İstinaf Kararına Direnme
İstinaf Kararına Direnme İstinaf kanun yolu hukuk sistemimize girdiğinden bu yana, ilk derece mahkemesi tarafından verilen karara karşı tarafların Yargıtay’a temyiz kanun yoluna başvurmadan önce Bölge Adliye Mahkemesine vereceği dilekçe ile istinaf kanun yoluna başvurması zorunlu hale gelmiştir.
İstinaf Yoluna Başvurulabilecek Kararlar
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre;
“İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir:
a) Nihai kararlar.
b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.
(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.
(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.
(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.”
İstinaf Mahkemesinin Bozma Kararı
İstinaf kanun yoluna başvurulduktan sonra Bölge Adliye Mahkemesi;
- Aşağıdaki durumlarda esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
- Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
- İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
- Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması.
- Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
- Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına karar verilmiş olması.
- Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun lafzından da anlaşılacağı üzere Bölge Adliye Mahkemeleri kural olarak Yargıtay gibi bozma kararı vermez. Ancak yukarıda belirtilen sebeplerden birinin dosyada sübut bulması halinde ilk derece mahkemesi kararını ortadan kaldırarak dosya hakkında yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderir.
Temyiz kanun yoluna başvuru sonrası verilen bozma kararı hususunda ilk derece mahkemesi veya Bölge Adliye Mahkemelerinin Yargıtay kararına uyma veya direnme yönünde karar alma yetkisi bulunmaktadır. Ancak Kanun, aynı yetkiyi istinaf bozma kararı sonrası dönen dosyalarda ilk derece mahkemelerine tanımamıştır. Yani, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen bozma kararına karşı ilk derece mahkemesinin direnme hakkı bulunmamaktadır.
İstinaf Kararına Eylemli Direnme Mümkün Müdür?
Yukarıda belirtildiği üzere, istinaf bozma kararına direnme hukuken mümkün değildir. Ancak kanun yararına bozma istemi ile Yargıtay önüne gelen bir uyuşmazlıkta;
- Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalılar nezdinde17.09.2016-25.05.2017 tarihleri arasında demirci ustası olarak çalıştığını, son ücretinin net 3.900,00 TL olduğunu, işveren tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeksizin iş sözleşmesinin feshedildiğini, müvekkilinin haftanın 7 günü 08.00-18.00 saatleri arasında çalışma yaptığını, işin yoğunluğuna göre çalışmaların 21.00’e kadar devam etmesine rağmen söz konusu çalışmaların karşılığının işverenlerce ödenmediğini, müvekkilinin dava dışı … İnşaat ve Sanayi AŞ’de (… İnşaat Şirketi) çalıştığı dönemlerden de aralarında alt işveren asıl işveren ilişkisi bulunan davalı Şirketlerin sorumlu tutulması gerektiğini ileri sürerek ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
- 1. Davalı…AŞ vekili cevap dilekçesinde; davacının, müvekkili Şirket nezdinde çalışmadığını, müvekkili Şirketin davalı … İnşaat ve Proje Yönetimi AŞ (… İnşaat Şirketi) ve dava dışı … İnşaat Şirketi ile de hiçbir hukuki ilişkisi bulunmadığını, davanın husumetten reddi gerektiğini, somut uyuşmazlık bakımından Ankara iş mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını; husumete ilişkin itirazları saklı kalmak kaydıyla davacının çalışma şartlarına ilişkin iddialarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının hangi döneme ilişkin alacak talebinde bulunduğu belli olmadığından dava dilekçesinin davacıya açıklattırılması gerektiğini, ayrıca iddia edilen ücret miktarı fahiş olduğundan emsal ücret araştırması yapılması gerektiğini ve davanın dava dışı … İnşaat Şirketine ihbarını talep ettiklerini belirterek davanın reddini istemiştir.
- 2. Davalı … İnşaat Şirketi vekili cevap dilekçesinde; davacının işvereni konumunda olan … İnşaat Şirketi ile müvekkili Şirket arasında, müvekkili Şirketin yapımını üstlenmiş olduğu … Şehir Hastanesi Projesinde bir kısım inşaat işlerinin mekanik ve elektrik işleri yapımı için anahtar teslim nitelikli sözleşmeler imzalandığını, inşaat işinde alınan bu hizmetlerin alt işveren asıl işveren ilişkisi doğurmayacağını, bu türden yapılan işlerin taahhüt işi niteliğinde olduğu yönündeki emsal Yargıtay içtihatları da dikkate alındığında davanın husumetten reddi gerektiğini; husumete ilişkin itirazları saklı kalmak kaydıyla dava dışı … İnşaat Şirketi tarafından sunulan davacıya ait özlük dosyası incelendiğinde görüleceği üzere davacının 29.09.2016-16.11.2016 tarihleri arasında söz konusu Şirket nezdinde çalıştığını, iş sözleşmesinin davacı istifası ile sona erdiğini, iş sözleşmesinin belirli süreli olması nedeniyle de davacının ihbar tazminatına hak kazanmasının mümkün olmadığını, davacının asgari ücretle çalıştığını, yıllık 270 saate kadar fazla çalışmalarının ücrete dahil olduğunu, bankaya yapılan ödemelere itirazı bulunmayan davacının talep konusu alacaklarını yazılı delille ispatlaması gerektiğinden buna ilişkin delil sunmadığı dikkate alındığında söz konusu alacakların reddi gerektiğini; ayrıca zamanaşımı def’inde bulunduklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesinin 26.06.2020 tarihli ve 2019/21 Esas, 2020/186 Karar sayılı kararı ile;
“…davacı işçinin sigorta primlerinin dava dışı … İnşaat Şirketinin “… Mah., … Sk., … İşhanı No:144/A Kadıköy/İstanbul” adresindeki işyerinden bildirildiği; ancak davacı ile imzalanan iş sözleşmesi formunda çalışılan yerin/projenin … Şehir Hastanesi olarak belirtildiği, davacı işçiye imzalatılan Kişisel Koruyucu Donanım Talimatı isimli belgenin başlığında “… İnşaat/… Şehir Hastanesi” ifadesinin yazılı olduğu, davalı … İnşaat Şirketi ile dava dışı … İnşaat Şirketi arasında 03.09.2016 tarihinde imzalanan “… Şehir Hastanesi Projesi … İnşaat İşleri Sözleşmesi”nde sözleşmenin konusunun “… İnşaat İşleri (C-D Blok)” olarak belirlendiği, ilgili sözleşmenin (3) üncü maddesinde dava dışı … İnşaat Şirketinin “Alt Yüklenici” sıfatıyla, … İnşaat Şirketinin ise “Müteahhit” sıfatıyla belirtildiği ve dava dışı … İnşaat Şirketinin davalı … İnşaat Şirketinin bildireceği Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) numarasına kendi bildirgesini vereceğinin kararlaştırıldığı, davacı işçinin de davalı … İnşaat ile dava dışı … İnşaat arasında imzalanan sözleşme gereğince … Şehir Hastanesi projesinde demirci ustası olarak çalıştığı, dosyaya sunulan sözleşmenin … inşaat işlerine yönelik olduğu hususu ile dava dışı … İnşaat Şirketi ile davalı … İnşaat Şirketinin faaliyet alanlarının konut inşaatı yapımı olduğu hususları dikkate alındığında dava dışı … İnşaat Şirketine tevdi edilmek istenen işin davalı … İnşaat Şirketinin asıl faaliyet alanına ilişkin olması sebebiyle söz konusu Şirketler arasında anahtar teslim iş sözleşmesinden söz etmenin mümkün olmadığı; diğer yandan davacı tanıkları asıl işin davalı…AŞ’ye ait olduklarını beyan etmiş olup davalı … İnşaat Şirketinin internet sayfasında yapılan incelemede ana işverenin … İnşaat Şirketi olarak belirtildiğinin görüldüğü, dava dışı … İnşaat Şirketinin de davalı…AŞ’nin grup şirketlerinden olduğu, dolayısıyla söz konusu inşaat işini alt işveren şirketler aracılığı ile yaptıran davalı Şirketler ile dava dışı Şirketler arasında asıl işin bir bölümünün (örneğin … inşaat, otopark alanlarının tesviyesi vb.) yapımı işi çerçevesinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesi kapsamında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğundan davalı Şirketlerin asıl işveren olarak tüm işçilik alacaklarından birlikte sorumlu olmaları gerektiği kanaati ile 16.11.2016-05.05.2017 tarihleri arasında 5 ay 19 gün çalışması bulunan davacının iş sözleşmesi iş bitimi nedeniyle işverence feshedildiğinden ihbar tazminatına hak kazandığı, emsal ücret araştırması, tanık anlatımları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacı işçinin ücretinin net 3.900,00 TL, brüt 5.455,23 TL olduğunun kabulü gerektiği, dinlenen tanık beyanları ve yapılan işin niteliği uyarınca davacının haftanın 3 günü 08.00-18.00 saatleri arasında, 3 günü 08.00-21.00 saatleri arasında çalıştığı, iş sözleşmesinde davacı işçinin ücretine yıllık 270 saatlik fazla çalışma süresine ilişkin ücretin dahil olduğuna ilişkin düzenleme ve davacı işçinin aylık ücreti dikkate alındığında davacının haftada 11,5 saat fazla çalışma ücreti alacağına hak kazandığı, dinlenen tanık beyanlarına göre davacının hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarına da hak kazandığını ispatladığı, söz konusu çalışmaların karşılığının ödendiğinin davalı işverence ispatlanamaması nedeniyle ilgili alacakların hüküm altına alınması gerektiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.“
İlk derece mahkemesi kararının davacı ve davalı…AŞ vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesinin 21.11.2023 tarihli ve 2021/3156 Esas, 2023/2954 Karar sayılı kararı ile;
“…davacının SGK kayıtlarının dava dışı … İnşaat Şirketi tarafından bildirildiği, davalı…AŞ bünyesinde çalıştığına ilişkin herhangi bir SGK kaydının bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesince davacının çalıştığı projenin davalı…AŞ tarafından üstlenildiğine ilişkin deliller toplanmaksızın hüküm kurulduğu anlaşıldığından davacının çalıştığı … Şehir Hastanesi Projesi işinin yüklenici firmalarının tespitine ilişkin olarak ihale şartnameleri, idari sözleşmeler vb. belgelerin dosyaya kazandırılarak davalı…AŞ’nin husumete ilişkin itirazlarının değerlendirilmesi gerektiği, ayrıca davacının iş sözleşmesinde ücretin miktarının belirtilmediği gözetildiğinde 270 saatlik fazla çalışmanın ücrete dahil olduğuna dair sözleşme hükmüne itibar edilip edilmeyeceği hususu da belirlenerek ve bu konuda bilirkişiden seçenekli rapor alınmak suretiyle davacının fazla çalışma ücreti alacağının yeniden değerlendirilmesi gerektiği gerekçesi ile tarafların istinaf başvurularının kabulüne ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) numaralı alt bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesinde karar verilmiştir…”
Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararı sonrası yapılan yapılan yargılamada ilk derece mahkemesi, Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma gerekçesinde belirtilen hususlarda bir araştırma yapmaksızın dosyanın tekemmül ettiği, araştırılacak başkaca bir hususun kalmadığı, tüm delilerin toplandığı gerekçesiyle önceki kararındaki gerekçe tekrar edilmek suretiyle ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline dair davanın kısmen kabulüne kesin olarak karar vermiştir.
İlk derece mahkemesinin ilk verdiği kararı tekraren Bölge Adliye Mahkemesi kararına eylemli olarak direnmesi üzerine, Adalet Bakanlığı kanun yararına bozma istemli olarak Yargıtay’a başvurmuştur. Adalet Bakanlığı dilekçesinde;
“…İlk Derece Mahkemesince 26.06.2020 tarihli karar ile davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın davacı ve davalılardan…AŞ tarafından istinaf edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesinin 21.11.2023 tarihli ve 2021/3156 Esas, 2023/2954 Karar sayılı kararı ile 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) numaralı alt bendine göre İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasına ve davanın tekrar görülmesi için dosyanın kararı veren Mahkemeye gönderilmesine karar verildiği, İlk Derece Mahkemesince kaldırma kararının gereklerinin yerine getirilmesine yönelik herhangi bir araştırmaya girilmeksizin ilk kararda yer alan aynı gerekçe ile davalı…AŞ’nin asıl işveren olarak işçilik alacaklarından sorumlu olduğuna hükmedildiği, 6100 sayılı Kanunun 362 nci maddesinin birinci fıkrasına 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (7251 sayılı Kanun) ile eklenen (g) bendi ile “353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı hususunun açıkça hüküm altına alındığı, dolayısıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesinin 21.11.2023 tarihli ve 2021/3156 Esas, 2023/2954 Karar sayılı kaldırma kararı kesin nitelikte olmasına rağmen, kaldırma kararının gereklerinin yerine getirilmesine yönelik herhangi bir araştırmaya girilmeyip kaldırma kararına eylemli olarak direnilerek verilen kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek Mahkeme kararının kanun yararına bozulması istemi ile kanun yararına temyiz yoluna başvurmuştur.”
Başvuruyu inceleyen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 03.01.2025 tarihli ve 32771 Sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan 2024/12192 E., 2024/13919 sayılı kararı ile;
“C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesine verilen kesin nitelikte kaldırma kararının gereği yerine getirilmeksizin İlk Derece Mahkemesince verilen kararın hukuka uygun olup olmadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur.
2. Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca karar kanun yararına bozulur ve bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
3. 6100 sayılı Kanun’un “Kanun Yolları” başlıklı Sekizinci Kısmının “İstinaf” başlıklı Birinci Bölümünde yer alan “Duruşma yapılmadan verilecek kararlar” başlıklı 353 üncü maddesi şu şekildedir:
“(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı
vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması (…)
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına,
davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, (…) karar verilmiş olması.
6) (Değişik:22/7/2020-7251/35 md.) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında,
duruşma yapılmadan karar verilir.
4. 6100 sayılı Kanun’un “Kanun Yolları” başlıklı Sekizinci Kısmının “Temyiz” başlıklı İkinci Bölümünde yer alan “Temyiz edilemeyen kararlar” başlıklı 362 nci maddesine 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 39 uncu maddesi ile şu bent eklenmiştir:
“…
g) (Ek:22/7/2020-7251/39 md.) 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamında verilen kararlar.
…”
3. Değerlendirme
1. İlâmın İlgili Hukuk bölümünün (3) numaralı paragrafında belirtilen düzenlemeye göre bölge adliye mahkemelerince, 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) numaralı alt bendi uyarınca verilen kaldırma kararları kesin niteliktedir.
2. Nitekim 7251 sayılı Kanun metninin Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyon raporunun içeriğinde de belirtildiği üzere, kanun koyucu söz konusu kararların kesin olduğu hususunu vurgulamak ve kanun bütünlüğünü sağlamak amacıyla 6100 sayılı Kanun’un 362 nci maddesine yeni eklenen (g) bendi ile 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren kararların açıkça temyiz edilmeyeceği hususunu da hüküm altına almıştır.
3. Somut uyuşmazlık bakımından, davacı tarafça davanın…AŞ’ye ve … İnşaat Şirketine yöneltildiği görülmektedir. İlk Derece Mahkemesince 26.06.2020 tarihli karar ile; ilâmın (III) numaralı başlığında belirtilen gerekçelerle davalıların işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları kanaati ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
4. Bu karara karşı davacı ve davalı…AŞ vekillerinin istinaf başvurusunda bulunmaları üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 21.11.2023 tarihli kaldırma kararı ile; davacının çalıştığı projenin davalı…AŞ tarafından üstlenildiğine ilişkin deliller toplanmaksızın hüküm kurulmasının hatalı olduğu, dolayısıyla davacının çalıştığı … Şehir Hastanesi projesi işinin yüklenici firmalarının tespitine ilişkin olarak ihale şartnameleri, idari sözleşmeler vb. belgelerin dosyaya kazandırılarak davalı…Şirketinin husumete ilişkin itirazlarının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
5. Davalı vekilince, kaldırma kararı üzerine yapılan yargılamanın 15.02.2024 tarihli ilk duruşmasında kaldırma kararı doğrultusunda eksikliklerin giderilmesi yeniden talep edilmiş; ancak İlk Derece Mahkemesince dosyanın tekemmül ettiği, araştırılacak başkaca bir hususun kalmadığı, tüm delilerin toplandığı gerekçesi ile kaldırma kararı gereği yerine getirilmeksizin ilk kararda belirtilen gerekçelerin birebir aynı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
6. Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) numaralı alt bendi uyarınca verilen kesin nitelikte kaldırma kararı gereği yerine getirilmeksizin, kararda belirtilen hususlar araştırılmaksızın davalı…AŞ’nin işçilik alacaklarından sorumlu tutulması hatalıdır.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Adalet Bakanlığının 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,
Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine,
21.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.” şeklinde gerekçe ile, ilk derece mahkemelerinin Bölge Adliye Mahkemesinin verdiği bozma kararında belirtilen hususlar yerine getirilmeksizin aynı karara yeniden hükmedemeyeceğine, yani eylemli olarak Bölge Adliye Mahkemesi kararına direnilemeyeceğine hükmetmiştir.
ESKİŞEHİR AVUKAT CANSU ÖNÇLER UYANIK