Muvazaa Nedir?
Muvazaa, Türk Dil Kurumu tarafından kabul edilmiş anlamı ile, hukuki işlemlerde tarafların, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında bir hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmalarıdır. Yani muvazaalı işlemlerde taraflar, gerçekte hiç yapmak istemedikleri veya gerçekte başka şekilde yaptıkları bir işlemi, üçüncü kişileri aldatma amacıyla yapmaktadır. Muvazaalı işleme en sık başvurulan örneklerden biri, mirasbırakanın bir mirasçısına gerçekte bağışladığı bir taşınmazı, ileride diğer mirasçıların itiraz etmemesi için tapuda satış olarak göstermesi (muris muvazaası) verilebilir.
Muvazaa Davası
Tarafların yaptığı muvazaalı bir hukuki işlem, üçüncü kişilere doğrudan bir zarar verebilir veya hak kaybına yol açabilir. Bu gibi durumlarda üçüncü kişilerin, taraflara karşı muvazaa davası açarak muvazaalı işlemin iptalini sağlaması mümkündür. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören üçüncü kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Üçüncü kişinin muvazaalı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun muvazaalı işlemde bulunan taraflardan birinden alacak hakkının var olması ve bu alacak hakkına zarar vermek amacıyla muvazaalı bir işlem yapılması gerekir. Dolayısıyla muvazaa davasının herkes tarafından açılabilmesi mümkün değildir.
Muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarruf işlemlerinin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Zira muvazaalı işlem, her ne kadar hukuken sakat olsa da, görünürde geçerli bir işlemdir ve geçerli bir işlemin hukuki sonuçlarını doğurur. Muvazaa davası ile amaç, işlemin muvazaalı olduğundan geçersizliğinin tespiti ve dış dünyada muvazaalı işlemin üçüncü kişi aleyhine doğuracağı hukuki sonuçların önüne geçmektir.
Muvazaa davasının temeli, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md. 19 hükmüne dayanmaktadır.
“MADDE 19- Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.
Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.“
Madde metninden anlaşılacağı üzere muvazaalı işlemlerde, taraflar arasında yapılan işlemi gizlemek amacıyla yapılan görünürdeki işlemin ne olduğu önem taşımaz. Dava açmada hukuki yararı olan üçüncü kişilerin muvazaa davasında, taraflar arasındaki işlemin danışıklı yapıldığını ve gerçek amacın kendisini zarara uğratmak olduğunu ispatı gerekir.
- Muvazaaya dayalı tasarrufun iptali davalarında taraflar arasındaki işlemin muvazaaya dayandığı kural olarak her türlü delille ispat edilebilir. TBK md. 19 hükmüne dayalı açılacak tasarrufun iptali davalarında alacaklının aciz vesikası almasına veya muvazaalı işlem tarafına karşı bir icra takibine girişmesine gerek yoktur.
- Muvazaaya dayalı tasarrufun iptali davaları kural olarak 10 yıllık zamanaşımına tabidir.
- Muvazaa konusu taşınmazın iyiniyetli üçüncü kişi tarafından devralınması halinde dava, muvazaalı işlem taraflarına karşı tazminat davası şeklinde açılabilir.
- Muvazaalı olarak devredilen taşınmazın, iyi niyetli olmayan üçüncü kişiye devredilmesi halinde dava, muvazaalı işlemde bulunan taraflar ile taşınmazı devralan iyi niyetli olmayan üçüncü kişiye karşı tasarrufun iptali şeklinde açılabilir.
- İptal davalarında borçlu ile onunla hukuki işlemde bulunan ve borçlu tarafından ödeme yapılan kimseler ile mirasçıları arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Bunların davada taraf olup olmadığı görevi gereği mahkemece kendiliğinden gözetilir.
EMSAL KARARLAR
- YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ
Esas: 2015/17759
Karar: 2018/4283
“Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı … aleyhine açtıkları alacak davasının lehlerine sonuçlandığını, yargılama devam ederken alacağın tahsiline engel olmak için dava konusu taşınmazlarını 11.03.3009 ve 01.08.2011 tarihlerinde diğer davalılara muvazaalı olarak devrettiklerini belirterek davalılar arasındaki muvazaalı şatış işleminin iptali ile tapunun davalı … adına tesciline karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı … vekili, davacıların taraf sıfatı olmadığını, alacağın kesinleşmediğini ve satışların gerçek olduğundan haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı … vekili, davalı …’un müvekkiline olan borcunu ödeyemeyince dava konusu taşınmazın satışın teklif ettiğini, ancak borcu karşılamaya yetmediğini, davanın görülmesi için gerekli olan takip ve aciz halinin olmadığını belirterek reddini istemiştir.
Davalı … Otel Turizm İnş. San. Tic. Ltd. Şti vekili, satışın muvazaalı olmadığını gerçek olduğunu davanın reddi gerektiğini belirtmiştir. Mahkemece, davanın İİK 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptaline ilişkin olduğu, anılan Yasanın 277.maddesine göre tasarrufun iptali davaları elinde muvakkat (madde 105/2) yahut kati (madde 105/1,143) aciz vesikası bulunan alacaklı tarafından açılabileceği, somut olayda borçlular hakkında düzenlenmiş bir kesin ya da muvakkat aciz
vesikası olmadığı gibi hali hazırda davacı tarafından başlatılmış bir … takibi de bulunmadığı, davacının yapacağı iş, konu ettiği alacağının tahsili amacıyla … takibine girişmek ve … takibinde borçluların aciz içinde olduğu anlaşılırsa ve İİK madde 277 deki şartlar oluşursa, o halde tasarrufun iptali davası açması gerektiği, davacının tasarrufun iptali davası açmakta hukuki yararı olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Borçlar Kanunu’nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı iptal istemine ilişkindir.
HMK’nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının … takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen
kanunun … hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı,alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Somut olayda davacılar vekilinin, eldeki davayı davalı … aleyhine açılan … 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/393 Esas 2014/459 sayılı dosyasında hükmedilen alacağının tahsiline yönelik açtığı anlaşılmaktadır. Mahkemece anılan dosyanın kesinleşmesi beklenerek, TBK’nun 19.maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun olmayan gerekçeyle davanın reddi isabetli görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 18.4.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.”
- YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ
Esas: 2015/4818
Karar: 2017/8842
“Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan …’dan boşandığını, bu aşamada taşınmazlarını muvazaalı olarak diğer davalılara devrettiğinden bu muvazaalı satışların iptali ile … adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar …, …, … ve … vekili, devirlerin borcun doğumundan önce olduğunu raiç bedeller ödenerek satın alındığını belirterek haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı …, duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece, davacının alacağı ( alacak ihtimali ) en erken 2. Aile Mahkemesi’nin 2009/489 Esas sayılı davasının açıldığı tarih olan 24.04.2009 tarihinde doğduğu, davaya konu … Ada, 8 Parsel numaralı taşınmaz üzerindeki 3.kat 10 bağımsız bölüm numaralı mesken 08.08.1995 tarihinde … Mahallesi, 263 Ada, 171 Parsel numaralı taşınmaz üzerindeki bodrum kat 1 bağımsız bölüm numaralı dükkan ile 3.kat 14 bağımsız bölüm numaralı mesken 10.09.2002 tarihinde davalı …’a satılmış olduğundan, bu satışlar davacının alacağının doğum tarihinden çok önce olduğundan bu satışların İİK’nun 277 vd maddeleri gereğince iptal edilmeleri mümkün olmadığından bu tasarrufların iptaline yönelik davanın reddine, … Mahallesi, 263 Ada, 171 Parsel numaralı taşınmaz üzerindeki 3.kat 14 bağımsız bölüm numaralı mesken davalı … tarafından 09.03.2011 tarihinde davalı …’e satışın ise, davanın davalı …’ın yapmış olduğu devirlere yönelik olduğundan davalı … ile davalı … arasındaki 09.03.2011 tarihli satışın muvazaalı olup olmadığı üzerinde durulmadığı, davaya konu … Mahallesi 18 Ada, 8 Parsel numaralı taşınmaz üzerindeki bodrum kat 2 ve zemin kat 4 bağımsız bölüm numaralı taşınmazlar ile ilgili taleplerini atiye bıraktığından bu taşınmazlar hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava BK’nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkindir.
1- )Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere ve davacı vekilinin 04.12.2014 havale tarihli dilekçesi ve 11.12.2014 tarihlli oturumdaki beyanı ile dava konularından 18 Ada, 8 Parsel numaralı taşınmaz üzerindeki bodrum kat 2 ve zemin kat 4 bağımsız bölüm numaralı taşınmazlar ile ilgili taleplerini atiye bırakmasına göre davacı vekilinin aşağıda yazılı bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- )HMK’nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu sebeple tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa sebebiyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3- )Kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa sebebiyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur.Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına dair olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Somut olayda davacı vekilinin, eldeki davayı davalı …’dan boşanması sonucu hükmedilen tazminatları tahsili için 24.İcra Müdürlüğünün 2011/5486 Sayılı ve İstanbul 21. İcra Müdürlüğünün 2014/3555 Sayılı takip dosyalarındaki alacağın tahsiline yönelik olarak açmıştır.
Dava konularından 1188 Ada, 8 Parsel numaralı taşınmaz üzerindeki 3.kat 10 ve bağımsız bölümün 08.08.1995 tarihinde, 263 Ada, 171 Parsel bodrum kat 1 bağımsız bölüm numaralı dükkan ile 3.kat 14 numaralı bağımsız bölüm numaralı mesken 10.09.2002 tarihinde borçlu … tarafından davalı …’a satılmış, 14 numaralı bağımsız bölüm 09.03.2011 tarihinde … tarafından davalı …’ye devredilmiştir.
Dosya içerisinde mevcut, 3.Aile Mahkemesi’nin 2005/1048 Esas 2006/50 Karar sayılı dosyasından, davalı …’nın 02.12.2005 tarihinde açılan dava dilekçisinde davacı …’den 30 yıldır ayrı olduğunu ve … isimli bayanla birlikte yaşadığını açıkca belirtmiştir.Bu dava red edilmiş ise de 3 yıl sonra açılan 2.Aile Mahkemesi’nin 2009/489 Esas 2011/504 Karar sayılı ilamı ile boşanmalarına karar verilmiştir. Buna göre davalı …1975 yılından beri davacıdan ayrı ve diğer davalı …’la birlikte yaşamaktadır. Boşanmasının 2009 yılında gerçekleşmiş ise de boşanamaya neden olan olaylar 30 yılı aşkın bir süre öncesine dayandığından mahkeme kabulünün aksine borç 1995 ve 2002 yılından öncesinde doğduğunun kabulü gerekir. Davalı … borçlunun önce gayriresmi sonra resmi eşi olup satış tarihlerinde borçlu ile birlikte yaşadığından borçlunun eski eşi davacıdan mal kaçırma amacını bilebilecek şahıslardan olduğundan, davaya konu 263 ada 171 parsel 1 numaralı bağımsız bölüm ve 1188 ada 8 parsel 10 bağımsız bölüm ile ilgili davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Dava konularından 263 ada 171 parsel 14 numaralı bağımsız bölüm ise borçlu tarfından 10.09.2002 tarihinde satılmış ise de, 1.Aile Mahkemisinin 2006/225 Esas 2007/1022 Karar sayılı ilamı ile … adına olan tapunun iptali ile … adına tesciline karar verilmiş ve karar 22.10.2010 tarihinde kesinleşmiş ancak tapuda işlem yapılmadan 09.03.2011 tarihinde … tarafından davalı …’ye satılmıştır. …’nin kötü niyetli alıcı olduğu yolundaki davacı iddiası araştırılmamıştır. Taşınmaz yönünden bu hususlar değerlendirilerek, araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekiken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi de isabetsiz olmuştur. SONUÇ : Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile 2 numaralı bentte açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, 11.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
- YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ
Esas: 2016/2560
Karar: 2016/5017
“Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı ve davalılar …, …, … ve … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR : Esas ve birleştirilen davanın davacısı vekili, davalı …’ün aleyhine açılan tazminat davası sonucu hükmedilmesi muhtemel alacağın tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla 1/4 hisseye sahip olduğu 9 adet taşınmazdan sekizinin çıplak mülkiyetini 01.08.2007 tarihinde, intifa hakkını 05.11.2008 tarihinde, bir adet taşınmazın mülkiyetini de 03.11.2008 tarihinde oğlu davalı …’e devrettiğini, davalı …’ün 03.11.2008 tarihinde 1/4 hissesini borçludan devraldığı taşınmazı 05.11.2008 tarihinde davalı …’a, 05.11.2008 tarihinde borçludan 1/4 hissesini devraldığı taşınmazlardan birini 14.04.2009 tarihinde davalı …’e, üçünü de 26.04.2011 tarihinde borçlunun muhasebecisi davalı …’ya sattığını belirterek davalılar arasındaki muvazaalı satış işlemlerinin iptali ile haciz ve satış yetkisi verilmesine, bu talebin kabul edilmemesi halinde tapunun iptali ile borçlu … adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar … ve … vekili, davanın süresinde açılmadığını, iptali istenen tasarrufların borçtan önce yapıldığını, takip konusu alacağa dair ilamın kesinleşmediğini, davaya konu taşınmazların rayiç bedelle satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili, davaya konu taşınmazı iyiniyetle ve 190.000 TL bedelle aldıklarını, tadilat yaptırdıklarını ve fiilen kullanıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili davaya konu taşınmazı iyiniyetle ve emlakçı aracılığıyla aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili, davaya konu taşınmazları iyiniyetle ve 100.000 TL bedelle aldıklarını, davalı …’dan daha önce de taşınmaz aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma toplanan delillere göre davalı …’a yapılan satışın muvazaalı olduğuna dair yeterli kanaat oluşturur delil bulunmadığından davalı … aleyhine açılan davanın reddine, davalı borçlu ile oğlu … arasındaki tasarrufların İİK’nun 278/3-1 madde gereğince bağış hükmünde olduğu, mal kaçırma amacıyla yapıldığı, birleşen davanın davalıları … ve …’ya yapılan satış işlemlerinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle borcu karşılar miktarda öncelikle davalı …’e adına intikal eden taşınmazlardan karşılanmasına öncelikle davalı … adına kayıtlı olan 10,11,12,16 numaralı bağımsız bölümlere ait tapu kayıtlarının iptali ile ilk malik … adına tesciline, borcu karşılamadığı takdirde davalılar … ve … adına kayıtlı 1,2,3,19 numaralı bağımsız bölümlerle ile ilgili tapuların iptaline haciz ve satış için davacıya yetki verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalılar …, …, … ve … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava Türk Borçlar Kanununun 19.maddesi gereğince muvazaa hukuksal sebebine dayalı iptal istemine ilişkindir.
Bir dava da öne sürülen maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir (HMK’nun madde 33). Somut olayda dava dilekçesindeki ileri sürüş biçimine göre dava hukuksal nitelikçe Türk Borçlar Kanununun 19 maddesinin özüne ve sözüne uygun muvazaaya sebebiyle iptal istemine ilişkindir. Kural olarak 3.kişiler, danışıklı işlem sebebiyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir. Çünkü danışıklı bir hukuki işlem ile 3.kişilere zarar verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak 3.kişinin danışıklı işlem ile haklarının zarar uğratıldığının benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan alacaklı olması ve danışıklı işlemin alacağının ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunması gerekir.
Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa sebebiyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur.Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Somut olayda Mahkemece davanın, hükmün 3.sayfasının 5.parağrafında tapu iptali ve tescil davası olarak nitelendirildiği, 6 sayfasındaki gerekçe kısmında ise borçlu ile davalı oğlu … arasındaki tasarrufların İİK’nun 278/3-1 madde gereğince bağış hükmünde olup iptale tabi olduğu, davalı 4.kişi … yönünden satışın muvazaalı olduğuna dair yeterli kanaat oluşturur delil bulunmadığından Keriman hakkındaki davanın reddine, davalı 4.kişiler … ve …’e yapılan satışların muvazaa olduğu gerekçesiyle öncelikle borcun davalı … adına kayıtlı olan olan 10,11,12,16 numaralı bağımsız bölümlerden karşılanması gerektiğinden anılan bağımsız bölümlere dair tapu kayıtlarının iptali ile ilk malik borçlu … adına tesciline, borç karşılanmadığı takdirde 1,2,3,19 numaralı bağımsız bölümlerle ilgili tapuların iptaline, haciz için davacıya yetki verilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemenin gerekçesini hem TBK’nun 19.maddesinde düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası hem de İİK’nun277 vd. maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak oluşturması isabetli görülmemiştir. Yukarıda açıklandığı gibi davanın TBK’nun 19.maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu kabul edilerek mevcut delillerin anılan yasal düzenleme gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi; muvazaanın ispatlanamaması halinde davanın reddine, aksi takdirde yani muvazaanın ispatlanması halinde de kademeli olarak değil tüm tasarruflar yönünden (borçlunun 1/4 hissesiyle sınırlı olarak) İİK’nun 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak tapu iptali ve tescile karar verilmeden davacının davaya konu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak anılan taşınmazlarda (1/4 hisse oranında)haciz ve satış yetkisi verilmesi şeklinde hüküm tesisi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de borçlu tarafından davaya konu taşınmazların 1/4 hissesi davalı …’e, … tarafından da tamamı davalı 4.kişiler Keriman, Volkan ve Hüseyin’e satıldığından kabul edilen taşınmazlar yönünden davaya konu 1/4 hisse ile sınırlı olarak hüküm kurulması gerekirken tapu kayıtlarının tümden iptali ile (Davalı …’ün 3/4 kadim hissesini de ihlal edecek şekilde)borçlu adına tesciline karar verilmesi de doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalılar …, …, … ve … vekilinin temyiz itirazların kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre adı geçen davalılar vekilleri ile davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yerolmadığına, 19.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
ESKİŞEHİR AVUKAT CANSU ÖNÇLER UYANIK