LİMİTED ŞİRKET BORÇLARINDA ORTAKLARIN SORUMLULUĞU

Eskişehir vergi avukatı limited şirket borcundan ortakların sorumluluğu

Limited şirket tanımı ve diğer hükümleri, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiştir. Anonim şirket ve diğer şirket türlerinden farklılık göstermektedir. Bu yazıda, limited şirket ortaklarının şirketin vergi borcundan veya diğer amme borçlarından sorumluluğuna değinilecektir.

Limited Şirket Nedir?

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 573;

“(1)Limited şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur; esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur.

(2) Ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler.

(3)Limited şirket, kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konu için kurulabilir.”

Limited Şirket Nasıl Kurulur?

Limited şirket kurulabilmesi için en az 1, en çok 50 ortak gereklidir. Kurulacak limited şirket için hazırlanacak şirket sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve kurucular tarafından ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin huzurunda imzalanması şarttır.

Limited şirket, bir sermaye şirketi olduğundan, her ortağın ayni veya nakdi sermaye koyması zorunludur. Üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz veya tedbir bulunmayan; nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar ve adlar da dâhil, malvarlığı unsurları ayni sermaye olarak konulabilir. Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar sermaye olamaz.

25.11.2023 tarihli Cumhurbaşkanı Kararına göre limited şirketin esas sermayesi en az 50.000,00 TL olmak zorundadır.

Türk Ticaret Kanununa eklenen Geçici 15. Madde ile “Sermayeleri en az sermaye tutarının altında olan anonim ve limited şirketler, sermayelerini 31/12/2026 tarihine kadar 332 nci ve 580 inci maddelerde öngörülen tutarlara yükseltirler, aksi halde infisah etmiş sayılırlar.”

Şirket, kurucuların, kanuna uygun olarak düzenlenmiş bulunan, sermayenin tamamını ödemeyi şartsız olarak taahhüt ettikleri, ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin huzurunda imzaladığı şirket sözleşmesinde limited şirket kurma iradelerini açıklamalarıyla kurulur. Esas sermaye pay bedellerinin ödenmesi, ödeme yeri, ifa borcu, ifa etmemenin sonuçları, bedelleri tamamen ödenmemiş payların devri hususlarında bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır. Ancak nakden taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az %25’inin tescilden önce ödenmesi şartı limited şirketler bakımından uygulanmaz. TTK md. 588/1 hükümleri saklıdır.

Şirket sözleşmesinin tamamı, kurucuların imzalarının ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin huzurunda imzalandığı tarihi izleyen 30 gün içinde, şirketin merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan olunur. Şirket, ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanır.

Limited Şirketin Amme Borçları

Amme Alacağı Nedir?

Amme alacağının kapsamı, 6183 sayılı Kanunun 1. ve 2. maddelerinde öngörülmüştür. Buna göre;

Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer’i amme alacakları ve aynı idarelerin sözleşmeden, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları, diğer kanunlarda bu kanuna göre tahsil edileceği bildirilen her çeşit alacak amme alacağı kapsamında 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.

Limited Şirketin Amme Borçlarından Sorumluluğu

Limited şirketin amme yani kamu borçları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda özel olarak düzenlenmiştir.

Madde 35 – (Değişik: 22/7/1998 – 4369/ 21 md.)

Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.

(Ek fıkra: 4/6/2008-5766/3 md.) Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.

(Ek fıkra: 4/6/2008-5766/3 md.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.”

Limited şirket, tüzel kişilik olarak olarak amme borçlarından tüm malvarlığı ile sorumludur. Ancak ortakların sorumluluğu sınırlandırılmıştır.

Limited Şirket Borçlarından Ortakların Sorumluluğu

Limited şirket ortakları, şirketin amme borçlarından taahhüt ettikleri sermaye hissesi oranı ile sınırlı olmak üzere tüm malvarlığı ile sorumludur. Yani şirket borcundan dolayı ortakların kişisel malları haczedilebilir, satılabilir.

Eskişehir vergi avukatı limited şirket borcundan ortakların sorumluluğu

Sorumluluk Şartları;

  • Ortaklara başvurulmadan önce amme alacağı için limited şirkete başvurulmuş olmalı,
  • Amme borcu şirket malvarlığından tamamen/kısmen tahsil edilememiş veya tahsil edilemeyeceği anlaşılmış olmalı,
  • Her bir ortak sermaye hissesi oranında sorumlu tutulmuş olmalı.

Bu şartların gerçekleşmeksizin şirket ortağına şirketin amme borcundan dolayı ödeme emri gönderilmesi halinde ödeme emrinin iptali mümkündür.

NOT: Amme borcu için şirkete yapılan icra takibi neticesinde tamamen veya kısmen tahsil edilememesi şartı, amme borçlusunun 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenleri ifade etmektedir.

NOT: Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı şartı ise, amme borçlusunun haczedilen mal varlığına 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceğinin ortaya çıkmasını ifade etmektedir.

Payı Devralan ve Devreden Ortağın Şirket Borcundan Sorumluluğu

6183 sayılı Kanunun md. 35/2 hükmünde belirtildiği üzere, limited şirket payı devralan ortak, paya düşen tüm hak ve borçları ile birlikte kül halinde devralmış durumdadır. Yani payı devralan ortak, devir tarihinden önceki amme borçlarından sorumludur. Devir tarihi olarak, devralanın bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesinde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarih esas alınır.

Eskişehir vergi avukatı limited şirket borcundan ortakların sorumluluğu

Payı devreden ortak ise, devir tarihinden sonraki amme borçlarından sorumlu olmamakla birlikte, pay sahibi iken doğan amme borçlarından, TBK md. 202/2 hükmüne göre devir tarihinden itibaren 2 yıl süre ile devralan ortak ile birlikte müteselsilen sorumludur. 2 yıllık süre, muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha sonra muaccel olacak borçlar için ise, muacceliyet tarihinden işlemeye başlar. Bildirme veya ilanla duyurma yükümlülüğü devralan tarafından yerine getirilmedikçe, ikinci fıkrada öngörülen iki yıllık süre işlemeye başlamaz.

Limited Şirket Temsilcisinin Amme Borçlarından Sorumluluğu

6102 sayılı TTK’ye göre şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir. Şirketin müdürlerinden biri bir tüzel kişi olduğu takdirde, bu kişi bu görevi tüzel kişi adına yerine getirecek bir gerçek kişiyi belirler.

Limited şirket müdürü veya müdürleri, kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler.

Limited Şirketin kanuni temsilcisinin amme borçlarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanun Mükerrer Md. 35 hükmünde öngörülmüştür.

“Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.

Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır.

Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.

Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.”

Yukarıda bahsedilen ortakların limited şirketin amme borçlarından sorumluluğundan farklı olarak limited şirketin kanuni temsilcisi, limited şirketin amme borçlarından, tüm malvarlığı ile sınırsız sorumludur. Yani sermaye hissesi oranı sınırlaması, kanuni temsilciler için geçerli değildir.

EMSAL KARARLAR

Eskişehir vergi avukatı limited şirket borcundan ortakların sorumluluğu
  • Payı devreden ortağın, devir tarihinden sonra doğan borçlardan sorumlu olmadığı;

İSTANBUL BÖLGE İDARE MAHKEMESİ

6. VERGİ DAVA DAİRESİ

Esas Numarası: 2019/2695

Karar Numarası: 2020/139

“BAŞVURUNUN KONUSU:Davacı adına şirket ortağı sıfatıyla 6183 sayılı Yasanın 35. maddesi uyarınca düzenlenen 10.10.2018 tarih ve 1,2,3,4,5 sayılı ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davada; dava konusu 10.10.2018 tarih, 1, 2 ve 3 sayılı ödeme emirlerinin davalı idarece her ne kadar dava konusu amme alacağının kesinleştiğinden ve şirketten tahsil edilemediğinden bahisle düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinin yasal olduğu savunulmakta ise de, İstanbul 2. Vergi Mahkemesi’nce verilen 12/02/2019 tarihli ara kararı ile davalı idareden dava konusu amme alacağının usulüne uygun bir şekilde kesinleştirildiğini gösterir dava konusu ödeme emirleri içeriği amme alacağına ilişkin şirket adına düzenlenen ödeme emirleri ve bunların şirkete tebliğini gösterir tebliğ alındılarının dosyaya ibrazı istenilmiş olup, davalı idarece verilen ara karar cevabı ekinde yer alan 05.04.2019 tarih ve E:188762 sayılı yazıda, “dava konusu ödeme emirlerinin dayanağı vergi borçları için asıl amme borçlusu şirket adına düzenlenen 22.11.2010 tarih, 2010…414 sayılı, 07.01.2012 tarih, 2012….626 sayılı ve 30.06.2014 tarih, 2014….227 sayılı ödeme emirlerinin tebliğine ilişkin belgenin arşiv çalışmaları sonucu bulunamadığının” bildirildiği, 10.10.2018 tarih ve 2 sayılı ödeme emrinin 20121205010F20000006 plaka sayılı, 2010/7-9 dönemi gecikme zammı içerikli vergi borcuna ilişkin kısmının dayanağı vergi borcu için ise, asıl amme borçlusu şirket adına düzenlenen ödeme emrinin ve tebliğine ilişkin belgenin dosyaya sunulmadığı görüldüğünden, şirket açısından usule uygun kesinleşmiş ve tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılmış olan bir borçtan bahsedilemeyeceği, bu durumda, amme alacağının davacıdan şirket ortağı sıfatıyla takip ve tahsili için asıl amme borçlusu şirket hakkında düzenlenen ödeme emirlerinin usulüne uygun olarak tebliğ edilerek tahsil imkansızlığının sağlanmış olması gerektiği yasa hükmü karşısında bu koşulların yerine getirildiğinin ispat yükü kendisinde olan davalı idarece ispatlanamadığı anlaşıldığından dava konusu bu ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmadığı, dava konusu 10.10.2018 tarih, 4 ve 5 sayılı ödeme emirlerinin dayanağı vergi borçları için asıl amme borçlusu şirket adına düzenlenen 08.02.2016 tarih, 2016….919 ve 29.08.2016 tarih, 2016….1290 sayılı ödeme emirlerinin 13.09.2018 tarihinde asıl amme borçlusu şirkete tebliğ edildiği anlaşıldığından, şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin usule uygun bir şekilde tebliğ edilmesi ve şirkete ilişkin malvarlığı araştırmalarının sonuçsuz kalması neticesinde kesinleşen amme alacaklarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen dava konusu bu ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar veren İstanbul 2. Vergi Mahkemesi’nin 28/06/2019 tarih ve E:2018/2621, K:2019/1176sayılı kararına davacı ve davalı idare tarafından karşılıklı istinaf başvurularında bulunularak; kararın aleyhe olan kısımlarının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.

DAVACININ SAVUNMA ÖZETİ :Kararın aleyhe olan kısmının kaldırılması ve davalı idare istinaf başvurusunun reddi gerektiği savunulmaktadır.

DAVALININ SAVUNMA ÖZETİ :Savunma dilekçesi verilmemiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren İstanbul Altıncı Vergi Dava Dairesi’nce dosyadaki belgeler incelenip davacı ve davalı idare tarafından yapılan karşılıklı istinaf başvuruları hakkında işin gereği görüşüldü:

Dava; davacı adına şirket ortağı sıfatıyla 6183 sayılı Yasanın 35. maddesi uyarınca düzenlenen 10.10.2018 tarih ve 1,2,3,4,5 sayılı ödeme emirlerininiptali istemiyle açılmıştır.

İstinaf başvurularına konu kararın, dava konusu 10.10.2018 tarih ve 2 sayılı ödeme emrinin2, 3, 4. sırasındaki borçlara ilişkin kısmının iptali isteminin kabulüne yönelik hüküm fıkrasına davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusu yönünden;

Dava dosyasının incelenmesinden, dayandığı gerekçeler karşısında, istinaf başvurularına konu Vergi Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen kısmının hukuka ve usule uygun olduğu anlaşıldığından ve davalı idarece ileri sürülen iddiaların da söz konusu kararın belirtilen kısmının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediğinden, davalı idare istinaf başvurusunun reddi gerekmektedir.

İstinaf başvurularına konu kararın, dava konusu 10.10.2018 tarih ve 1 sayılı, 2 sayılı ödeme emrinin 1. sırasındaki borca ilişkin kısmıyla, 3 sayılı ödeme emrininiptali isteminin kabulüne yönelik hüküm fıkrasına davalı idare tarafından, dava konusu 10.10.2018 tarih ve 4,5 sayılı ödeme emirlerinin iptali isteminin reddine ilişkin hüküm fıkrasına davacı tarafındanyapılan istinaf başvurusu yönünden ise;

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 55. maddesinde; amme alacağını ödemeyenlere (15) gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir “ödeme emri” ile tebliğ olunacağı bildirilmiş, 58. maddesinde ise; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren (15) gün içerisinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabileceği hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanun’un 35. maddesinde; ”Limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.” hükmü yer alıyor iken, 5766 sayılı Yasanın 3. maddesiyle 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren hükmüyle söz konusu maddeye ek olarak getirilen ik fıkrayla; Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” kuralı getirilmiştir.

İncelenen uyuşmazlıkta, davacının … K.. Elek. Malz. İnş. Teks. Nak. Gıda San. Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı iken, 12.07.2010 tarihli hisse devri sözleşmesiyle hisselerini devrederek şirket ortaklığından ayrıldığı, anılan şirketin 2010 yılına ilişkin vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi, 2010/7 dönemine ilişkin vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi, 2010/7-9 dönemine ilişkin gelir (stopaj) vergisinin, 2010/7-9 dönemine ilişkin gecikme zammının, 2010 yılına ilişkin özel usulsüzlük cezası borcunun şirketten tahsil edilemediğinden, şirket ortağı sıfatıyla 6183 sayılı Yasanın 35. maddesi uyarınca davacıdan tahsili için söz konusu ödeme emirlerinin düzenlenip tebliğ edildiği görülmektedir.

Davacının 12.07.2010 tarihi itibariyle şirket ortaklığından ayrılmış olması nedeniyle bu tarihten sonra doğan vergi borçlarından sorumlu tutulması olanaklı olmadığından, hesap döneminin sonunda doğan 2010 yılı kurumlar vergisinden, yine aylık dönemin sonunda doğan 2010/7 dönemi katma değer vergisinden, şirketin 2010 yılına ilişkin defter ve belgelerinin 2015 yılında incelemeye ibraz edilmemesi nedeniyle 2015 yılında kesilen özel usulsüzlük cezasından ve yine üç aylık dönemin sonunda doğan 2010/7-9 dönemi gelir (stopaj) vergisinden ve 2010/7-9 dönemine ait gecikme zammınından davacının şirket ortağı sıfatıyla sorumlu olduğu kabul edilemeyeceğinden, davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uygunluk görülmemiştir…”


  • Limited şirketin amme borcundan dolayı kanuni temsilci ile ortağa başvuru arasında öncelik sonralık sırasının bulunmadığı;

DANIŞTAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KURULU

Esas Numarası: 2013/1

Karar Numarası: 2018/1

“…Tüzel kişilerde, vergi borçları nedeniyle doğan sorumluluk tüzel kişiliğe ait olduğundan, limited şirketin vergi borçları için önce limited şirket tüzel kişiliği takip edilmekte, vergi alacağının şirket malvarlığından tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde kanuni temsilci veya ortak takibata tabi tutulmaktadır. Buna göre kanuni temsilcinin ve ortağın sorumluluğu feri niteliktedir. Vergi alacağı için şirket tüzel kişiliği aleyhine hiçbir takibat yapılmaksızın doğrudan doğruya kanuni temsilcilere veya ortağa başvurmak mümkün değildir.

Dolayısıyla vergi alacağının limited şirket kanuni temsilcileri veya ortaklarından tahsil edilebilmesi için, limited şirket hakkında Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un öngördüğü tüm cebri takip yollarının uygulanması, tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin anlaşılmasının saptanması gerekmektedir.

Limited şirket ortağının sorumluluğu, ortağın şirkete karşı koymayı taahhüt ettiği esas sermaye paylarını ödemeye ilişkindir. Bu durumu sınırlı şahsi sorumluluk olarak tanımlamak mümkün olup, aynı zamanda kusursuz sorumluluk olarak da kabul edilmektedir. Hal böyle olunca bu sorumluluk aslında bir vergi sorumluluğu olmayıp, kimi Danıştay kararlarında da belirtildiği şekilde, tahsilat muhataplığı sorumluluğudur. Bir başka deyişle limited şirket ortağının, vergi alacağından olan sorumluluğu, tahsil ile ilgilidir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda kanuni temsilciler için öngörülen sorumluluk kısaca kusura dayalı sorumluluk olarak kabul edilmekte, kanuni temsilcilerin, vergiye ilişkin ödevlerin yerine getirilmemesinde kusurlu olmadığını ispat ederek yani “kurtuluş beyyinesi” göstererek sorumluluktan kurtulması olanağı tanınmaktadır.

Her biri birer usul yasası olan Vergi Usul Kanunu ile Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da, vergi borcunun tahsili için önce kanuni temsilciye mi yoksa ortağa mı gidileceği düzenlenmemiş ise de, 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile ortakların sorumluluğu hakkında hüküm getirilmesi, kanuni temsilciye gidilmeden de ortağa gidilebilmesini sağlamak amacını taşıdığı gibi kamu alacağını korumaya ve hızlı bir şekilde tahsilini sağlamaya yönelik olduğu sonucuna varılmıştır.

Nitekim söz konusu 35. maddede ortak için öngörülen doğrudan doğruya sorumluluğun vergi alacağı için olduğu kabul edilmiştir.

Bu açıklamalar karşısında, limited şirketin vergi borçlarının tahsilinde ortağa gidilmeden önce kanuni temsilciye gidilmesi gerektiğinin hukuken kabulü mümkün bulunmamıştır...”


  • Şirket ortağının sorumluluğuna gidilebilmesi için önce limited şirketten tahsilin denenmesi gerektiği;

GAZİANTEP BÖLGE İDARE MAHKEMESİ

2. VERGİ DAVA DAİRESİ

Esas Numarası: 2019/1216

Karar Numarası: 2020/170

“6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35. maddesinin 1. fıkrasında, limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları; 3. fıkrasında ise, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükümlerine göre müteselsilen sorumlu olacakları hükme bağlanmıştır.

6183 Sayılı Kanun’un anılan hükmü uyarınca şirketin ortağına başvurulabilmesi için alacağın ödeme emri tebliği suretiyle tüzel kişiden tahsili yoluna gidilmesine karşın, tüzel kişiden tahsil edilememiş veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması gerekmektedir.

Bu bakımdan; olayda, tebligatların yapıldığı tarihte şirket müdürünün görev süresi sona ermiş olup, şirketin tayin edilmiş kanuni temsilcisinin de olmaması nedeniyle şirketin adresinde şirket ortağı olan davacıya tebliğ edilen ödeme emirlerine karşın alacağın şirketten tahsil edilemediği açık olduğundan, dava konusu ödeme emrinin 35, 36, 39, 40, 44 numaralı kalemlere ilişkin kısmında da hukuka aykırılık bulunmamıştır…”

ESKİŞEHİR AVUKAT CANSU ÖNÇLER UYANIK

ShentaWp Ayar

Web sitemiz’de çerezler kullanıyoruz. Bu, web sitemizi kullandığınız sürece çerez politikamızı kabul ettiğiniz anlamına gelir.