Fatura Nedir?
Sahte fatura konusuna değinmeden önce, faturanın hukuki anlamını bilmekte fayda vardır. Vergi Usul Kanunu md. 229 hükmüne göre fatura;
“Satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.”
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 21/1 hükmü faturayı;
“Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” şeklinde tanımlamaktadır.
Anlaşılacağı üzere, faturanın düzenlenmesi için ortada satılan bir emtia veya görülen bir hizmet olması gerekir. Yani VUK uyarınca faturanın geçerliliği, yapılan iş/işlemin gerçek yönünü aksettirmesine bağlıdır. Nitekim VUK md.3/B uyarınca vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.
Sahte Fatura Nedir?
Halk arasında naylon fatura olarak da bilinen sahte fatura kullanma, idari ve cezai yaptırıma tabidir. VUK md. 359/b hükmünde, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge olarak tanımlanmıştır.
28 numaralı Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinde sahte fatura şu şekilde tanımlanmıştır:
“Vergi uygulamalarında kullanılan belgelerin geçerliliği, belli edilen şekil şartlarına uygun olarak düzenlenmelerine ve gerçeği aksettirmelerine bağlıdır. Buna göre, hukuki geçerliliğini sağlayan zorunlu ve yeterli unsurlara sahip olmayan belgeler “sahte belgeler”dir. Bu çerçevede;
1- Bir mal hareketi veya hizmet sözkonusu olmadığı halde düzenlenen belgeler,
2- Belge düzenleme yetkisi bulunmayanlar tarafından düzenlenen belgeler,
3- Başkası adına bastırılıp kullanılan belgeler, sahte belge olarak kabul edilecektir.
Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeler ise, şekil şartlarına uygun olarak düzenlenmiş, ancak içerdiği bilgiler yanlış olanlardır. Buna göre, mal veya hizmetin miktar veya değerini gerçeğinden daha az veya daha çok gösteren, alıcı veya satıcısı, tarihi, seri numarası “tahrif” suretiyle değiştirilmiş belgeler, gerçek durumu göstermeyen, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olarak kabul edilecektir.
Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeler sadece yukarıda sayılanlarla sınırlı olmayıp olayın özelliğine göre değişik durumların ortaya çıkabileceği tabiidir.”
Faturanın sahte olarak düzenlenmesi veya sahte fatura kullanılması, kişilerin idari ve cezai sorumluluğunun doğmasına neden olmakla birlikte bu yazıda yalnızca cezai sorumluluk kısmına değinilecektir.
Sahte Fatura Düzenleme veya Kullanma Suçu
Kasıtlı olarak sahte fatura kullananlar, haksız yere KDV indiriminde veya iade talebinde bulunarak KDV ödememek, giderleri fazla göstermek, çeşitli nedenlerle, örneğin pos tefeciliği gibi, belgelendiremedikleri giderlerini sahte belge ile belgelendirmek ve vergi tevkifatından kaçınmak gibi amaçları haizdir. Bu kullanıcılarının bu nedenlerle sahte faturaya ihtiyaç duyması, bunların düzenleyicilerinin de hızla artmasına yol açmaktadır.
Sahte fatura ile ilgili cezai sorumluluk öngören 213 sayılı VUK md. 359 hükmü;
“…b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.
c) Bu Kanun hükümlerine göre ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basanlar veya bilerek kullananlar iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
ç) (Ek:29/4/2021-7318/4 md.) Hazine ve Maliye Bakanlığınca yetkilendirilmediği halde, ödeme kaydedici cihaz mührünü kaldıran, donanım veya yazılımını değiştiren veya yetkilendirilmiş olsun ya da olmasın ödeme kaydedici cihazın hafıza birimlerine, elektronik devre elemanlarına veya harici donanım veya yazılımlarla olan bağlantı sistemine ya da kayıt dışı satışın önlenmesi için kurulan elektronik kontrol ve denetim sistemleri veya ilgili diğer sistemlere fiziksel veya bilişim yoluyla müdahale ederek; gerçekleştirilen satışlara ait mali belge veya bilgilerin cihazda kayıt altına alınmasını engelleyen, cihazda kayıt altına alınan bilgileri değiştiren veya silen, ödeme kaydedici cihaz veya bağlantılı diğer donanım ve sistemler ya da kayıt dışı satışın önlenmesi için kurulan elektronik kontrol ve denetim sistemleri veya ilgili diğer sistemler tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığı veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarına elektronik ortamda iletilmesi gereken belge, bilgi veya verilerin iletilmesini önleyen veya bunların gerçeğe uygun olmayan şekilde iletilmesine sebebiyet verenler üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
d) (Ek:30/11/2022-7423/1 md.) 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile düzenlenen piyasalarda, Hazine ve Maliye Bakanlığınca yetki verilip verilmediğine bakılmaksızın, mükerrer 257 nci maddenin birinci fıkrasının (6) numaralı bendi kapsamında vergi güvenliğini sağlamak amacıyla kullanılmasına zorunluluk getirilen özel etiket ve işaretlerle ürünlerin etiketlenmesi veya işaretlenmesi ve etiketlenen veya işaretlenen ürün bilgilerinin kurulan veri merkezine aktarılmasını sağlayan sisteme fiziksel veya bilişim yoluyla müdahale ederek Hazine ve Maliye Bakanlığına elektronik ortamda iletilmesi gereken belge, bilgi veya verilerin iletilmesini önleyenler veya bunların gerçeğe uygun olmayan şekilde iletilmesine sebebiyet verenler üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
371 inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.
(Ek fıkra:8/4/2022-7394/4 md.) Bu maddede yazılı fiillerle verginin ziyaa uğratıldığının tespit edilmesine bağlı olarak tarh edilen verginin, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamı ile kesilen cezaların yarısı ve buna isabet eden gecikme zammının; soruşturma evresinde ödenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında, kovuşturma evresinde hüküm verilinceye kadar ödenmesi halinde ise verilecek ceza üçte bir oranında indirilir.
(Ek fıkra:8/4/2022-7394/4 md.) Tarh edilen vergi ve vergi aslına bağlı olarak kesilen cezanın bulunmadığı durumlarda verilecek ceza yarı oranında indirilir.
(Ek fıkra:8/4/2022-7394/4 md.) (İptal fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 13/9/2023 tarihli ve E.: 2022/81, K.: 2023/153 sayılı Kararı ile.)
(Ek fıkra:8/4/2022-7394/4 md.) Bu maddede düzenlenen suçların birden fazla takvim yılı veya vergilendirme dönemi içinde aynı suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmesi halinde, Türk Ceza Kanununun 43 üncü maddesi uygulanır.
Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.”
şeklindedir.
- Sahte fatura düzenleme/kullanma suçunun cezası 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasıdır.
- VUK 359/b hükmünde öngörülen fiiller, seçimlik hareketli sırf hareket suçunu oluşturmaktadır.
- Sahte fatura düzenleme/kullanma, VUK md.344/2 uyarınca aynı zamanda vergi kaybına da yol açarsa, hapis cezasının yanında üç kat vergi ziyaı cezası kesilmesi gerekmektedir. Suça iştirak halinde iştirak edenlere ceza, bir kat olarak uygulanır.
- VUK 359/b hükmünde düzenlenen suçlarda sanık hakkında hükmedilen cezanın paraya çevrilmesi/ertelenmesi TCK hükümleri uyarınca yapılmaktadır.
Sahte Fatura Düzenleme/Kullanma Suçu Manevi Unsuru
Faturanın sahte düzenleme veya kullanma, kasten işlenebilen bir suçtur. Yani suçun manevi unsuru olan kast yoksa, suç oluşmayacaktır.
306 seri nolu VUK Genel Tebliğinde bu suçun bilerek ve isteyerek işlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Genel tebliğ metni aşağıdadır.
“…Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun (1) 4369 sayılı kanunla (2) değişmeden önceki 344 üncü maddesinin 2 numaralı bendinde, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemek veya bunları bilerek kullanmak kaçakçılık fiili olarak belirlenmiş ve bu belgeleri düzenlemek ya da bilerek kullanmak suretiyle vergi ziyaına neden olunması halinde oluşan kaçakçılık suçunu işleyenler hakkında hükmolunacak ağır hapis cezası da değişmeden önceki 359 uncu maddenin 2 numaralı bendinde düzenlenmiş idi.
4369 sayılı kanunlar, 01/01/1999 tarihinden geçerli olmak üzere ceza hükümlerinde bazı değişiklikler yapılmış kaçakçılık suçları ile bu suçlar için hükmolunacak hapis cezalarına yeniden düzenlenen 359 ucu maddede yer verilmiştir. Bu düzenlemede kasıt unsuru taşıyan ve aynı zamanda nitelikli fiiller kaçakçılık suçu olarak belirlenmiş ve sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlenmesi veya bunların kullanılması da kaçakçılık suçları arasında sayılmıştır.
Maddede sahte belge, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge ise gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı bir şekilde yansıtan belge olarak tanımlanmıştır.
…
Buna göre; failin, fiilin oluşturduğu suçtan sorumlu tutulabilmesi için kastın mevcudiyeti gerekmekte, kasten hareket edilmiş sayılabilmesi için suçu oluşturan fiilin bilerek ve isteyerek işlenmiş olması, dolayısıyla da bunun araştırılması icap etmektedir.
Yukarıdaki hükümler göz önüne alındığında, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin gerek düzenlenmesinin gerekse kullanılmasının kaçakçılık suçunun oluşması yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlenmesi, kastın karinesi olup, bunun ayrıca değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır. Ancak gerçekte yapılan bir mal veya hizmet alamı karşılığında mal veya hizmeti sağlayan tarafından kendi belgesi yerine bir başka mükellefin belgesi verilebilmektedir. Bu gibi durumlarda iş veya hizmetin mahiyetine göre belgeyi alan tarafın bu belgenin mal veya hizmetin sağlandığı mükellefe ait olup olmadığını bilemediği durumlar söz konusu olabilmektedir. Bu gibi durumlarda sahte belgeyi kullanmış olan mükellefin, bu belgenin satın aldığı mal veya hizmeti sağlayana ait olmadığını bilip bilmemesi önem taşıyacaktır. Şayet kullanıcının belgenin sahte olduğunu bilmesi gerekiyorsa, bir başka deyimle, kasıt söz konusu ise burada 359 uncu maddede belirtilen anlamda bir sahte belge kullanımı söz konusu olacaktır. Aksi takdirde ise suçun manevi unsuru oluşmadığından durum madde kapsamında değerlendirilemeyecektir.
Bu itibarla, kaçakçılık suçunun oluşması sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin bilerek kullanılıp, kullanılmadığının; diğer bir anlatımla, bu kullanımda kastın bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine ve belirlenmesine bağlı bulunmaktadır. Yapılan incelemelerde sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin bilerek, isteyerek kullanılıp kullanılmadığının vergi incelemesine yetkili olanlarca değerlendirilmesi ve bu belgeleri bilerek kullandığı sonucuna varılan mükellefler için vergi suçu raporları düzenlenmesi, haklarında Cumhuriyet savcılıklarına suçu duyurularında bulunulması ile bu belgelerin kullanılması sonucu vergi ziyaına da sebebiyet verilmiş olması halinde 344 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca üç katı vergi ziyaı cezası kesilmesi gerekmektedir.
Ancak sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin bilerek kullanılıp kullanılmadığının araştırılmasında bu belgeleri bilmeden kullandığı sonucuna varılan mükellefler adına vergi suçu raporları düzenlenmemesi ve haklarında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurularında bulunulmaması icap etmektedir. Ayrıca, bu belgeleri kullanmak suretiyle vergi ziyaına sebebiyet verilmiş olması halinde mükellefler adına 344 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesi gerekmektedir.
Tebliğ Olunur.”
Suça İştirak
İştirak, bir kişi tarafından işlenebilecek bir suçun birden fazla kişi ile birlikte işlenmesidir. Sahte fatura düzenleme veya kullanma suçuna iştirak mümkündür.
VUK md. 360 uyarınca suçun işlenişine iştirak eden suç ortaklarının bu suçların işlenmesinde menfaatinin bulunmaması halinde, TCK’nin suça iştirak hükümlerine göre hakkında verilecek cezanın yarısı indirilir. Dolayısıyla suça iştirak edenlerin menfaatinin bulunmaması, cezadan indirim nedenidir.
Fikri İçtima ve Zincirleme Suç Hükümlerinin Uygulanması
VUK md. 359’a göre, suçların birden fazla takvim yılı veya vergilendirme dönemi içinde aynı suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmesi halinde, TCK md.43 zincirleme suç hükümleri uygulanır.
Madde hükmü uyarınca ceza tayin edilirken zincirleme suç hükümlerinin bir kez uygulanabilecektir. Buna göre farklı takvim yıllarında sahte fatura düzenlenmesi ve fatura sayısı, temel cezanın ve zincirleme suç hükümlerinin alt ve üst sınırlarının belirlenmesinde dikkate alınacaktır.
VUK md. 340’a göre, 359. maddede yazılı cezalar; içtima ve tekerrür hükümleri bakımından birleştirilemez. Bu Kanunla vergi cezasıyla cezalandırılan fiiller, aynı zamanda 359 uncu maddeye göre suç teşkil ettiği takdirde vergi cezası kesilmesi söz konusu madde hükmüne göre takibat yapılmasına engel olmaz.
Bu düzenlemeye paralel olarak, VUK md. 360’a göre sahte faturaya ilişkin suçlardan dolayı cezaya hükmedilmesi, vergi ziyaı cezası veya usulsüzlük cezalarının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.
Görevli Mahkeme
- Faturanın sahte olarak düzenleme/kullanma suçunda yargılama yetkisi Asliye Ceza Mahkemelerine aittir.
Zamanaşımı
- Sahte faturaya ilişkin işlenen suçlarda zamanaşımı Vergi Usul Kanununda öngörülmemiştir. Türk Ceza Kanunu uyarınca dava zamanaşımı 15 yıl, ceza zamanaşımı 20 yıl olarak uygulanacaktır.
Sahte fatura kullanma/düzenleme ile ilgili bir vergi ceza davası ile karşı karşıya kaldıysanız, bizden hukuki destek talep etmek için internet sitemiz üzerinden online randevu oluşturabilir veya iletişim kanallarımız üzerinden bize ulaşabilirsiniz.
ESKİŞEHİR AVUKAT CANSU ÖNÇLER UYANIK
EMSAL KARARLAR
YARGITAY11. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2023/7348
Karar Numarası: 2024/5849
Karar Tarihi: 30.04.2024
“Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 7035 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 291 inci maddesinin birinci fıkrasının Bölge Adliyeleri Mahkemeleri tarafından verilen kararlara ilişkin temyiz süresini düzenlediği, daha önce Yargıtay incelemesinden geçen dosyalara ilişkin temyiz süresinin 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesine göre bir hafta olduğu, ancak verilen hükümde temyiz süresi on beş gün olarak gösterilmek suretiyle sanığın yanıltıldığı, bu nedenle sanığın yokluğunda verilip 23.10.2023 tarihinde tebliğ edilen hükme yönelik 01.11.2023 tarihli temyiz isteminin 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun da bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. İlk Derece Mahkemesinin bozma öncesi 04.05.2016 tarihli kararı ile sanık hakkında 2012 takvim yılında sahte fatura kullanma suçundan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (213 sayılı Kanun) 359 uncu maddesinin (b) fıkrası, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 43, 62 ve 53 üncü maddeleri gereğince 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2. Dairemizce İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümlere yönelik sanığın temyiz başvurusunun kabulüne karar verilerek “…Hükümlerden sonra 15.04.2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 7394 sayılı Kanun’un 4 ve 5. maddeleriyle değişik 213 sayılı Kanun’un 359. maddesinin 3, 4, 5 ve 6. fıkra hükümleri uyarınca 5237 sayılı TCK’nin 7/2. maddesi de gözetilerek sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması…” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
3. Bozma üzerine yapılan yargılamada, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen incelemeye konu kararı ile (1) numaralı paragrafta yazıldığı şekilde karar verilmiştir.
4. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 22.12.2023 tarihli ve 2023/132521 sayılı, hükmün onanması görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz isteği; suçu işlemediğine, kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Üçkapılar Vergi Dairesi mükellefi olan sanığın, 2012 takvim yılında, hakkında sahte fatura düzenlemeden işlem yapılan … Ltd. Şti. den aldığı dört adet faturayı KDV indiriminde kullandığı, anılan şirketin gerçek bir mal teslimi ve hizmet ifasına dayalı olmaksızın sahte fatura düzenleyen firmalardan olduğu, böylece sanığın 2012 takvim yılında gerçek mal ve hizmet karşılığı olmadan birden fazla sayıda sahte faturayı kullanmak suretiyle 213 sayılı Kanun’a aykırılık suçunu işlediğinin iddia ve kabul edildiği anlaşılmıştır.
2. Sanığın suça konu faturaların gerçek alışveriş karşılığında alındığına, ödemenin çekle yapıldığına, faturaların sahteliğini bilmediğine yönelen savunması, vergi inceleme ve suç raporları, çek örnekleri, bilirkişi raporu, sanığa ait adli sicil ve nüfus kaydı ve diğer deliller dosya arasındadır.
IV. GEREKÇE
1. Sanığın suça konu olan faturaların gerçek bir ticari ilişkiye dayandığını, sahteliğini bilmediğini, ödemenin çekle yapıldığını savunması karşısında; maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından; çekleri tahsil eden E.Ö. isimli kişinin 5271 sayılı Kanun’un 48 nci maddesi uyarınca çekinme hakkı hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi, çeki kimin namına tahsil ettiğinin, sanığı tanıyıp tanımadığının sorulması ve çek bedelinin satıcının kasasına ya da banka hesabına girip girmediğinin tespiti yönünden faturaları düzenleyen mükellef ile kullanan mükellefin ticari defterleri ve belgeleri üzerinde karşılıklı bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması,
2. Suça konu faturaların en son 2012 takvim yılı Ağustos ayı KDV beyannamesinde kullanılması nedeniyle suç tarihinin 25.09.2012 olduğu gözetilmeden, gerekçeli karar başlığında 2012 şeklinde eksik yazılması,
Hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen incelemeye konu kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
30.04.2024 tarihinde karar verildi.”
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2023/5541
Karar Numarası: 2024/5625
Karar Tarihi: 29.04.2024
“Yapılan uyarlama yargılaması neticesinde, Konya 10. Asliye Ceza Mahkemesinin, 26.04.2023 tarihli ve 2022/305 Esas, 2023/297 Karar sayılı kararı ile hükümlü hakkında “2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 takvim yıllarında sahta fatura düzenleme” suçundan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (213 sayılı Kanun) 359 uncu maddesinin (b) fıkrası, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 43 üncü maddesinin birinci fıkrası (2 kez) ve 62 nci maddeleri uyarınca neticeten 3 yıl 10 ay 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükmün, itiraz edilmeksizin 22.05.2023 tarihinde kesinleştiği belirlenmiştir.
Adalet Bakanlığının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 309 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca, 20.09.2023 tarihli ve 2023/18889 sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 04.10.2023 tarihli ve KYB-2023/103358 sayılı Tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:
I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 04.10.2023 tarihli ve KYB-2023/103358 sayılı kanun yararına bozma isteminin;
“15/04/2022 tarihinde yürürlüğe giren Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 7394 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile 213 sayılı Kanun’un 359. maddesine eklenen fıkrada yer alan, “(Ek fıkra:8/4/2022-7394/4 md.) Bu maddede düzenlenen suçların birden fazla takvim yılı veya vergilendirme dönemi içinde aynı suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmesi halinde, Türk Ceza Kanununun 43 üncü maddesi uygulanır.” şeklindeki düzenlemeler birlikte nazara alındığında, sanık hakkında 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 takvim yıllarına ve yıllar içerisinde işlenen suçlara ilişkin, 5237 sayılı Kanun’un 43. maddesinde öngörülen tek bir zincirleme suç hükümlerinin uygulanmak suretiyle bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde her vergilendirme dönemi için ve her takvim yılları için ayrı ayrı olmak üzere iki kez zincirleme suç hükümlerinin uygulanması sonucu fazla ceza ile cezalandırılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.”
Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.
II. GEREKÇE
1. Konya 10. Asliye Ceza Mahkemesinin, 26.09.2017 tarihli ve 2014/265 Esas, 2017/611 Karar sayılı kararı ile hükümlü hakkında 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme suçundan, 213 sayılı Kanun’un 359 uncu maddesinin (b) fıkrası, 5237 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca (5 kez) 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
2. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinin, 29.01.2019 tarihli ve 2017/2528 Esas, 2019/60 Karar sayılı kararı ile hükümlü hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanığın istinaf başvurusunun, 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
3. 15.04.2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7394 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi ile 213 sayılı Kanun’un 359 uncu maddesinin son fıkrasından önce gelmek üzere; “Bu maddede düzenlenen suçların birden fazla takvim yılı veya vergilendirme dönemi içinde aynı suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmesi halinde, Türk Ceza Kanununun 43 üncü maddesi uygulanır.” cümlesinin eklendiği ve 7394 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 213 sayılı Kanun’a eklenen geçici 34 üncü maddesinde; “Haklarında hüküm verilmiş olup da dosyası infaz aşamasında olanlar, 359 uncu maddede yazılı fiillerle verginin ziyaa uğratıldığının tespit edilmesine bağlı olarak tarh edilen verginin, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamı ile kesilen cezaların yarısı ve buna isabet eden gecikme zammını, bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde Hazineye ödedikleri takdirde 359 uncu maddede bu maddeyi ihdas eden Kanunla soruşturma evresi için yapılan etkin pişmanlık düzenlemesinden faydalanabilir…359 uncu maddede bu maddeyi ihdas eden Kanunla yapılan düzenlemelerde yer alan zincirleme suça ilişkin koşulların belirlenmesi, duruşma açılmak suretiyle yapılır.” hükümlerinin yer aldığı anlaşılmıştır.
4. Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca, yukarıda belirtilen değişiklik doğrultusunda uyarlama talep edilmesi üzerine duruşmalı olarak yapılan yargılama neticesinde, Konya 10. Asliye Ceza Mahkemesinin, 26.04.2023 tarihli ve 2022/305 Esas, 2023/297 Karar sayılı kararı ile hükümlü hakkında 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme suçundan, 213 sayılı Kanun’un 359 uncu maddesinin (b) fıkrası, 5237 sayılı Kanun’un 43 üncü ve 62 nci maddeleri ile 7394 sayılı Kanun uyarınca; “…1-Sanığın üzerine atılı 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında sahte fatura düzenlemek suretiyle Vergi Usul Kanununa muhalefet suçunu işlediği sabit olduğu, 213 sayılı kanunun 7394 sayılı kanunun 4 ve 5. maddeleri ile değişik 213 sayılı kanunun 359. maddesinin 3. 4 .5 . Ve 6. Fıkra hükümlerine göre 4369 sayılı yasa ile değişik 213 sayılı vergi usul kanununun 359/b maddesinin daha lehe suçun işleniş biçimi göz önüne alınarak, eylemine uyan 4369 sayılı yasa ile değişik 213 sayılı vergi usul kanununun 359/b maddesi gereğince takdiren 3 YIL HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, Sanığın aynı takvim yılı içerisinde değişik zamanlarda suçu işlediği anlaşılmakla verilen cezada TCK’nun 43. Maddesi gereğince takdiren 1/4 oranında artırım yapılarak 3 YIL 9 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, Sanığın farklı takvim yılları içerisinde birden çok kez zincirleme şekilde atılı suçu işlediği sabit olduğundan TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca takdiren 1/4 oranında artırım yapılarak 4 YIL 8 AY 7 GÜN HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, Sanığa verilen cezadan, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları nedeniyle TCK 62/1 maddesi uyarınca takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak 3 YIL 10 AY 25 GÜN HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, 7394 sayılı yasa ile 213 sayılı yasaya eklenen ek 4. Fıkrası uyarınca sanığın herhangi bir etkin pişmanlık göstermediği anlaşılmakla, söz konusu yasanın sanık lehine uygulanmasına yer olmadığına…” karar verilmiştir.
5. Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 20.06.2006 tarihli ve 2006/10-124 Esas, 2006/165 Karar sayılı kararında da belirtiği üzere, kesin hükümde değişiklik yargılaması (uyarlama yargılaması) sonucu verilen hükümler ile tayin olunan cezaların kazanılmış hak oluşturmayacağı, bu hükümler yönünden cezada aleyhe değiştirme ilkesinin uygulanamayacağı kabul edilmiştir.
6. Bu kapsamda inceleme konusu dava dosyası değerlendirildiğinde; 7394 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi ile 213 sayılı Kanun’un 359 uncu maddesinin son fıkrasından önce gelmek üzere; “Bu maddede düzenlenen suçların birden fazla takvim yılı veya vergilendirme dönemi içinde aynı suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmesi halinde, Türk Ceza Kanununun 43 üncü maddesi uygulanır.” hükmü uyarınca, ceza tayin edilirken zincirleme suç hükümlerinin bir kez uygulanabileceği, farklı takvim yıllarında sahte fatura düzenlenmesi ve fatura sayısının, temel cezanın ve zincirleme suç hükümlerinin alt ve üst sınırlarının belirlenmesinde dikkate alınabileceği gözetilmeden, hükümlü hakkında yapılan uyarlama yargılamasında 5237 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesinin iki kez uygulanması Kanun’a aykırı olup, kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.
III. KARAR
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,
2. Konya 10. Asliye Ceza Mahkemesinin, 26.04.2023 tarihli ve 2022/305 Esas, 2023/297 Karar sayılı kararının, 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin üçüncü fıkrası gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,
5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması için dava dosyasının, mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
29.04.2024 tarihinde karar verildi.”
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2004/3628
Karar Numarası: 2005/952
Karar Tarihi: 07.03.2005
“213 Sayılı Vergi Usul Yasasına muhalefet suçundan sanık Hüseyin Durusoy’un yapılan yargılaması sonunda: Beraatine dair ADANA 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 17.11.2003 gün ve 2001/464 Esas, 2003/407 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi katılan vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının onama isteyen 27.2.2004 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle, incelenerek gereği görüşüldü:
213 Sayılı Vergi Usul Kanununda değişiklik yapan 4369 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 1.1.1999 tarihinden itibaren faturanın sahte olarak düzenlenmesinin suçun oluşması için yeterli olduğu, adlarına düzenlenen kişi ve kuruluşlarca kullanılıp vergi ziyaına sebebiyet verilmesinin suçun unsuru olmaktan çıkarılmış olduğu gözetilerek;
Dosya kapsamına göre, 10.5.2000 tarihinde mükellefiyet tesis ettiren, ilk üç ay muhasebecisi tarafından doldurulan katma değer vergisi beyannamelerini boş olarak veren, 2000 yılının 8 ve 9. aylarında posta ile gönderdiği beyannamelerinde düzenlediği faturalara dayalı matrah beyan eden, sonraki dönemlerde beyanname vermeyen sanığın, 2001 yılı Haziran ayı katma değer vergisi beyannamesinde de matrah beyan ettiğinin anlaşılması karşısında, öncelikle bir süre sanığın muhasebesini tutan Hasan İyi’den de sorulmak suretiyle sanığın defter ve belgelerinin ( fatura koçanları da dahil ) temini ile düzenlediği faturaların kimler adına olduğu belirlenerek, faturaların gerçek bir mal ve hizmet karşılığı olup olmadığının tespiti yönünden mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim tesellüm belgeleri, bedellerinin ödendiğini gösteren ticari teamüle uygun kanıtlama yeteneği olan geçerli ödeme belgelerinin bulunup bulunmadığı hususları da araştırılarak sanık ile faturaları kullanan kişi veya kuruluşların defter ve belgeleri üzerinde karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılması, öte yandan Silopi Vergi Dairesi mükellefi Asker İmik dinlenerek sanığa ait faturayı kimden, nasıl ve hangi nedenle elde ettiği, bedelini kime ve nasıl ödediği sorulup belirlendikten ve postayla gönderilen katma değer vergisi beyannamelerindeki imzaların faturalardaki imzalarla aynı olup olmadığının da tespiti ile sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, faturalardaki yazı ve imzanın sanığa ait olmadığı, bu faturanın kullanılmadığı, sanığın suç tarihinden önce Adana DGM’sinde uzun süre tutuklu olarak yargılandığından bahisle eksik soruşturmayla yazılı şekilde hüküm kurulması,
SONUÇ: Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı CMUK.nun 321 nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.”
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2003/14269
Karar Numarası: 2005/14079
Karar Tarihi: 20.12.2005
“213 sayılı Vergi Usul Yasası’na muhalefet suçundan sanık A’nın yapılan yargılaması sonunda; mahkumiyetine dair ANKARA 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nden verilen 18.07.2003 gün ve 2002/330 Esas, 2003/211 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi katılan vekili ve sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığı’nın bozma isteyen 16.10.2003 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle, incelenerek gereği görüşüldü:
1- Sanık hakkında 1997 ve 1998 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek suçundan kamu davası açıldığı, dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulu’nun 05.03.2002 gün ve 25/179 sayılı kararında açıklandığı üzere, bir takvim yılı içinde değişik vergi dönemlerinde işlenen suçların müteselsil suçu ve her takvim yılındaki eylemlerin ayrı suçları oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde her iki yıl içinde düzenlenen toplam 59 fatura hükme esas alındığı halde tek suç kabulü ile tek ceza tayini, yasaya aykırı,
2- Hükümden sonra, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7 ve 5349 Sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddeleri uyarınca; anılan kanunlar değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,
SONUÇ: Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321 ‘nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.12.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.”