Kargo taşımacılığına ilişkin hükümler 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 850 vd. maddelerinde düzenlenmektedir. Taşıma sözleşmesi ile kargo şirketi, yani taşıyıcı, kendisine teslim edilen şeyi alıcı adresine ulaştırmayı; buna karşılık gönderici de kargo bedelini ödemeyi borçlanmaktadır. Taşıma sözleşmesinin kurulması için yazılı şekilde yapılmasına gerek yoktur, tarafların edimlerini yerine getirmeyi kabul ve taahhüt etmesi ile sözleşme kurulmuş sayılır ve sözleşmenin kurulmasıyla Türk Ticaret Kanunu md. 875/1 uyarınca kargo şirketinin teslim aldığı şeye ilişkin birtakım sorumlulukları doğar. Teslim alınan kargonun alıcıya ulaştırılması kargo şirketinin en temel borçlarındandır. Dolayısıyla göndericiden teslim alınan kargonun alıcı adresine ulaştırılmaması, kaybedilmesi veya yanlış kişiye teslim edilmesi sözleşmeye aykırı olmakla birlikte bu durum, kargo şirketinin kargonun alıcısına teslim edilmemesi sebebiyle uğranılan zararlara ilişkin tazminat sorumluluğunun doğmasına sebep olacaktır.
Kargo şirketi, yukarıda değinildiği üzere taşıma sözleşmesi ile göndericinin teslim ettiği kargoyu alıcı adresine ulaştırılmakla yükümlüdür. Bu yükümlülük, kargonun alıcı kişiye için değil, göndericinin belirttiği alıcı adresine teslimi olarak karşımıza çıkar. Uygulamada kargonun yanlış kişiye teslim edilmesi genellikle kargo şirketinin teslim şubesine ulaşan kargoyu henüz alıcı adresine gönderilmek üzere dağıtıma çıkarmadan önce ilgisiz üçüncü bir kişinin teslim şubesine giderek kargoyu alıcı olduğu iddiasıyla teslim alması ile meydana gelmektedir.
Kargonun Alıcısına Tesliminde Kargo Şirketinin Yükümlülükleri
Kargo şirketi, 6102 sayılı TTK;
“MADDE 850-…(2) Taşıyıcı, taşıma sözleşmesiyle eşyayı varma yerine götürmeyi ve orada gönderilene teslim etmeyi veya yolcuyu varma yerine ulaştırmayı; buna karşılık, eşya taşımada gönderen ve yolcu taşımada yolcu, taşıyıcıya, taşıma ücretini ödemeyi borçlanır.”
hükmünde belirtildiği üzere kargo şirketinin yükümlülüğü eşyayı göndericinin kendisine bildirdiği varma yerine götürerek burada alıcıya teslim etmektir. Dolayısıyla kural olarak kargo şirketinin teslim şubesine gelerek alıcı olduğunu beyan eden kişiye kargoyu teslim etmesi, kargo şirketini sorumluluktan kurtarmayacaktır.
Kargonun Üçüncü Kişiye Teslimi Mümkün Müdür?
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu,
“MADDE 868- (1) Gönderen taşıyıcıya, taşımanın yapılması için emir ve talimât verebileceği gibi, taşımanın durdurulması, eşyanın geri getirilmesi, başka bir varma veya teslim yerine götürülmesi ya da başka bir gönderilene teslim edilmesi şeklinde tasarruflarda da bulunabilir…
(2) Eşyanın teslim yerine ulaşması ile, gönderenin emir ve talimat verme yetkisi ve tasarrufta bulunmak hakkı sona erer. Bu andan itibaren söz konusu yetki ve haklar gönderilene ait olur. Birinci fıkranın ikinci ilâ dördüncü cümle hükümleri burada da geçerlidir.
(3) Gönderilen, tasarruf hakkını kullanarak eşyanın bir üçüncü kişiye teslimini istemişse, bu kişi başka bir gönderilen belirleyemez…”
hükmü ile sabit olduğu üzere kargo şirketi kargoyu alıcı adresinden başka bir adrese veya kişiye teslimi hususunda göndericiden talimat almadıkça, teslim yerine götürerek alıcısına teslim etmelidir. Ancak gönderici, kargo şirketine kargoyu başka bir adrese veya kişiye teslim edilmesi talimatını verirse, haklı bir sebep olmadıkça kargo şirketi bu talimatı yerine getirmek zorundadır.
Belirtmek gerekir ki eşyanın varma yerine ulaşması ile alıcı, kargonun başka bir kişiye teslimi hususunda talimat verme hakkını haizdir. Varma yerinden kasıt, Yargıtay kararlarından anlaşıldığı üzere kargo şirketinin teslimat şubesi değil, göndericinin kargonun teslim edilmesi için kargo şirketine bildirdiği adrestir. Ancak bizce kargonun dağıtıma çıkarılmasından önce, yani teslim şubesine ulaşması ile alıcının emir, talimat ve tasarruf haklarını kullanabilmesi gerekir. Nitekim uygulamada kargonun teslimat şubesine ulaştığı, dağıtıma çıkarıldığı gibi hususlar alıcıya SMS yolu ile bildirilmektedir. Bu durumda göndericinin bildirdiği adresten kargoyu alamayacak olması durumunda alıcının bunu kargo şirketine öncesinde bildirmesi, kargo şirketinin de lehine bir durum olacaktır.
Kargonun Teslimat Şubesinden Teslim Alınması
Yukarıda belirtildiği üzere taşıma sözleşmesinin tarafı olan kargo şirketinin yükümlülüğü, kargoyu alıcı adresine götürerek alıcıya teslim etmektir. Buradan hareketle kargo şirketinin kargoyu dağıtıma çıkarmadan önce teslimat şubesinde alıcı olduğunu beyan eden kişiye teslim etmesi sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğüne aykırıdır.
Teslimat şubesine gelerek alıcı olduğunu beyan eden ve kargoyu teslim almak isteyen kişiye kargo teslim edilmeden önce, kargo şirketinin alması gereken bazı tedbirler vardır.
Kargo şirketi, böyle bir durumla karşılaştığında Türk Ticaret Kanunu;
“MADDE 869- (1) Eşyanın teslim edilmesi gereken yere ulaşmasından önce, taşımanın sözleşmeye uygun olarak yapılamayacağı anlaşılırsa veya eşyanın teslim edileceği yerde teslim engelleri çıkarsa, taşıyıcı, 868 inci madde uyarınca tasarruf hakkına sahip olan kişiden talimat almak zorundadır. Tasarruf hakkını gönderilen haizse ve bulunamıyorsa veya eşyayı teslim almaktan kaçınıyorsa, tasarruf hakkı birinci cümle uyarınca gönderen tarafından kullanılır.
(2) Gönderenin, 868 inci madde uyarınca sahip olduğu tasarruf yetkisine dayanarak malın üçüncü bir kişiye teslim edilmesi talimatını vermesinden sonra, taşıma veya teslim engeli ortaya çıkarsa, birinci fıkranın uygulanmasında, gönderilen gönderenin, üçüncü kişi de gönderilenin yerini alır.
(3) Taşıyıcı, 868 inci maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesine göre, uyması gereken talimatları uygun bir süre içinde alamazsa, tasarruf hakkı sahibinin menfaatine en iyi görünen tedbirleri almakla yükümlüdür. Taşıyıcı, eşyayı, boşaltıp saklayabilir, 868 inci maddenin birinci fıkrası ilâ dördüncü fıkrası hükümlerine göre tasarruf hakkını haiz kişinin hesabına saklanması için tevdi edebilir veya geri taşıyabilir.”
Hükmü uyarınca hareket etmelidir. Buna göre kargo şirketi,
Sözleşmede öngörüldüğü üzere kargoyu göndericinin bildirdiği alıcı adresi değil de başka bir yerde (teslimat şubesinde), alıcı olduğunu beyan eden kişiye teslim etmesi, kanunda öngörülen “…taşımanın sözleşmeye uygun olarak yapılamayacağı anlaşılırsa veya eşyanın teslim edileceği yerde teslim engelleri çıkarsa…” durumunu meydana getireceğinden, kargo şirketi bu kişiye teslimat yapma konusunda göndericiden onay almalıdır.
Kargo şirketi göndericiden, teslimat şubesine gelen ve alıcı olduğunu beyan eden kişiye kargonun teslim edilmesi hususunda onay almış ve kimlik kontrolü yaparak kargoyu teslim etmiş ise, bundan sonra kargonun gerçek alıcı değil de, ilgisiz üçüncü kişi tarafından teslim alınması durumunda kargo şirketinin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Yukarıda belirtildiği şekilde kanunen öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmeyen kargo şirketi, kargonun gerçek alıcı tarafından değil de ilgisiz üçüncü kişi tarafından teslim alınması halinde meydana gelen zarardan sorumludur.
Zararın tazmini talebi ile talepte bulunma hakkı kural olarak Türk Ticaret Kanunu md. 855 uyarınca bir yıldır. Bir yıllık zamanaşımı süresi, kargonun ilgisiz üçüncü kişiye tesliminden itibaren işlemeye başlayacaktır.
Yargıtay’ın yerleşik kararlarında, kargo şirketinin göndericiden emir-talimat almaksızın kargoyu ilgisiz üçüncü kişiye teslim etmesi durumu kast ve pervasız davranış çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bundan doğan iki sonuç vardır;
“…(5) Taşıyıcının kastından veya pervasızca bir davranışıyla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinden veya ihmalinden dolayı;
- Türk Ticaret Kanunu md. 855,
a) Eşya zıyaa, hasara uğramış veya geç teslim edilmişse,
b) Yolcu geç ulaşmışsa,
taşıyıcının sorumluluğu üç yılda zamanaşımına uğrar.”
hükmü uyarınca kargo şirketinin kasten veya pervasızca davranışıyla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle kargoyu ilgisiz üçüncü kişiye teslim etmesi durumunda meydana gelen zararın tazminini talep süresi üç yıllık zamanaşımı süresine tabiidir.
“MADDE 882- (1) Gönderinin tamamının zıyaı veya hasarı hâlinde, 880 ve 881 inci maddeler uyarınca ödenecek tazminat, gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır…”
- Kural olarak kargo şirketinin taşıma sözleşmesine aykırı davranışı nedeniyle doğan zararlardan sorumluluğu Türk Ticaret Kanunu,
Hükmü uyarınca gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 özel çekme hakkını karşılayan tutarı aşamaz. Ancak kargo şirketinin zarara kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle neden olması durumunda Türk Ticaret Kanunu,
“MADDE 886- (1) Zarara, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı veya 879 uncu maddede belirtilen kişiler, bu Kısımda öngörülen sorumluluktan kurtulma hâllerinden ve sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz.”
hükmü uyarınca kargo şirketinin tazminat sorumluluğu, çekme hakkını karşılayan tutarla sınırlı olmayacaktır. Bu durumda kargo şirketi, kast veya ağır kusurlu davranışıyla sebep olduğu zararın tamamını karşılamakla yükümlüdür.
Kargo hizmetinin kullanımı, özellikle elektronik ticaretin gelişmesi ve pandemi döneminin de etkisiyle oldukça yaygın bir hale gelmiştir. Kargo taşımacılığı ve kargo taşımalarından doğan uyuşmazlıklar özel bir uzmanlık alanı gerektiren geniş bir konudur. Kargo ile ilgili bir uyuşmazlık yaşıyorsanız, alanında uzman bir avukattan destek alınması önemlidir. Kargo taşımacılığından kaynaklı bir konuda bizden hukuki destek almak için online randevu oluşturabilir veya iletişim kanallarımızdan bize ulaşabilirsiniz.
Emsal Kararlar
T.C. İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1652
KARAR NO: 2021/1933
TARİHİ: 25/06/2019
NUMARASI: 2017/732 Esas 2019/422 Karar
DAVA: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/12/2021
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili tarafından … mağazasına gönderilmek üzere davalıya 03.05.2017 tarihinde teslim edilen 2 adet kullanılmamış … cep telefonunun alıcıya teslim edilmediğini, yapılan araştırmada gönderinin müvekkiliyle ilgisi olmayan … isimli şahsa elden teslim edildiğinin tespit edildiğini, kargonun kaybı nedeniyle zarardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek 9.900,20-TL emtia bedeli ile 342,96-TL ihtar gideri olmak üzere toplam 10.243,16-TL’nin ihtar tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkilinin taşıma sözleşmesine aykırı bir işlemi bulunmadığını, kargo taşımaya verildikten sonra kargo çıkış yerini arayan … isimli şahsın kargoda karışıklık olduğunu belirterek kargonun teslime çıkarılmadan varış biriminden teslim almak istediğini, kargo varış yerine ulaştığında da kargoyu teslim aldığını, bu şahsın alıcı firma çalışanı olduğunu beyan ettiğini ve kargo bilgilerine sahip olduğunu, bu nedenle müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, aksi halde ise sorumluluğunun sınırlı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; taraflar arasındaki taşıma sözleşmesi kapsamında 03.05.2017 tarihinde kargoya verilen 2 adet cep telefonunun gönderi bilgilerinde alıcının, alıcı adresinin adrese teslim edileceği hususunun talimatla belirlendiği, fakat davalışirketin verilen talimata aykırı olarak … isminde birine 04/05/2017 tarihinde teslim ettiği, oysa davalının ancak yetkili kişiden doğru şekilde talimat alarak kargoyu başka birine teslim edebileceği, yetkili kişiden değişiklik bilgisi teyit edilmeden tanımlı adrese ve kişiye kargonun teslim edilmemesinin davalı şirketin sorumluluğunu doğuracağı, davalının TTK 879 maddesi kapsamında çalışanlarının ağır kusurundan sorumlu olduğu, CBS dosyası, mail yazışmaları, ifade tutanakları, fotoğraflar, kamera kayıtları, dosyaya sunulan cep telefonlarına ilişkin faturalar dikkate alındığında kargo olarak 2 adet … cep telefonunun emtia olarak taşındığı ve emtia değerinin 03.05.2017 tarih itibariyle piyasa rayiç değerinin davacının talebi gibi 9.900,20 -TL olduğu, ihtar masrafı ile birlikte davacının 10.243,16 TL maddi tazminat talep edebileceği, davalının ihtarnamede belirlenen süre sonu olan 12.08.2017 tarihinde temerrüde düşürüldüğü, bu tarihten itibaren faiz talep edilebileceği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili; kargo taşımaya verildikten sonra kargo çıkış yerini arayan ve alıcı firma çalışanı olduğunu belirten … isimli şahsın kargoda karışıklık olduğunu belirterek kargonun teslime çıkarılmadan varış biriminden teslim almak istediğini, kargo varış yerine ulaştığında da gönderi bilgilerini vererek kargoyu teslim aldığını, bu şahsın alıcı firma çalışanı olduğunu beyan ettiğini ve kargo bilgilerine sahip olduğunu, müvekkilinin mevzuata aykırı bir işleminin bulunmadığını, kargo içeriğinin ispatlanamadığını, bu nedenle müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, aksi halde ise müvekkilinin sınırlı sorumluluk hükümlerinden yararlanması gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, yurt içi taşıma sözleşmesi kapsamında zayi edilen emtia bedelinin tazmini istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK.nın 875 ve 879. maddeleri uyarınca taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan; kendi adamlarının, taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden, kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur. Yine TTK.nın 876. maddesi uyarınca ziya, hasar ve gecikme, taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur. Somut olayda; davacı tarafından İstanbul’dan …’da bulunan mağazasına teslim edilmek üzere gönderilen 2 adet kullanılmamış …cep telefonunun alıcısına teslim edilmediği, kargo taşımaya verildikten sonra kargo çıkış yerini arayan ve alıcı firma çalışanı olduğunu belirten … isimli şahsın kargoda karışıklık olduğunu belirterek kargonun teslime çıkarılmadan varış biriminden teslim almak istediğini beyan ettiği, kargo varış yerine ulaştığında da gönderi bilgilerini vererek kargoyu teslim aldığı, ancak bu şahsın davacı firma mağazası çalışanı olmayıp sahte kimlik kullandığı, davacı firmanın şubede teslim gibi bir uygulaması bulunmamasına rağmen ve davacının mağaza ve merkezi aranıp teyit alınmadan kargo içeriğinin bu şahsa teslim edildiği, ambar tesellüm fişinde emtianın niteliğine dair açıklama bulunmasa da, davacı tarafça sunulan ve …tarafından düzenlenmiş sevk irsaliyesi ile cep telefonlarının kargoya verilişindeki fotoğrafları ile emtianın 2 adet … cep telefonu olduğunun kanıtlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda kargonun ziyaı taşıma sırasında meydana gelmiş olup, davalı taşıyıcı tarafından kargonun davacı şirketin bilgisi dışında ve telefon ile teyit alınmadan, gönderici ve alıcının böyle bir uygulaması bulunmamasına rağmen varış şubesinde sahte kimlik kullanan bir kişiye teslim edilmiş olduğuna göre, davalı taşıma konusu emtianın kaybında ağır kusurlu kabul edilmelidir. Bu kapsamda davalı tarafından, sorumluluktan kurtulmasını sağlayacak nitelikte bir delil de sunulmamıştır. Davalının, emtianın kaybına pervasızca davranışı ile sebebiyet vermesi nedeniyle, TTK’nın 886. maddesi uyarınca sorumluluktan kurtulma hallerinden yararlanması da mümkün değildir. O halde davalının taşıma sırasında kargonun kaybı sonucu oluşan zarardan sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Tazminata esas alınacak değerin ise, TTK’nın 880. maddesi gereğince eşyanın taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki değerine göre hesaplanması gerekmektedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda da emtianın 9.900,20-TL olarak talep edilen bedelinin somut olaya ve piyasa rayicine uygun olduğu tespit edilmekle, bu tutara hükmedilmesinde isabetsizlik yoktur.Sınırlı sorumluluk halleri TTK’nın 882. maddesinde düzenlenmiş olup, TTK’nın 886. maddesi hükmüne göre, zarara, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı, kanunda öngörülen sorumluluktan kurtulma hallerinden ve sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz. Somut olayda da davalının pervasızca davranış niteliğinde ağır kusurlu olduğu tespit edilmekle, TTK’nın 882. maddesindeki sorumluluk sınırlamasından yararlanması olanağı da yoktur. Bu nedenle mahkemece davalının gerçek zarar ile sorumlu olduğunun kabulü ile davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle,istinaf nedenleri yerinde olmayan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davalıdan alınması gereken 699,71-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 174,93-TL nin mahsubu ile bakiye 524,78-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 9-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/12/2021
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/6497 E. , 2016/694 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)
Taraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24.02.2015 tarih ve 2014/310-
2015/68 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin
süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen
rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler
okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı aracılığıyla…. barkod numarasıyla ….’de bulunan alıcı …. adına …
marka cep telefonu gönderdiğini, söz konusu gönderinin alıcı dışında başka bir kişiye 18.7.2013
tarihinde teslim edildiğini, davalının sözleşmeye aykırı olarak üçüncü kişiye teslimat yapması nedeniyle
müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek uğranılan zarara binaen 3.500,00 TL’nin davalıdan avans
faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, … Posta İdaresince ülkeleri varışlı gönderilerin alıcı adı aranmaksızın alıcı adresine göre
teslim edildiğini, dava konusu gönderinin bu suretle belirtilen adrese teslim edilmesinde müvekkilinin
kusurunun bulunmadığını, Posta Kolileri Yönetmeliğinin 21. maddesi uyarınca alıcının kendisine
verilecek kaydı taşımayan kolilerin adrese göre teslim edildiğini, dava konusu gönderinin adi koli olarak
gönderildiğini, davacı tarafından gönderilen koli içerisinde telefon bulunduğu hususunun kabulünün
mümkün olmadığı, posta kolileri yönetmeliğinin 50. maddesi uyarınca kolinin adi posta ücretinin en
fazla 10 katı tutarının tazminat olarak istenebileceğini, Posta Tüzüğünün 163. maddesi uyarınca
milletler arası sözleşme ve uzlaşmalara göre sorumluluk kabul eden bir yabancı memlekette kaybolan
koliler nedeniyle yabancı memleketin ödeyeceği tazminat uyarınca sorumluluk bulunduğunu savunarak
davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; taşımaya konu kolinin bildirilen adres
kapsamında teslim edildiği, adres bilgilerinin hatalı verilmiş olmasından davacının sorumlu olduğu,
davacının kendi kusuruna dayanarak tazminat isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Dosya kapsamından davacı
tarafından ….’de bulunan alıcıya teslim edilmek üzere davalıya tevdi edilen kolinin alıcı dışında “…”
isimli bilinmeyen bir kişiye teslim edildiği anlaşılmaktadır. Somut olayda uygulanacak Posta Tüzüğünün 11.maddesi uyarınca esas olan gönderinin alıcısına teslimidir. Aynı tüzüğün 137. maddesinde ise
“Alıcı adresinde bulunamazsa, adi ve taahhütlü mektup postası gönderileri, değer konulmuş mektup ve
kutular, koliler ve havalelerin haber kağıtları kendisiyle birlikte oturan ailesi fertlerinden veya
hizmetçilerinden yetişmiş olan birine, bunların da bulunmamaları halinde aynı yerde oturan müdür,
memur, mal sahibi gibi kimselere verilebilir.” denilmek suretiyle alıcı dışında kimlere teslimat
yapılabileceği düzenlenmiştir. Tüzüğün 142. maddesinde ise “Kayıtlı posta gönderileriyle havalelerin
bedelleri, görevlilerce tanınmayan alıcılara, kimliklerini ispat etmek şartiyle teslim olunur veya ödenir.”
denilmek suretiyle gönderinin mutlaka kimlik kontrolü yapılmak suretiyle teslim edileceğine işaret
edilmiş, benzer düzenlemelere PTT Kargo ve Kurye Gönderileri Hakkında Yönetmeliğin 35. maddesinde
de yer verilmiştir. Kendisine teslim olan gönderilerin kaybolması veya hasara uğraması halinde
davalının ne suretle sorumlu tutulacağı hususu ise Posta Tüzüğü’nün 163., PTT Kargo ve Kurye Gönderileri Hakkında Yönetmeliğin 44. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu açıklamalar uyarınca kendisine tevdi edilen gönderiyi usule uygun şekilde teslim etmeyip kaybolmasına sebep olan davalının ilgili tüzük
ve yönetmelik hükümleri uyarınca sorumluluğu ve bu sorumluluk uyarınca davacının talep edebileceği
tazminat miktarının tespiti bakımından taşıma işlerinde uzman bilirkişiden rapor alınıp sonucu uyarınca
bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış,
bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün
davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine,
25.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C. İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2381
KARAR NO: 2022/868
TARİHİ: 02/04/2019
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … marka ve modeline sahip telefonun, müşterisi … T.C Kimlik numaralı …’ın … Mah. … Sok. … Sitesi … blok D:… Kağıthane/ İstanbul adresine teslim edilmek üzere davalı şirket Dikili şubesine 18/05/2017 tarihinde kargosunu teslim ettiğini, söz konusu kargo adrese teslim olarak gönderilmesine rağmen usulsüz olarak şubede teslimat yapıldığını, kargo hareket bilgileri incelendiğinde söz konusu kargonun 19.05.2017 tarihinde Sadabad Şube’de teslim edildiğini, kargo paketinin üstüne içerisinde ne olduğu yazılmaması gerekirken telefon bulunduğunun açıkça yazılmış olduğunu, bu durum gizliliğe aykırı olduğu gibi usule ve yasaya da aykırılık teşkil ettiğini, kargo teslimatı kimlik kontrolü yapılmadan yanlış kişiye teslim edildiğini, isminin … olduğunu iddia eden 3. bir kişi kargoyu teslim aldığını, davalı şirket görevlileri ise kimlik kontrolü yapmaksızın kargoyu kötü niyetli 3. kişiye teslim ettiğini, isminin … olduğunu iddia eden kişinin vermiş olduğu TC kimlik numarası … olup, müvekkili müşterisinin kimlik numarasından farklı olduğunu davalı şirketin Karayolu Taşıma Kanunu’nun 9. Maddesine, Karayolu Tasıma Yönetmeliği’nin 42-43.maddelerine ve Posta Gönderilerine İlişkin Güyeniik Tedbirlerine Yönelik Usul ve Esasların 4. maddesinin b bendi hükümlerine aykırı davrandığını, ilgililer tarafından kimlik kontrolü yapılmaksızın kargonun teslim edilmiş olması sebebiyle müvekkili maddi zarara uğradığını, kargo paketinde bulunan telefonun değeri 5.600,00 TL olup, müvekkili şirketin söz konusu zararın giderilmesi için davalı şirkete başvuruda bulunduğunu, ancak müvekkilinin zararının giderilmesine ilişkin talebi davalının kabul etmediğini belirterek, 5.600,00 TL maddi zararın, davalı kuruma başvuru tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte, davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; 18.05.2017 tarihinde göndericisi … tarafından herhangi bir değer beyan edilmeksizin içeriği dahi belirtilmeyen 1 adet koli cinsi 0,50 kg/desi kargo İzmir’den İstanbul’daki alıcısı …’a teslim edilmek üzere müvekkili şirkete teslim edildiğini bunun üzerine … fatura numaralı fatura düzenlendiğini, kargonun 19.05.2017 tarihinde tam ve eksiksiz olarak alıcısı …’a teslim edilmiş olup müvekkili şirketin üzerine düşen edimi tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, taşımada müvekkili şirketin izafe edilebilecek hiçbir bir kusur bulunmadığını, taşımaya konu kargo eksiksiz ve sağlam olarak alıcısına teslim edildiğini, müvekkiline düşen edim yükümü ifa ile sona erdiğini, davaya konu olan kargo 19.05.2017 tarihinde alıcısına teslim edilmiş olup davacının dava dilekçesinde yer alan iddiaları taşıyana yöneltilebilecek iddialar olmadığını, söz konusu kargo alıcı olduğunu söyleyerek şubeye gelen ve fatura numarasını veren şahsa kimlik tespiti yapılarak teslim edildiğini, alıcının talebi ve fatura bilgisi ile şubeye gelmesi neticesinde ve kimlik bilgileri ile alıcı adının uyuşması karşısında kendisine tesliminde hiçbir eksiklik ve kusur bulunmadığını, alıcı ismi davacı tarafından da teyit edildiğini, davacı adrese teslim kargonun usulsüz olarak şubeden teslim edildiğini belirttiğini, bu iddiaların kabulü mümkün olmadığını, bir kargonun alıcısı konumundaki kişinin kargo henüz dağıtıma çıkmamışken kargoyu teslim almak üzere şubeye gelerek talepte bulunması halinde şube personelinin “adrese teslim” iddiasıyla kargoyu teslimden imtina etmesi söz konusu dahi olmadığını, müvekkili taşıyıcı, taşımasını üstlendiği kargoların zilyedi konumunda olup mülkiyet hakkına haiz değildir, gerçek ve mutlak hak sahibinin emtiasını talep etmesi halinde teslimattan imtina edilmesi müvekkili şirketten kargoyu zapt ettiği gerekçesiyle farklı hukuki sorumlulukları doğuracak olduğunu, davacı dava dilekçesinde kimlik kontrolü yapılmadan, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak üçüncü bir şahsa teslim edildiğini iddia ettiğini, şubede kargo alıcıya teslim edilmeden önce kimlik kontrolü ve tespiti yapılmış olup şube personelinin alıcı olduğunu iddia eden şahsın kullanmış olduğu kimliğin sahte olup olmadığını tespit etmesi ve anlaması beklenmediğini, Üçüncü kişi tarafından yapılan bir sahtecilik fiili var ise müvekkili şirketten taşıyanın yetki ve sorumluluklarını aşan ve yasalar nezdinde öngörülmemiş bir denetim yapmasının beklenmesi hiçbir şekilde mümkün olmadığını, davacı tarafından belirtilen kimlik numarasının alıcıya ait olmadığı iddia edilerek tazmin talebinde bulunduğunu, tarafından halen söz konusu kimlik bilgisinin sahte olup olmadığı bilinmediğini, müvekkili şirketin bu anlamda bir denetim yükümlülüğü bulunmadığı gibi yetkisi de bulunmadığını, kişilerce sahte kimlik üretilerek müvekkili şirketin yanıltılması halinde müvekkili şirketten taşıyan olarak yükümlülüklerini yerine getirmesine karşın hiçbir şekilde kaçınamayacağı şekilde üçüncü kişilerce kimlik tespitinde kandırılmak suretiyle alıcıya teslimat yapılmasında kusuru bulunduğu kabul edilmediğini, davacının herhangi bir zararı mevcut ise bunun sorumlusunun kendisi veya kargoyu teslim alarak sahtecilik yaptığı sonraki aşamada iddia edilen kişi olduğunu, Borçlar Hukuku Sorumluluk Hukuku temel prensibi uyarınca “zarar ile eylem arasındaki illiyet bağı kesen hallerden birinin varlığı sorumluluktan bahsedilemez.” Bu haller, ‘zarar görenin kusuru, mücbir sebebin varlığı ve üçüncü kişinin ağır kusuru’ dur, müvekkili şirketi tarafından tüm yükümlülükleri yerine getirilmek suretiyle kimlik kontrolü neticesinde alıcıya teslim yapılması sebebiyle sorumluluk yüklenmesi mümkün olmayıp Sorumluluk Hukuku genel ilkelerine aykırı olduğunu, davacı tarafından kargo üzerine kargonun içeriğinin yazıldığı iddia edilmiş ise de müvekkili şirketi gönderenin beyanları ile bağlı olup gönderici tarafından bildirilen hususların faturaya işlendiğini, somut uyuşmazlıkta kargonun üzerine herhangi bir içerik bilgisi işlenmediğini, müvekkili şirketin tarafından ihlal edilmiş bir gizlilik bulunmadığını, gönderen kargo içeriğini bildirip bildirmemekte inisiyatif sahibi olduğunu, Posta Hizmetleri Kanunu uyarınca müvekkili şirketin kargo içeriğini araştırma ve kontrol yetkisi bulunmadığından bu hususta gönderenin beyanları doğrultusunda işlem yapıldığını, taşımaya ilişkin hükümler uyarınca, içeriği doğru beyan edilmeyen kargonun mahiyetinden kaynaklanan zarar göndericiye ait olduğunu, TTK 864 gereği gönderici gönderdiği kargoya ilişkin tüm bilgileri tam ve eksiksiz olarak taşıyıcıya bildirmek zorunda olup eksik bildirimden kaynaklanan sorumluluk kendisine ait olduğunu, Karayolu Taşıma Kanunu m. 8 de, taşımaya konu kargo içeriğinin taşıyana tam ve doğru beyan edilmesini, eksik bildirimden kaynaklan sorumluluğun gönderenin kendisine ait olacağını açıkça öngördüğünü, davacı dava dilekçesinde kargonun içeriğinin “… ” olduğunu beyan ve iddia etmekte ise de henüz bu iddiasını ispatlamamış olup kargo içeriği ve değeri iddiası ispata muhtaç olduğunu, yapılan teslimatın yasal mevzuata aykırılık bulunmadığını, davacı tarafından belirtilen Posta Gönderilerine İlişkin Güvenlik Tedbirlerine Yönelik Usul ve Esaslar 4. maddesi uyarınca; alıcının kimlik bilgisi alındığını bu doğrultuda teslimat yapıldığını ve kimlik bilgilerinin doğruluğunun TC nüfus cüzdanı veya TC kimlik kartı ile teyit edileceği belirtilmiş olup müvekkil şirket tarafından da teslim anında alıcının kimliği alınarak ve kimlik bilgileri sisteme girilerek teslimatın gerçekleştiğini bu sebeple mevzuata aykırılıktan söz edilmesi mümkün olmadığını, olayda tam tazminata hükmedilmesini gerektiren koşulların bulunmadığını, müvekkili şirketin teslim edimini eksiksiz olarak yerine getirmiş olup herhangi bir sorumluluğunun da bulunmadığını, TTK’da eşya taşımada taşıyanın sorumluluğunu sınırlandırdığındaki amacının, taşıma işinin hacmi nedeniyle taşıyıcının tazmin edeceği her kargoda mahvına neden olabilecek tazminatlar ödemesi riskine karşı taşıyanın sektörde tutunmasına yardımcı olup ticari risklerini azalttığını, kilogram hesabına göre taşıyandan kargonun değerinden fazla tazminat koparılmasını sağlamak olmadığını, 882. maddenin başlığı dahi “Sorumluluk Sınırları” olup maddede belirtilen tutar azami tazminat haddini gösterdiğini, müvekkilinin mezkur taşımada herhangi bir kusuru olmadığı sebebiyle müvekkilinin tazmin mükellefiyeti de bulunmadığını, müvekkili şirket söz konusu olayda sorumluluğu bulunduğu kabul edilecek olsa dahi TTK. madde 882 hükmüne uygun olarak gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8.33 özel çekme hakkı istenebileceği ortadadır kargonun taşıyana teslim tarihindeki kura göre 1 ÖÇH = 4,99 TL olduğundan müvekkili şirketi tazmin sorumluluğu gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 4,99 TL x 8,33 SDR x 0,5 kg/desi= 20,78 TL ile sınırlı olduğunu, bu nedenle davacı tarafın içeriği dahi beyan edilmeyen bir kargoya ilişkin olarak tazminat talebinin yersiz ve dayanaksız olduğunu belirterek, davanın reddine ve yargılama giderlerinin davacıya tahmiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce tespit edilen uyuşmazlık noktalarında icra edilen yargılama ve tüm dosya kapsamında edinilen vicdani kanaat gereğince; kargo şirketinin teslim aldığı kargoyu gerçek alıcısına teslim etmesi halinde borcundan kurtulabileceği, dosya kapsamında kargonun … adlı kişiye teslim edildiğine dair kargo şirketi tarafından düzenlenmiş teslim belgesi olmasına rağmen 20.11.2018 tarihli celsenin 1 numaraları ara kararı ile davalı şirkete kargonun teslim edildiği kişinin kimlik belge örneklerinin ibrazı hususunda verilen kesin süre gereğinin yerine getirilmeyerek kesin süreye bağlanan hukuki sonucun gerçekleştiği, bu haliyle kargo şirketinin kargoyu gerçek alıcısına teslim ettiği olgusunu ispatlayamadığı, aynı zamanda kargo paketi içeriğinin “1 paket 1 adet tele” olarak gösterilmiş olması karşısında bu açıklamayı gören herkesin hayatın olağan akışına göre paket içeriğinde cep telefonu olduğunu anlayabileceği, nitekim benzer olaya ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/1934 esas, 2016/8314 karar sayılı ilamında; ilk derece mahkemesinin kargo paketi içeriğinin ceza davası sırasında cep telefonu olduğu beyanı ile anlaşılması halini gerekçe göstererek davanın kabulüne karar verdiği hükmü onadığı, yine aynı Yargıtay ilamında gerekli kimlik bilgileri tespit edilmeksizin yetkisiz alıcıya kargonun tesliminin davalı çalışanlarının ağır kusurunu oluşturduğunun belirtildiği, tüm bu gerekçelerle dosya kapsamına alınan bilirkişi heyet raporlarında ulaşılan sonuçlara itibar edilmeyerek davalı şirketin tazminat talepli başvuruya olumsuz yanıt verdiği 13.11.2017 tarihinde temerrüde düştüğü kabulü ile…” … karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin sektöründe öncü bir firma olup mezkûr taşımada müvekkili şirkete izafe edilebilecek hiçbir bir kusur bulunmadığını, Dava konusu uyuşmazlıkta tam bedel tazminini gerektiren koşullar gerçekleşmediğini, gönderici davacının, taşıma işindeki eksik bildirimden dolayı sorumlu olduğunu, gönderici, kargonun içeriğini ‘paket’ olarak belirttiğini, iş bu davada müvekkili şirket göstermesi gereken tüm özeni gösterdiğini, Müvekkilinin taşıdığı emtiayı kimliğini ibraz eden alıcıya eksiksiz olarak teslim ederek TTK’nun 868.maddesi gereğince edimini ifa ettiğini, gönderinin kimliğini ibraz edene teslimi karşısında müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, görevlinin sahte kimliği ayırt edebilecek durumda olmadığından müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini, zararlandırıcı eylemin üçüncü kişinin dolandırıcılık şeklinde gerçekleşen haksız fiili olması nedeniyle sorumluluğun haksız fiil failine ait olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun TTK’nun 880.maddesi gereğince teslim alındığı yer ve zamandaki değerine göre belirlenmeden fatura değeri üzerinden sorumlu tutulmasının yerinde olmadığını, sorumluluğun TTK’nun 882.maddesi gereğince sınırlandırılması nedeniyle belirtilen maddeye göre sorumluluğun belirlenmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Yanlış ve eksik olan mezkur bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmemesi gerektiğini, İş bu uyuşmazlık konusu teknik ve uzmanlık gerektiren hususlar içerdiğini, bu sebeple kara taşıma hukuku konusunda uzman bilirkişice incelenmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini, Davacının taleplerinin tamamı haksız olduğunu ve davacının iş bu dava ile haksız kazanç sağlama gayreti içerisinde olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle yurt içi kargo taşıması sırasında zayi olan emtia bedelinin, TTK’nın 875 vd. maddeleri uyarınca, davalı taşıyandan tahsili istemiyle açılmış bir tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, kargo gönderisinin doğru alıcıya teslim edilmediğini ileri sürerek tam zayi nedeniyle tazminat talep etmektedir. Yargılama sürecinde mahkemece lojistik ve taşımacılık alanında uzman bilirkişinin de yer aldığı kuruldan kök ve taraf itirazlarını gidermek için ek rapor alındığı anlaşılmaktadır. Buna göre, davalı vekilinin bilirkişilerin niteliğine yönelik istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu emtianın cep telefonu olduğu, emtianın davalıya teslim edildiğinin çekişmesiz olup taraflar arasındaki uyuşmazlık noktalarının, davalıya teslim edilen taşıma konusu emtianın gerçek alıcısına teslim edilip edilmediği ve kargo içeriğinde ne olduğu, gerçek alıcıya teslimin gerçekleşmemesinin kabulü halinde davalının sorumluluğu mevcutsa sorumlu olduğu miktarın ne olduğu, sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı noktalarında toplanmaktadır. Davacı tarafından … marka telefonun … adlı kişiye teslim edilmek üzere davalı şirketin Dikili/İzmir şubesine teslim edildiği, taşımanın davalı tarafından gerçekleştirildiği, taşınan emtianın cinsinin cep telefonu olduğunun gerek düzenlenen 18.05.2017 tarihli faturada (içerik bölününde 1 paket 1adet tele ibaresi bulunduğu) gerekse barkod etiketi üzerinde yazılı beyanla ( içr: 1 paket 1 adet tele ibaresi bulunmakla) anlaşılmaktadır. Alıcıya teslim aşamasında davalının şubesine gelen bir kişi tarafından ibraz edilen kimlikle alıcı olduğunu söyleyen kişiye gönderinin teslim edildiği anlaşılmaktadır. TTK’nın 875. maddesi uyarınca, taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından alıcısına teslim edildiği ana kadar geçen süre içinde eşyanın ziyaından veya hasarından doğan zararlardan sorumludur. Aynı Kanun’un 879. maddesi uyarınca, taşıyıcı, adamlarının görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden de kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur. Somut olayda, kargo teslim tutanağında teslim alanın TC kimlik numarasının, gerçek alıcının TC numarasında farklı olduğu gözetildiğinde, kargonun gerçek alıcısınca teslim edilmediği anlaşılmaktadır. Taşımaya konu emtianın gerçek alıcısına değil, başka bir kişiye teslim edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı taşıyıcı, yukarıda anılan maddeler uyarınca meydana gelen zarardan sorumludur. Bu durumda davalının, 876 ve 878. maddelerinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma hallerinden birisinin bulunduğunu kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilir. Davalı taşıyıcı, bu hallerden birisinin bulunduğunu kanıtlayamadığından, sorumluluğu esastar. TTK’nın 882. maddesine göre, 880. ve 881. maddeler uyarınca ödenecek tazminat, gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır. Gönderinin münferit parçalarının zıyaı veya hasarı hâlinde taşıyıcının sorumluluğu; gönderinin tamamı değerini kaybetmişse tamamının, gönderinin bir kısmı değerini kaybetmişse, değerini kaybeden kısmının, net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır. Genel kural, taşıyıcının zıya ve hasardan sınırlı sorumluluğunun olduğu şeklinde ise de TTK’nın 886. maddesinde de taşıyıcının sorumluluk sınırlamalarından yararlanamayacağı haller düzenlenmiştir. Bu maddeye göre göre; zarara, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı veya 879. maddede belirtilen kişiler, sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz. Somut olayda, her ne kadar taşıma faturası içeriği itibariyle adrese teslim (AT) kaydı bulunmasa ve bu yönde ilave ücret alınmadığı anlaşılsa da davalı yanca düzenlenen barkot etiketinde alıcı adı ile adresine yer verilmiş olduğu, yine davacı şubesi tarafından düzenlenen faturada alıcı adresine yer verildiği, davalı yanca delil listesi eki olarak sunulan kargo ön izleme formu içeriğinden teslim şeklinin “adrese teslim” kaydı içerdiği, ancak davalı yanca kargonun alıcının adresinde teslim edilmeyip, şubede teslim edildiği, teslim sırasında da gerekli kontrolün yeterli düzeyde yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davalının TTK’nın 850/2.maddesi gereğince taşınan kargoyu varma yerine götürmeyi ve belirtilen adreste alıcısına teslim etmeyi taahhüt ettiği, buna karşın davalının, taşınan kargoyu varma yerinde alıcı adresinde değil kendi şube adresinde bizzat müracaat eden dava dışı kişiye sahte kimlik karşılığı teslim ettiği, bu durumda kendi adresine yükün gitmesi gereken alıcıdan ziyade, gönderen davacıya haber verilerek şubede teslime muvafakat istenmesi gerektiği, bu durumun TTK’nın 886. maddesi kapsamında şube açısından ağır kusur teşkil ettiği, taşınan yükün tam zayi olduğu sonucuna ulaşılmakla, davalı, sorumluluk sınırlamalarından yararlanamayacaktır (Yargıtay 11.HD’nin emsal 11.04.2018 tarihli, 2016/10553 E- 2018/2587 K sayılı ilamı). Bu durumda davacının, TTK’nın 880/1.maddesi uyarınca, eşyanın taşınmak üzere teslim edildiği yer ve zamandaki değerini tazminat olarak isteyebileceği, davalının sorumluluğunu sınırlandırma hakkını kaybettiği sonucuna varılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 286,90 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 16.06.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.
ESKİŞEHİR AVUKAT CANSU ÖNÇLER UYANIK