ŞANTAJ SUÇU VE UNSURLARI
Şantaj suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Özel Hükümler başlıklı ikinci kitabının Kişilere Karşı Suçlar başlıklı ikinci kısmında yer alan Yedinci Bölüm Hürriyete Karşı Suçlar başlığı altında düzenlenen md. 272 hükmünde öngörülmüştür.
Madde Metni
Şantaj
“Madde 107- (1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) (Ek: 29/6/2005 – 5377/14 md.) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.“
Madde Gerekçesi
Şantaj suçunun madde gerekçesi şu şekildedir;
“Maddeyle, şantaj fiilleri suç hâline getirilmiş olmaktadır. Şantajda da kişiyi bir şeyi yapmaya veya yapmamaya zorlama söz konusudur. Ancak, bu durumda kişiye bir kötülük yapılacağından, kişinin sahip bulunduğu bir değere saldırıda bulunulacağından bahisle bir zorlama söz konusu değildir. Aksine, kişi, hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle başkasını zorlamaktadır. Örneğin, kişinin suç işlemiş olan bir kimseyi ihbar edeceğinden bahisle, kendisine bir menfaat temin etmeye zorlaması hâlinde, şantaj suçu oluşur. İşlenmiş olan bir suç vakıası karşısında ihbarda bulunmak, kişiler açısından hem bir haktır hem de bir yükümlülüktür. Aynı şekilde, bir gazetecinin, bir siyasî şahsîyeti, kendisine muayyen miktar para verdiği takdirde, hakkında ileri sürülen yolsuzluk iddialarını haber konusu yapmayacağından bahisle, menfaat teminine zorlaması hâlinde şantaj suçu oluşur. Şantaj yapılmakla, kişi kanuna aykırı bir davranışta bulunmaya zorlanmış olabilir. Örneğin belediyede meclis üyesinin, yaptırmış bulunduğu kaçak inşaatı yıktırması hâlinde belediye meclisinde muhalefetle işbirliği yapacağından bahisle belediye başkanının bu inşaatı yıktırmamaya zorlaması; keza, taahhüt işleriyle uğraşan bir kişinin, belediye başkanını bir yol inşaatına ilişkin ihalenin kendilerine verilmemesi hâlinde hakkında rüşvet suçundan dolayı ihbarda bulunacağından bahisle bu ihaleyi mevzuata aykırı olarak kendisine verdirmeye zorlaması, şantaj suçunu oluşturur. Şantaj yapılmakla, kişi yükümlü olmadığı bir davranışta bulunmaya zorlanabilir. Örneğin, bir iş adamının, kamu oyunda gündemde olan yolsuzluk olaylarıyla ilgili olarak hazırlanan gazete haberinde adından söz etmeme karşılığında menfaat teminine veya bir kuruluşa bağışta bulunmaya zorlanması hâlinde, şantaj suçu oluşur. Şantaj suçunun oluşabilmesi için, mağdurun zorlanması yeterlidir. Bu zorlama karşısında, mağdurun isteneni yapması suçun oluşması için gerekli değildir. Şantaj suçunun arzettiği özellik, kişinin hak veya yükümlülüklerini kötüye kullanarak haksız bir çıkar sağlamaya çalışması ya da başkasını bir şeyi yapmaya veya yapmamaya mecbur etmesidir.“ |
Şantaj Suçunun Unsurları
1-Suçun Maddi Unsurları
a- Fail ve Mağdur
Şantaj suçunda fail, herkes olabilir. Dolayısıyla bu suçun özgü suç niteliğinde olmadığı söylenebilir. Şantaj suçunun işlenmesi ile lehine haksız yarar sağlanan bir tüzel kişilik var ise, bu tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirleri uygulanır.
Türk Ceza Kanunun md. 107’de öngörülen şantaj suçunun mağduru için yasada özel bir hüküm öngörülmemiş olup, herkes şantaj suçu mağduru olabilir.
b- Suçun Konusu
Şantaj suçu düzenlemesi ile korunan hukuki değer, kişinin irade hürriyetidir. Suçun konusunu, kişinin zorlama ile irade özgürlüğünün ihlal edilmesi oluşturmaktadır.
c- Fiil
Şantaj suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu md. 107 hükmüne göre suça konu fiil, mağdurun bir şeyi yapmaya veya yapmamaya zorlanmasıdır. Cebir ve tehdit suçundan farklı olarak, bir şeyin yapılması/yapılmaması için mağdura fiziksel şiddet uygulanmamakta, fail yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülüklerini kötüye kullanarak bir yarar sağlamaya çalışmakta veya mağduru bir şeye zorlamaktadır.
Şantaj suçunun oluşabilmesi için mağdurun zorlandığı şeyi yapması/yapmaktan kaçınması gerekli değildir. Mağdurun zorlanması ile şantaj suçu tamamlanır.
3- Şantaj Suçu Manevi Unsuru
Şantaj suçunun manevi unsuru kasttır. Madde metninden anlaşılacağı üzere suçun işlenmesinde özel kast aranmamaktadır. Buna göre suçun oluşabilmesi için failin bilerek ve isteyerek mağduru zorlaması gerekmektedir. Son olarak kanunda düzenlenmemiş olması nedeniyle bu suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir.
Şantaj Suçu Cezası
Şantaj suçunu düzenleyen TCK md. 107 hükmüne göre;
- Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlama;
- Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunma fiillerinin cezası, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıdır.
Teşebbüs
Şantaj, Türk Ceza Kanunu md. 107 hükmünde sırf hareket suçu olarak düzenlenmiştir. Failin mağduru zorlaması ile suç tamamlanmaktadır. Ancak suçun icra hareketinin bölünebildiği durumlarda suça teşebbüs mümkündür. Şantaj suçunun teşebbüs aşamasında kalmasına örnek olarak, mektup yoluyla gönderilen zorlamaya ilişkin yazının mağdura ulaşmaması veya mağdur tarafından okunmadan önce ele geçirilmesi hali verilebilir. Suçun teşebbüs aşamasında kalması halinde Türk Ceza Kanunu md. 35 uyarınca verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir. İndirim oranını hakim takdir edecektir.
İçtima
Şantaj, niteliği gereği tehdit yoluyla işlenebilen bir suçtur. Dolayısıyla şantaj suçunun işlenmesi halinde faile ayrıca tehdit suçundan dolayı ceza verilmez.
Şantajın kamu görevlisi tarafından gerçekleştirilmesi halinde de, şantaj suçundan değil; TCK md. 250 hükmünde öngörülen irtikap suçundan dolayı cezaya hükmolunacaktır.
Soruşturma-Kovuşturma ve Uzlaştırma
Şantaj suçu, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabi suçlardan olmayıp; bu suçtan dolayı soruşturma/kovuşturma re’sen yapılmaktadır. Yani şantaj nasıl şikayet edilir? sorusunun cevabı, suçun yetkili mercilere ihbar edilmesi olacaktır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu md. 253 hükmü uyarınca şantaj suçu uzlaşmaya tabi suçlardan değildir.
Şantaj Suçu Zamanaşımı
Zamanaşımı, Türk Ceza Kanunun 66. maddesinde öngörülmüştür. Buna göre, TCK md. 107 hükmünde öngörülen şantaj suçunda ceza üst sınırının 5 yıldan az olması sebebiyle dava zamanaşımı 8 yıl; ceza zamanaşımı 10 yıldır.
ŞANTAJ SUÇU YARGITAY KARARLARI
- YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2023/7815
Karar Numarası: 2024/6825
“1.Sanık Hakkında Hakaret Suçundan Kurulan Hükme Yönelik Yapılan İncelemede:
14.04.2011 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen ek 2. madde uyarınca doğrudan verilen 3.000,00 TL’ye kadar olan adli para cezalarından ibaret mahkûmiyet hükümleri kesin olup, katılan sanık hakkında hakaret suçundan dolayı tayin edilen 1.400,00 TL adli para cezasına ilişkin hükmün, cezanın türü ve miktarı itibariyle temyizi mümkün bulunmadığından 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 317. maddesi gereğince sanık …’nin temyiz itirazının REDDİNE,
2.Sanık Hakkında Şantaj Suçundan Kurulan Hükmün İncelemesine Gelince:
Sanığa yüklenen ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 107 nci maddesinin birinci fıkrasına uyan şantaj suçu için öngörülen cezanın türü ve üst sınırına göre, aynı Kanun’un 66/1-e, 67/4. maddelerinde öngörülen 8 yıllık olağan dava zamanaşımının karar tarihi olan 05.05.2016 gününden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …’nin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı Kanun’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,
29.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”
- YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2018/5203
Karar Numarası: 2018/11364
“Müstehcenlik ve hakaret suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık müdafiileri ve katılan vekili tarafından, görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından, tehdit suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, katılan vekili, mahalli Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafiileri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
A) Müstehcenlik, hakaret ve tehdit suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik katılan vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Katılan vekilinin 28.02.2013 tarihinde yüzüne karşı tefhim edilen kararı; 05.03.2013 hakim havale tarihli süre tutum dilekçesi ile görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan beraat hükmü ile sınırılı olarak temyiz ettiği, 09.05.2013 tarihli gerekçeli temyiz dilekçesinde görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan beraat hükmünün yanı sıra tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne ilişkin açıklamalarda da bulunulup, resen tespit edilecek nedenlere dayalı olarak kararın sanık aleyhine bozulması talep edilmiş ise de, gerekçeli temyiz dilekçesinin katılan vekili tarafından 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 310/1. madde ve fıkrasında öngörülen yasal bir haftalık süre geçtikten sonra verildiğinin anlaşılması karşısında; katılan vekilinin müstehcenlik, hakaret ve tehdit suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz isteminin aynı kanunun 317. maddesi gereğince isteme aykırı olarak REDDİNE,
B) Müstehcenlik ve hakaret suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanık müdafiilerinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Anayasa Mahkemesinin, TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin 24.11.2015 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilebileceği değerlendirilerek yapılan incelemede:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiilerinin sübuta, ceza miktarına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına, erteleme hükümlerinin uygulanmamasına ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin isteme uygun olarak ONANMASINA,
C) Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik katılan vekilinin, tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik mahalli Cumhuriyet savcısının ve sanık müdafiilerinin temyiz istemlerinin incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin, mahalli Cumhuriyet savcısının ve sanık müdafiilerinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Sanığın soruşturma evresinde müdafii huzurunda alınan savunmasına, katılanın özde değişmeyen ve tanık …’ın anlatımıyla da doğrulanan samimi beyanlarına, sanığın kullanımındaki cep telefonundan katılana gönderilen mesajların içeriğine ve dosya kapsamına göre; sanığın, aralarındaki arkadaşlık ilişkisini sona erdiren katılandan ayrılmak istemeyip, katılanın kendisiyle buluşup, görüşmemesi halinde şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki görüntülerini internet üzerinden yayımlayacağı ve yakın çevresine yayacağı tehditleriyle şantajda bulunarak, katılanın özel görüntülerini arkadaşı …’e göstermesi eylemlerinin sübut bulduğu ve sanığa yüklenen TCK’nın 107/2. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı kanunun 107/1. madde ve fıkrasındaki şantaj ile TCK’nın 134/2-1. madde, fıkra ve cümlesindeki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından dolayı mahkumiyet hükümleri kurulması gerektiği gözetilmeksizin, delillerin takdirinde ve suç vasfında yanılgıya düşülüp, görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan beraat, şantaj suçu yerine de tehdit suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
Karar tarihinden sonra 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve TCK’nın 106/1-1. madde ve fıkrasında tanımı yapılan tehdit suçunun uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; TCK’nın 7/2. madde ve fıkrası uyarınca; “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” hükmü de gözetilerek, 6763 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik CMK’nın 254. maddesi uyarınca aynı kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirilip, sonucuna göre TCK’nın 106/1-1. madde, fıkra ve cümlesindeki tehdit suçu açısından sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, katılan vekilinin, mahalli Cumhuriyet savcısının ve sanık müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince kısmen isteme uygun olarak BOZULMASINA, 28.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
- YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2014/12160
Karar Numarası: 2014/34028
“Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Karar: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
TCK’nın 107/2 maddesinde yazılı suçun oluşumu için, yarar sağlamak amacıyla bir kişinin şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnad edileceği tehdidinde bulunulması yeterli olup, isnada konu hususların gerçek olması gerekmediği gibi failin elinde isnadı ortaya koyacak belge ve bilgi bulunmasının da şart olmaması karşısında; sanığın, katılan C. S. A.’ın tanıklık yaptığı, diğer katılanların da mağduru oldukları işkence suçuna ilişkin davada sanık olarak yargılandığı sırada görüştüğü kişiler aracılığıyla telefon ettirmek ve bazı kişilerle haber göndermek suretiyle, katılanların şikayetlerinden ve tanıklıktan vazgeçmeleri aksi takdirde çocuklara cinsel istismarda bulunduklarına dair elinde mevcut görüntü ve belgeleri basına vereceğini belirterek ilettiği sözlü mesajların tanık anlatımlarıyla doğrulandığı, bu durumda sanığın sabit olan ve katılanların şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususlarda isnatta bulunacağı tehdidini içeren bu eylemi nedeniyle atılı şantaj suçu oluştuğu halde, “görüntülerin gerçekte var olup olmadığının belli olmadığı, bu konuşma içeriğinde şantaj içeren herhangi söz kullanılmadığı, sanığın test amaçlı olarak yaptığını söylediği 1.Ergenekon davası soruşturmasındaki telefon dinlemesinde tespite düşen M. V. isimli şahısla yaptığı 22/06/2008 tarihli telefon görüşmesinde daha çok Adnan hoca ve Adnancılar ifadelerinin geçtiği müştekilerin hiçbirisinin ismen belirtilmediği, M. V. isimli kişinin müştekilerle doğrudan yada dolaylı olarak iletişim kurmadığı” biçimindeki kanuni olmayan ve dosya içeriğindeki kanıtlarla uyumsuz gerekçe ile beraat hükmü kurulması,
Sonuç: Kanuna aykırı ve katılanlar H. B. G., A. M. B., K. İ., H. H. M., B. A. ve T. Y. vekillerinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle hükmün BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25.11.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.”
- YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2014/7265
Karar Numarası: 2015/21020
“Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
1- ) Suçu bildirmeme eyleminden verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karara karşı yalnızca itiraz yolu açık ve dolayısıyla yapılan başvurunun bu doğrultuda değerlendirilmesinin gerekli bulunduğu,
Anlaşıldığından, O Yer Cumhuriyet Savcısının tebliğnameye uygun olarak, temyiz davası isteği hakkında bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2- ) Şantaj eyleminden kurulan hükme yönelik temyize gelince,
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
KARAR : Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanığın on altı yaşında olan oğlunun katılan tarafından cinsel istismara uğradığını öğrenip, oğlundan katılanı eve çağırmasını istediği, oğlu ile katılana ait görüntüleri cep telefonu kamerasına gizlice kaydedip, katılan evden ayrılmadan elindeki görüntüler için 5000 TL. isteyip verdiği takdirde şikayetçi olmayacağını belirterek şantaj suçunu işlediği iddiasıyla açılan davada; bir babanın oğlunun cinsel istismara uğradığını görmesine karşın bu olay bitene kadar hareketsiz ve sessiz kalıp, cinsel istismar olayını gerçekleştiren şahsın evden ayrılmasına izin verip olaydan bir hafta sonra şikayetçi olmasının hayatın olağan akışına aykırı olması sebebiyle şantaj suçunun sabit olmasına karşın katılanın beyanından başka delil elde edilemediğinden bahisle beraat kararı verilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısı ile katılan A.. Ş.. vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden ( tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle ) HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 19.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
- YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2014/1050
Karar Numarası: 2015/17575
“Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanığın cep telefonu ve bilgisayarında katılana ait cinsel içerikli görüntülerin tespit edilmesi ve tanık B. Y.’ın, sanığın, telefonla katılanı aradığında katılanın hoparlörü açarak kendisine görüşmeyi dinlettiğini, telefonda katılana küfürler edip eşini kastederek “o adamı bırakacaksın, istediğim zaman bana geleceksin” dediğini belirtmesi karşısında, ele geçen görüntü içerikleri denetime olanak verecek şekilde dosya içeriğine yansıtılmadan, tanık B. Y.’ın beyanına neden itibar edilmediği açıklanıp tartışılmadan, rızayla çekilmiş olsa dahi cinsel içerikli görüntülerin sonradan rıza dışı olarak internette yayılacağı ve eşine gösterilerek şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki bu hususun açıklanacağı yolunda tehditte bulunulması halinde eylemin 5237 Sayılı T.C.K.nın 107/2 maddesinde tanımlanan şantaj suçunu oluşturacağı gözetilmeden, yetersiz gerekçeyle beraat kararı verilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve katılan C. Ö. vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle hükmün BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 16.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
ESKİŞEHİR AVUKAT CANSU ÖNÇLER UYANIK