 uncu maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
“Aşağıdaki durumlarda mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir:
1. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse,
2. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse.” .
13. Görüldüğü üzere; mirasçılıktan cezai çıkarmanın iki temel şartı bulunmaktadır: Bunlar, çıkarma sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ve çıkarmanın ölüme bağlı tasarruf biçiminde yapılmasıdır.
14. Mirasçılıktan çıkarma sebeplerinin neler olduğu hususuna gelindiğinde; kanun koyucunun yukarıda değinilen maddede işaret ettiği ilk sebep, mirasçının miras bırakana veya miras bırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemiş olması hâlidir.
15. Miras bırakanın bu sebebe dayanabilmesi için, mirasçının mutlaka suçtan mahkûm olması gerekmez. Başka bir deyişle kesinleşmiş mahkûmiyet kararının varlığı bir koşul değildir; aile bağlarını koparacak seviyede kusurlu ve suç teşkil edebilecek hukuka aykırı bir eylemin varlığı, bu konuda verilmiş bir mahkûmiyet kararı olması aranmaksızın, ispat yükü üzerinde olan tarafça, ispata elverişli delillerle ortaya konulabilecektir. Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere, bu sebebin varlığının kabul edilebilmesi için suçun “ağır” olması aranmıştır. Hâkimin suçun ağırlığı konusunda takdir yetkisini kullanırken ceza hukuku kuralları bağlamında değil, işlenen fiilin aile bağlarına yaptığı etki bakımından medeni hukuk esaslarına göre değerlendirmede bulunması gerekir.
16. Mirastan çıkarma için ikinci sebep ise; mirasçının, miras bırakana veya miras bırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemiş olması hâlidir.
17. Aile üyelerinin birbirlerine karşı aile hukukundan doğun yükümlülüklerine ilişkin olarak Medeni Kanunumuzda pek çok hüküm bulunmakla beraber somut olayı da ilgilendiren en genel hüküm Kanun’un 322 nci maddesinin “Ana, baba ve çocuk, ailenin huzur ve bütünlüğünün gerektirdiği şekilde birbirine yardım etmek, saygı ve anlayış göstermek ve aile onurunu gözetmekle yükümlüdür” şeklindeki düzenlenmesidir.
18. Mirasçılıktan çıkarmaya ilişkin bu ikinci sebep; ilkine kıyasla daha genel nitelikli olmakla birlikte, kanun koyucunun amacına bakıldığında ilk bentte aranan suçun “ağır” olma hâli ile bu bentte düzenlenen aile hukuku yükümlülüklerinin “önemli ölçüde” ihlâli birbiriyle uyumlu ve orantılı şekilde yorumlanmalıdır. Aksi takdirde ilk bentte mirastan çıkarma koşulu çok ağır şartlara tâbi iken, ikinci bentte daha esnek ve kolay şekilde saklı paydan yoksun bırakılma sonucu doğabilir ki bu durumun, söz konusu düzenlemeyle sağlanmak istenen miras bırakan ve mirasçının hakları arasındaki dengeye hizmet etmeyeceği açıktır. Bu nedenle; aile hukukundan doğan yükümlülüklerin önemli ölçüde yerine getirilmemiş olması, ağır bir suç işlenmiş gibi miras bırakanın mirasçısını saklı payından mahrum bırakarak cezalandırmasını haklı kılacak ağırlık ve yoğunlukta olmalı, bazı yükümlülüklerin ihlâl edilmiş olması tek başına yeterli kabul edilmemeli ve ağır bir ihlâlin varlığı aranmalıdır.
19. Miras bırakanın bu sebeplere dayanarak bir mirasçısını mirasından uzaklaştırabilmesi için somut olayda objektif ve subjektif unsurların bir arada bulunması gerekir. Öncelikle mirasçının eylemi objektif olarak aile bağlarını koparacak nitelikte olmalıdır (Mustafa Dural/Turgut Öz, Türk Özel Hukuku-Miras Hukuku, İstanbul 2016, C.IV, s. 208). Aksi takdirde mirasçılıktan çıkarma, miras bırakanın mirasçılarına karşı kullanabileceği bir baskı aracına dönüşebileceği gibi kötüye kullanmaya da açık hâle gelebilecektir. Ayrıca mirasçının eyleminin objektif olarak aile bağını koparacak nitelikte olması yeterli değildir; eylemin fiilen yani sübjektif olarak da aile bağlarını koparıp koparmadığı irdelenmelidir.
20. Neticeten her iki çıkarma sebebinde de hâkim taraflarca sunulan ispat araçlarıyla dosyaya yansıyan vakıaları her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirmeli ve mirasçının kanun koyucunun miras bırakının tasarruf özgürlüğüne karşı koruduğu saklı payından dahi mahrum olmasını gerektirir bir durumun var olup olmadığını ortaya koymalıdır.
21. Mirasçılıktan çıkarma sebeplerine ilişkin bu açıklamalardan sonra mirasçılıktan çıkarılmanın sonuçları ve bu duruma itirazın koşulları üzerinde durulmalıdır.
22. Türk Medeni Kanunu’nun mirasçılıktan çıkarmanın “Hükümleri” başlıklı 511 inci maddesine göre; miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufuyla mirasçılıktan çıkarılan kimse; saklı pay da dâhil olmak üzere mirastan pay alamaz ve tenkis davası açamaz. Mirasçılıktan çıkarmada, kural olarak mirasçılıktan çıkarılan saklı paylı mirasçı da dikkate alınarak saklı paylar hesaplanır ancak mirasçılıktan çıkarılan saklı paylı mirasçıya isabet eden saklı pay oranı, miras bırakanın tasarruf oranına (nisabına) eklenir. Miras bırakan aksi yönde bir tasarrufta bulunmamışsa, mirastan çıkarılan kişinin miras payı sanki o miras bırakandan önce ölmüş gibi varsa kendi alt soyuna, yoksa miras bırakanın diğer yasal mirasçılarına geçer (m. 511/2). Yine maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu, o kimse miras bırakandan önce ölmüş gibi saklı payını isteyebilir.
23. Kanun koyucu böyle bir sonuç doğurabilecek söz konusu ölüme bağlı tasarrufa karşı mirasçılara tasarrufun iptali imkânı sağlayan bazı haklar tanımıştır.
24. Bunlardan ilki daha genel koşullar içeren ve 4721 sayılı Kanun’un 557-559 uncu maddelerinde düzenlenen “Ölüme bağlı tasarrufların iptali” hükümleridir. Anılan 557 nci maddede ölüme bağlı tasarrufun iptali sebepleri sınırlı olarak sayılmıştır: Buna göre ehliyetsizlik, vasiyetnamenin yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmış olması, tasarrufun içeriğinin bağlandığı koşullar veya yüklemelerin hukuka veya ahlâka aykırı olması ve tasarrufun kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmış olması hâllerinden birinin mevcut olduğu iddiasıyla açılacak bir dava ile vasiyetnamenin tamamen yahut kısmen iptali mümkün olabilecek, mirasçı yalnızca saklı payını değil miras payını alabilecektir.
25. Kanun’un 512 nci maddesinde ise ölüme bağlı tasarrufla mirasçılıktan çıkarılmanın söz konusu olduğu duruma özgü bir hâl düzenlenmiştir. Buna göre;
“Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.
Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.
Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur”.
26. Kanun koyucu maddenin birinci fıkrasında, genel iptal sebeplerinden farklı şekilde, bir geçerlilik koşulu öngörmüştür: Mirastan çıkarmanın geçerli olabilmesi için miras bırakan ortaya koyduğu bu iradesini gerektiren sebepleri tasarrufunda açıklamak zorundadır (m. 512/1).
27. Mirasçılıktan çıkarılan mirasçı Kanun’un 512/2 maddesi hükmü çerçevesinde söz konusu ölüme bağlı tasarrufa itiraz edebilir. Bu durumda ispat yükü çıkarmadan yararlanan mirasçı veya vasiyet alacaksına aittir.
28. Mirasçılıktan çıkarılan kişinin itirazı üzerine görülen davada, çıkarma sebebinin varlığı karşı tarafça ispat edilemezse veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf Kanun’un 512/3 maddesi gereği ancak mirasçının saklı payı dışında yerine getirilebilir. Başka bir anlatımla bu durumda ölüme bağlı tasarruf tümden geçersiz hâle gelmez, mirasçılıktan çıkarılması yerinde görülmeyen mirasçının saklı payı dışında miras bırakanın iradesi yerine getirilir. Ancak mirastan çıkarılan kişi, miras bırakanın çıkarma sebebi konusunda açık bir yanılgıya düştüğünü ispat edebilirse çıkarma geçersiz olacak (md. 512/3); bu hâlde mirasçı sadece saklı payını hak etmeyecek, miras payını alabilecektir.
… Vekâlet, borçlar hukukunun konusunu teşkil eden bir sözleşme tipi olarak bu sözleşmede tarafların hak ve borçları 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nda 386 ilâ 398 inci maddeler, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda ise 502 ilâ 514 üncü maddeler arasında düzenlenmiştir. Vekâlet sözleşmesine aykırı hareket edildiği iddiasında bulunan taraf bu hükümler çerçevesinde karşı tarafın sorumluluğuna gidebilir. Bu, borçlar hukukuna ait bir sorumluluk türüdür. Oysa yukarıda 11-20 nci bentlerde de açıklandığı üzere, mirasçılıktan çıkarılma koşullarının var olduğunun kabul edilebilmesi için mirasçının miras bırakan veya yakınlarına karşı ağır bir suç işlemesi yahut miras bırakan ve aile üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemesi şarttır. Vekâletin kötüye kullanılması tek başına mirasçılıktan çıkarılmayı gerektirir bir durumun varlığını kabul etmeye elverişli değildir. Özel Daire de bozma kararında aynı duruma işaret etmiş olup konu her somut olayın özelliği ve ağırlığına göre 4721 sayılı Kanun’un 510-512 nci maddeleri bağlamında değerlendirilmelidir.
36. Nitekim somut olaya bakıldığında davacının vekâlet görevinin bir süre sonra sona erdiği, babasının yeni vekil olarak tayin ettiği damadı … ile bir araya gelerek dosyaya sunulan 05.07.2007 tarihli “Taahhütname ve Sözleşmedir” başlıklı belgenin imzalandığı, bu protokolde …’ın müteveffa …’ı temsilen hareket ettiği ve davacının hangi taşınmazlar üzerinde ne şekilde ve ne sebeple işlemler yaptığına dair açıklamalarını kayıt altına alarak davacının konuyla ilgili taahhütleri kayınpederi adına kabul ettiği gözetildiğinde bu aşamada davacı ve babası arasında herhangi bir anlaşmazlık olmadığı ancak tanık anlatımlarına göre daha sonra sorunlar yaşandığı anlaşılmaktadır.
37. Bu hâlde dosyaya yansıyan delillerden davacının vekil olarak hareket ettiği dönemde 4721 sayılı Kanun’un 322 nci maddesini ağır şekilde ihlâl eder ve 510 uncu maddedeki koşulları sağlar bir eyleminin de mevcut olmadığı, varsa sorumluluğunun Özel Daire kararında belirtildiği üzere borçlar hukuku kaideleri çerçevesinde tartışılması gerektiği, Mahkemenin salt vekâlet verenin iradesi hilafına hareket edildiğinden hareketle mirasçılıktan çıkarma koşullarının oluştuğunu kabul etmesi ve şartları sağlanmadıkça miras bırakanın üzerinde tasarruf yetkisinin olmadığı saklı payından mahrum kalmasına sebep olacak şekilde karar vermesinin hatalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
…Dava konusu vasiyetnamede vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasına ilişkin açıklamalardan sonra mirasçılıktan çıkarma için dayanılan ikinci sebep metnin 7 numaralı bendinde “Tüm bu yaptığı işleri öğrendiğimde ise rahmetli annem aleyhine konuşarak ve bana da bir evladın babasına söyleyemeyeceği argo sözler söyleyerek toplum içerisinde beni rencide etmiştir. Bu evladım … ile bir araya gelmem ve görüşmem hâlinde toplumun gözünde onursuz ve şerefsiz bir insan olacağım katidir. Kendisinin ölçüsüz harcamaları nedeniyle maddi yardımı kestiğim için şahsıma karşı ve arkamdan özellikle ortak köylümüz, tanıdıklarımız nezdinde yaptığı hakaretamiz dedikodular nedeniyle oğlum olarak …’ı kabul etmem mümkün değildir” şeklinde ifade edilmiştir.
41. Yukarıda ayrıntılı şekilde değinildiği üzere aile üyeleri birbirlerine karşı saygı ve anlayış gösterme ve aile onurunu gözetme yükümlülüğü altındadır. Ancak bu yükümlülüğün karşılıklı olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Somut olayda davacının babasının arzu ettiği kişi ile evlenmeyi reddettiği, bu sebeple baba oğlun arasının açıldığı, davacının kendi istediği kişiyle evlenmek istediği ancak babasının kız isteme merasimine dahi gelmediği, davacının babasıyla barışabilmek için bulduğu her fırsatı değerlendirdiği ancak sonuç alamadığı, aradan uzun zaman geçtikten sonra yakınlarının devreye girmesiyle babanın oğlu ile barıştığı ve mal varlığında bulunan taşınmazlar üzerinde yapılacak inşaatlarla ilgili işleri takip etmesi, kiraları toplaması için güvendiği oğluna vekâlet verdiği, davacının hem vekil hem de bir evlat olarak üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini ve babasının mal varlığında ciddi artış olacak şekilde iş ve işlemler yaptığını ancak buna rağmen diğer mirasçı kız kardeşi davalıların yönlendirmesiyle, sırf onlara daha fazla mal kalabilsin diye haksız isnatlarda bulunduğunu beyan ettiği, dinlenen tanık ifadelerinin çoğunun murisin dairelerin bir kısmının devredilmesi nedeniyle aralarının açıldığını belirtmekle beraber davacının muris ve yakınlarına ağır suç teşkil eden bir eylemi, bilhassa aile onuru kıracak bir hakaretinin bulunduğuna yahut araları tümüyle bozulduktan sonra önemli ölçüde ailevi yükümlülüklerini ihlâl ettiğine dair görgülerinin olmadığı, yalnızca davalı …’ın eşi olan tanık …’ın kendilerinin tapu devri ile ilgili bu durumu öğrenince kayınpederine aktardıkları ve onun da çok kızdığını, bu sebeple davacı ile tartıştıkları sırada davacının babasına “…bu yaşta niye hâla bize bağırıyorsun,…sen babanın kim olduğunu biliyor musun” şeklinde sözler sarf ettiğini beyan ettiği ve bu tartışmadan sonra babanın oğlunu vekillikten azlettiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yaşanan tüm bu olaylar birlikte değerlendirildiğinde; davacının karşılıklı tartışma sırasında babasına karşı ağzından çıkan sözlerin hakaret niteliği taşıdığı, bu duruma kızan babanın davacıyı vekillikten azletmesinde ve ölümü hâlinde terekesinden hak edeceği miras payını oğluna bırakmak istememesinde genel hayat tecrübesine aykırı herhangi bir durumun bulunmadığı ancak kanun koyucu tarafından miras bırakanın tasarruf özgürlüğüne karşı korunan saklı payının elinden alınabilmesi için mirasçının 4721 sayılı Kanun’un 510 uncu maddesi anlamında hem objektif hem de subjektif olarak çok daha ağır bir eylem yahut ihmâl içerisinde olması gerektiği, somut olayda bu koşulun gerçekleşmediği sonucuna varılmıştır…”
YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2024/729
Karar Numarası: 2024/5704
“…Mirasbırakan başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin miras payı, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa altsoyuna, yoksa mirasbırakanın yasal mirasçılarına kalır (TMK m.511). Ölüme bağlı tasarrufta mirasçılıktan çıkarma sebebi gösterilmişse çıkarma geçerlidir. Mirastan çıkarma sebebinin varlığını ispat etmek; çıkarmadan yararlanan mirasçıya ya da vasiyet alacaklısına düşer (TMK m. 512). Çıkarmaya itiraz davasını, çıkarılan mirasçı açar. Çıkarmaya itiraz davası, miras bırakanın kanuni mirasçılarına ve çıkarılanın varsa altsoyuna karşı açılır.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; dosya içeriğinden, mirasçılıktan çıkarılan davacılar … ve Neslihan’ın altsoyunun bulunduğu anlaşılmıştır. Bu durumda, TMK’nın 511. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca mirastan çıkarılan davacıların altsoyunun diğer davalı yanda davaya dahil edilmesi daha sonra işin esası hakkında bir hüküm verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir…”
ESKİŞEHİR AVUKAT CANSU ÖNÇLER UYANIK