Kargo şirketinin sorumluluğu, birden çok alt başlıkta incelenecek detaylı bir konudur. Nitekim sorumluluk çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Önceki yazılarımızda kargo şirketinin, kargonun yanlış kişiye teslim edilmesi, kayıp kargo, kargonun eksik teslim edilmesi ve kargonun hasarlı teslimi gibi konulardan doğan sorumluluğuna detaylı olarak değinilmişti. Bu yazıda kargo şirketinin sorumluluğunun kaynağı ve çeşitlerinden genel olarak bahsedilecektir.
Taşıyıcının Sorumluluğu
Kargo şirketi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 850 vd. hükümleri uyarınca taşıma faaliyetinde bulunmaktadır. Dolayısıyla taşıma sözleşmesinin tarafının tacir/tüketici olması farketmeksizin TTK uyarınca taşıma sözleşmesi kapsamında kargo şirketinin sorumluluğu belirlenecektir. Kargo şirketinin taşıma sözleşmesinden doğan ana borcu, kargoyu alıcı adresine götürmek ve orada alıcıya teslim etmektir.
6102 sayılı TTK;
“MADDE 850-(1) Taşıyıcı, taşıma sözleşmesiyle eşya veya yolcu taşıma işini veya ikisini birlikte üstlenen kişidir. Eşya her türlü yükü de kapsar.
(2)Taşıyıcı, taşıma sözleşmesiyle eşyayı varma yerine götürmeyi ve orada gönderilene teslim etmeyi veya yolcuyu varma yerine ulaştırmayı; buna karşılık, eşya taşımada gönderen ve yolcu taşımada yolcu, taşıyıcıya, taşıma ücretini ödemeyi borçlanır.
(3)Taşıma işleri ticari işletme faaliyetidir.”
Bu düzenlemeye paralel olarak TTK md. 875 hükmünde taşıyıcının kural olarak taşıma süresince kargoda meydana gelebilecek her türlü ziya, hasar ve gecikmeden sorumlu olduğu öngörülmüştür.
“MADDE 875-(1)Taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur.
(2)Zararın oluşmasına, gönderenin veya gönderilenin bir davranışı ya da eşyanın özel bir ayıbı sebep olmuşsa, tazminat borcunun doğmasında ve kapsamının belirlenmesinde, bu olguların ne ölçüde etkili olduğu dikkate alınır.
(3)Gecikme hâlinde herhangi bir zarar oluşmasa da taşıma ücreti gecikme süresi ile orantılı olarak indirilir; meğerki, taşıyıcı her türlü özeni gösterdiğini ispat etmiş olsun.”
Kargo Şirketinin Sorumluluktan Kurtulması
Yukarıda belirtildiği üzere kargo şirketi, eşyayı taşımak üzere teslim aldıktan alıcısına teslim edene kadar geçen sürede kargoda meydana gelebilecek her türlü zarardan sorumludur. Ancak yasada öngörülen bazı hallerde kargo şirketinin sorumluluğu hafifletilmiş veya kaldırılmıştır. Yasada öngörülen bu sorumluluktan kurtulma hallerine değinmeden önce, kargo şirketlerinin birçoğunun göndericiye imzalattığı sorumluluk belgesine değinmek gerekir.
Sorumluluk Belgesinin Geçerliliği
Kargo şirketleri uygulamada kargo gönderilerini kabul etmeden önce, kargo ambalajı taşımaya uygun değilse vs. sorumluluk belgesi adı altında, göndericiye taşıma sırasında oluşabilecek zarardan kargo şirketinin sorumlu olmayacağını kabul ettiğine ve her türlü sorumluluğun yalnız göndericide olduğuna dair sorumluluk belgesi imzalatmaktadır. Peki bu sorumluluk belgesinin hukuki geçerliliği nedir?
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu;
“MADDE 854-(1)Kanunun, taşıyıcıya, taşıma işleri komisyoncusuna ve faaliyetleri Devlet iznine bağlı taşıma işletmelerine yüklediği sorumlulukların, önceden hafifletilmesi veya kaldırılması sonucunu doğuran tüm sözleşme hükümleri geçersizdir. Bu hükümlerin, işletme tüzüklerinde, genel işlem şartlarında, biletlerde, tarifelerde veya benzer diğer belgelerde öngörülmüş olmaları hâlinde de hüküm aynıdır.”
hükmünden anlaşılacağı üzere kargo şirketinin taşıma öncesinde, taşıma sözleşmesinden doğan sorumluluğunun hafifletilmesi veya kaldırılmasına ilişkin bir belge imzalatması mümkün değildir. Dolayısıyla kanuna aykırı olarak göndericiden alınan bu sorumluluk belgelerinin kural olarak bir geçerliliği bulunmamaktadır. Şu kadar ki, taşıma sırasında meydana gelen zararda göndericinin sorumluluğu olsun.
Sorumluluktan Kurtulma Halleri
1- Taşıyıcının Özeni
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu;
“MADDE 876-(1)Zıya, hasar ve gecikme, taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur.”
hükmünde öngörüldüğü üzere kargo şirketi, objektif olarak basiretli bir tacirden beklenebilecek her türlü önlemi almış ve özeni göstermiş olmasına rağmen kargo taşıma sırasında zarara uğramış ise, meydana gelen zarardan sorumlu değildir. Kanun metninden de anlaşılacağı üzere kargo şirketinin taşıma sözleşmesinden doğan sorumluluğu bir kusur sorumluluğudur. Dolayısıyla kargo şirketinin zararın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını ispatı, zarar dolayısıyla sorumluluğunu ortadan kaldıran bir hal olarak öngörülmüştür.
2- Özel Haller
Kusurun yokluğu, TTK’de kargo şirketini sorumluluktan kurtaran genel bir neden olarak öngörülmüştür. Bunun dışında Kanunda kargo şirketini sorumluluktan kurtaran bazı özel haller düzenlenmiştir.
“MADDE 878-(1)Zıya, hasar veya teslimdeki gecikme, aşağıdaki hâllerden birine bağlanabiliyorsa taşıyıcı sorumluluktan kurtulur:
a) Sözleşme veya teamüle uygun olarak üstü açık bir aracın kullanılmış olması yahut güverteye yükleme yapılması.
b) Gönderen tarafından yapılan yetersiz ambalajlama.
c) Eşyanın gönderen veya gönderilen tarafından işleme tabi tutulması, yüklenmesi veya boşaltılması.
d) Eşyanın; özellikle kırılma, paslanma, bozulma, kuruma, sızma, olağan fire yoluyla kolayca zarar görmesine yol açan doğal niteliği.
e) Taşınacak paketlerin gönderen tarafından yetersiz etiketlenmesi.
f) Canlı hayvan taşıması.
g) 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılıGümrük Kanunu ile diğer kanun ve düzenlemelerde yer alan hükümlerin taşıyıcının sorumluluktan kurtulmasını haklı gösterdiği hâller.“
Kargoda meydana gelen herhangi bir zararın hal ve şartlara göre yukarıda sayılan bir sebebe bağlanmasının muhtemel bulunduğu durumlarda, o zararın bu sebepten ileri geldiği karine olarak kabul edilir. Ancak sözleşme veya teamüle uygun olarak üstü açık bir aracın kullanılmış olması yahut güverteye yükleme yapılması nedeniyle kargoda olağanüstü zıya veya hasar meydana gelirse bu karine geçerli olmaz.
Kargoda meydana gelen zıya, hasar veya gecikme, göndericinin eşyanın taşınmasına ilişkin özel talimatlarına kargo şirketinin uymamasından ileri gelmişse, kargo şirketinin sözleşme veya teamüle uygun olarak üstü açık bir aracın kullanılmış olması yahut güverteye yükleme yapılması nedeniyle sorumlu olmadığına ilişkin savunması geçerli değildir.
Kargo şirketi, taşıma sözleşmesi uyarınca kargo içerisindeki eşyayı sıcağa, soğuğa, ısı değişikliklerine, neme, sarsıntılara ya da benzer etkilere karşı özel olarak koruma yükümlülüğü altında ise, eşyanın doğal niteliği nedeniyle zarar görmesi haline ancak, hal ve şartlara göre, özellikle de gerekli donanımın seçimi, bakımı ve kullanımına ilişkin kendisine düşen tüm önlemleri almış ve özel talimatlara uygun davranmış bulunması halinde dayanabilir.
Kargo şirketi, canlı hayvan taşınması nedeniyle sorumluluktan kurtulma haline ancak hal ve şartlara göre kendisine düşen tüm önlemleri almış ve özel talimatlara uygun davranmış bulunması halinde dayanabilir. Nitekim içerisinde canlı hayvan bulunan bir kargoyu kabul eden kargo şirketi, hayvanın sağlığı ve güvenliği için tüm tedbirleri özel olarak almakla yükümlüdür.
Kargo Şirketinin Araç Arızası ve Kiraya Verenin Kusuru Nedeniyle Sorumluluğu
Kargoda meydana gelen hasar, taşıma sırasında kargo aracındaki bir arıza veya araç kiralama şirketinin kusurlu bir fiili nedeniyle meydana gelmiş olabilir. Bu durumda TTK md. 877’ye göre kargo şirketi kargonun hasara uğraması nedeniyle sorumluluktan kurtulamaz. Ancak kargo şirketinin ödediği tazminattan dolayı araç kiralama şirketine rücu hakkı saklıdır.
Kargo Şirketinin Acentelerin Fiilinden Sorumluluğu
Günümüzde kargo sektöründeki yoğunluk, kargo şirketlerinin araç temini, kurye çalıştırma, şube açma gibi konularda pek çok sorunla karşılaşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle büyük kargo şirketlerinin kargoyu alıcı adresine ulaştırmada taşeron dediğimiz küçük şirketlerle veya acentelerle çalışma oranı artış göstermektedir. Kargonun, yasaya göre fiili taşıyıcı dediğimiz bu şirket elinde iken hasara uğraması halinde zarardan kim sorumlu olacaktır? Türk Ticaret Kanunu md. 888 hükmü bu konuyu açıkça düzenlemiştir.
“(1)Taşıma, kısmen veya tamamen üçüncü bir kişi olan fiilî taşıyıcı tarafından yerine getirilirse, bu kişi eşyanın zıyaı, hasarı veya gecikmesi nedeniyle kendisi tarafından yapılan taşıma sırasında ortaya çıkan zarardan asıl taşıyıcı gibi sorumludur. Asıl taşıyıcının gönderen veya gönderilen ile, sorumluluğun genişletilmesi için yaptığı sözleşmeler, fiilî taşıyıcıya karşı, bunları yazılı olarak kabul etmesi şartıyla geçerlidir.
(2)Fiilî taşıyıcı, taşıma sözleşmesinden doğan asıl taşıyıcıya ait bütündef’ileri ileri sürebilir.
(3)Asıl taşıyıcı ve fiilî taşıyıcı müteselsilen sorumludurlar.
(4)Fiilî taşıyıcının yardımcılarına başvurulursa 887 nci madde hükmü uygulanır.
(5)Fiilî taşıyıcı taşıma senedinde veya diğer bir belgede kendisine teslim olunan eşyanın ne hâlde bulunduğunu tespit ettirebilir. Bu hükme uyulmadığı takdirde 858 inci maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.”
Hükümden açıkça anlaşıldığı üzere, kargonun fiili taşıyıcı tarafından hasara uğratılması halinde meydana gelen zarardan asıl kargo şirketi ve fiili taşıyıcı müteselsilen sorumludur.
Kargo Şirketinin Yardımcıların Fiilinden Sorumluluğu
Kargonun, taşıyıcının çalışanı veya taşımada yararlandığı diğer kişilerin fiili nedeniyle hasara uğraması halinde TTK md. 879 uyarınca kargo şirketi, bu kişilerin görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden, kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur.
Taşıyıcının yardımcılarından birine karşı, eşyanın zıyaı, hasarı veya geç teslimi sebebiyle, sözleşme dışı sorumluluktan doğan istemler ileri sürülmüşse, o kişi TTK’de öngörülen sorumluluktan kurtulma sebeplerine ve sorumluluk sınırlamalarına dayanabilir. Şu kadar ki zarara, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiille veya ihmalle sebebiyet verilmiş olsun.
NOT: TTK md. 887 uyarınca;
“(1)Taşıyıcının yardımcılarından birine karşı, eşyanın zıyaı, hasarı veya geç teslimi sebebiyle, sözleşme dışı sorumluluktan doğan istemler ileri sürülmüşse, o kişi bu Kısımda öngörülen sorumluluktan kurtulma sebeplerine ve sorumluluk sınırlamalarına dayanabilir. Zarara, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiille veya ihmalle sebebiyet verilmişse birinci cümle hükmü uygulanmaz.”
Sorumluluğun Belirlenmesi
Kural olarak kargo şirketinin sorumluluğu, kargo içeriğinin ispat durumuna göre belirlenmektedir. Kargo içeriğinin gönderici/alıcı tarafından ispatlanması durumunda sorumluluk turarı, TTK md. 880 uyarınca eşyanın taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki değerine göre hesaplanır.
Eşyanın ikinci el olması halinde değeri, piyasa fiyatına göre; bu yoksa aynı tür ve nitelikteki malların cari değerine göre tayin edilir. Eşya, taşımak üzere teslimden hemen önce satılmışsa, satıcının faturasında taşıma giderleri mahsup edilerek gösterilen satış bedelinin piyasa fiyatı olduğu varsayılır.
Eşyanın tamamen hasara uğraması ve kullanılamayacak hale gelmesi eşyanın ziyaı olarak ifade edilmektedir. Eşyanın ziyaa değil de, hasara uğraması, yani kısmen hasara uğraması halinde, onun taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki hasarsız değeri ile hasarlı değeri arasındaki fark tazmin edilir. Zararı azaltmak ve gidermek için yapılacak harcamaların ise yukarıda belirtilen şekilde saptanacak değer farkını karşıladığı karine olarak kabul edilir.
Kargo şirketi, hasarlı kargo halinde, yukarıda hesap yöntemi belirtilen tazminattan başka, zararın saptanması için yapılması zorunlu olan giderleri de tazminle yükümlüdür.
Kargo şirketinin zarardan sorumluluğu, TTK md. 882 hükmü ile sınırlandırılmıştır. Bu hüküm aynı zamanda gönderici/alıcının kargo içeriğini ispatlayamaması durumunda kargo şirketinin sorumluluğunun belirlenmesinde de uygulanır.
Buna göre kargonun tamamının zıyaı veya hasarı halinde, yukarıda hesap yöntemi belirtilen tazminat, gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır.
Kargonun münferit parçalarının zıyaı veya hasarı hâlinde kargo şirketinin sorumluluğu;
- Kargonun tamamı değerini kaybetmişse tamamının,
- Kargonun bir kısmı değerini kaybetmişse, değerini kaybeden kısmının,
net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır.
Özel Çekme Hakkı/Special Drawing Rights (SDR), eşyanın taşıma amacıyla kargo şirketine teslim edildiği tarihteki veya taraflarca kararlaştırılan diğer bir tarihteki, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca belirlenen değerine göre Türk Lirasına çevrilir. Bu verilere, T.C. Merkez Bankası internet sitesinden erişim sağlayabilirsiniz.
Kast veya Pervasız Davranışın Sorumluluğa Etkisi
Türk Ticaret Kanunu md. 886’ya göre, bazı hallerde kargo şirketinin sorumluluk sınırından faydalanması mümkün olmamaktadır.
“Zarara, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı veya 879 uncu maddede belirtilen kişiler, bu Kısımda öngörülen sorumluluktan kurtulma hâllerinden ve sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz.”
Yukarıda belirtilen hükme göre kargo şirketinin taşıma sırasında meydana gelen hasara kast veya pervasız davranış yahut ihmali fiili neticesinde sebep olmuş ise, kargo şirketi zararın tamamını tazmin etmekle yükümlüdür.
EMSAL KARARLAR
- ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2019/1268
Karar Numarası: 2021/457
“DAVA : Taraflar arasında görülen davada Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 21/06/2019 tarih ve .E. – . K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilince üretim faaliyetinde kullanılan.odlu . kesim bıçağının, bakım ve revizyon işlemleri için Kocaeli İlinde mukim S.21/11/2017 tarihli sevk irsaliyesi ile gönderilmek üzere davalı şirketin Kayseri .’ne teslim edildiğini, kargo paketinin taşıma sırasında kaybolduğunun anlaşıldığını, müvekkilinin üretim faaliyetinin aksamaması için zayi edilen ürünün aynısını tedarikçi firmadan 5.251,00-TL ödemek suretiyle satın aldığını, 06/04/2018 tarihinde zararın tazmininin yazılı olarak talep edildiği halde davalı tarafça cevap verilmediğini, bunun üzerine girişilen icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptalini, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, gönderinin niteliği, kıymeti ve muhteviyatına ilişkin yalnızca paket beyanının yer aldığını ve iddiada belirtilen irsaliye numarasını da taşımadığını, gönderinin kaybolduğu varsayılsa dahi, davacının emtiaya mukabil talep ettiği tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacının iddiası doğrultusunda herhangi bir bildirim yahut beyanda bulunmadığını, taşıyıcının sorumluluğunun gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kiloğramı için 8.33 özel çekme hakkı ile sınırlandırıldığını, davalının tazminata mahkum edilecekse ağır kusur ve ihmalinin davacı tarafından ispatının gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiş, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, taşınan eşyanın kaybına ilişkin taşıyıcının herhangi bir açıklama getirmemesi halinin, sınırlı sorumluluk ilkesinin istisnasını oluşturduğu, somut olayda da davalıya taşınmak üzere teslim edilen malın alıcısına teslim edilmediği, davalı taşıyıcının eşyanın kaybına ilişkin bir açıklama getiremediği, taraflar arasında yapılan taşıma sözleşmesine aykırı olarak, davalı tarafından taşınan kesim bıçağının kaybolmasının ve aradan geçen zamana rağmen bulunamaması ile nerede olduğunun da bilinmemesinin, TTK’nın 886. maddesine göre pervasızca davranış kusurunu oluşturduğu, taşımaya konu kesim bıçağının KDV dahil fiyatının 5.251,00-TL olduğu gerekçesiyle davanın kabulüyle davalının itirazının iptaline ve takibin devamına, 5.251,00-TL alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9 oranını aşmamak üzere yasal faiz yürütülmesine, alacak likit olmadığından davacının icra inkar tazminatına yönelik talebin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, gönderenin müvekkili şirkete kargonun içeriği hakkında bilgi vermeyip, ilgili kargoyu “PAKET” olarak bildirdiğini, kargonun gönderimi esnasında fatura sunumunun da gerçekleştirilmediğini, bu sebeple yerel mahkemece kargo içeriğinin davacı tarafından beyan edilen ürünler olduğunun kabul edilmesinin hatalı bulunduğunu, bir an için müvekkili şirketin söz konusu olayda sorumluluğunun olduğu kabul edilecekse dahi TTK 882 hükmüne uygun olarak sorumluluklarının sınırlı olduğunu, somut olayda TTK.’nın 886. maddesine göre tam tazminata hükmedilmesini gerektiren koşulların oluşmadığını, TTK’nın 864. maddesine göre göndericinin, gönderdiği kargoya ilişkin tüm bilgileri tam ve eksiksiz olarak taşıyıcıya bildirmek zorunda olup, eksik bildirimden kaynaklanan sorumluluğun kendisine ait bulunduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını, davanın reddine ve davacı yan aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 Sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve davalı tarafından taşınan eşyanın, davacının bedelsiz olarak revizyon işlemleri için Kocaeli İlinde mukim …’ne gönderdiği kesim bıçağı olduğunun, davacı ile anılan şirket arasında düzenlenmiş teklif formu ile irsaliyeli fatura ve proforma faturalardan açıkça anlaşıldığı, buna karşılık davalının anılan emtiayı gönderilene teslim etmediği gibi akıbeti hakkında da herhangi bir açıklamada bulunmadığı, taşınan eşyanın kaybına ilişkin taşıyıcının herhangi bir açıklama getirmemesi halinin, sınırlı sorumluluk ilkesinin istisnasını ve TTK’nın 886. maddesine göre pervasızca davranış kusurunu oluşturduğu, bu durumda davalının sorumlu olacağı taşımaya konu kesim bıçağının değerinin, KDV dahil fiyatının 5.251,00-TL olduğunun ise mahkemece görüşüne başvurulan ve aralarında makine mühendisinin de bulunduğu bilirkişi heyeti incelemesi ile tespit edildiği anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
SONUÇ : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-)Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-)Alınması gereken 377,14 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, davalı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 94,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 282,84 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-)İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
4-)İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 02/04/2021 tarihinde HMK 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle KESİN üzere karar verildi.”
- YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2022/3467
Karar Numarası: 2022/6446
“Taraflar arasındaki davanın Ankara Batı 2. Tüketici Mahkemesi tarafından yukarıda sayı ve tarihi belirtilen kararın HMK 363. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasının Adalet Bakanlığı tarafından istenilmesi üzerine, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 01/11/2020 tarihinde … adresinden .. marka UE43RU7100 kodlu televizyonu 4.097,87 TL bedelle satın aldığını, söz konusu ürünün 04/11/2020 tarihinde P. kargo çalışanı tarafından müvekkiline hiçbir şekilde haber verilmeden, bilgisi ve rızası dışında kapının önüne bırakıldığını, müvekkilince davalı kuruma defalarca başvurulmasına rağmen hiçbir sonuç alınamadığını, bu nedenle hakem heyetine başvurulduğunu, hakem heyetince televizyonun tüketicinin adresinde babasına teslim edildiği ve teslim anında hasar tutanağı düzenlenmediği gerekçesi ile başvuruyu reddettiğini, ancak söz konusu ürünün ne müvekkiline ne de babasına teslim edilmediğini, kapının önüne bırakılıp gidilmesinden dolayı da müvekkili tarafından hasar tutanağı düzenlenmesinin mümkün olmadığını, kargo çalışanının ürünü kapı önüne bırakıp gitmesinden dolayı ürüne ait paketin yırtık ve hasarlı olmasından dolayı bariz bir kastının söz konusu olduğunu ileri sürerek Etimesgut İlçe Tüketici Hakem Heyetinin 14/06/2021 tarih ve 026120210003726 K. sayılı kararının iptaline, ayıplı malın yenisiyle değiştirilmesi ya da satış bedeli olan 4.097,87 TL’nin hakem heyetine başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının talebini somutlaştırmadığını, birbirinden farklı olan iki seçimlik hakkını aralarında bir asillik-ferilik ilişkisi kurmaksızın mahkemenin takdirine bıraktığını, bu nedenle davanın öncelikle usulden reddinin gerektiğini, davacının alış veriş yaptığı … sitesinin yer sağlayıcısının müvekkili şirket olduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasında gerek … sitesine ilişkin gerekse de kargo gönderisine ilişkin bir sözleşme yapılmadığını, kargo gönderisine ilişkin sözleşmenin davacının ürünü satın aldığı satıcı (G. M. Elektronik Tic. Paz. Ltd. Şti.) ile müvekkili şirket arasında yapıldığını, Posta ve Kargo Hizmetleri Usul ve Esaslarının 21/1. maddesine göre gönderiler için yargı yoluna başvurma hakkının göndericide olduğunu, ancak göndericinin bu hakkını alıcıya devredebileceğinin kabul edildiğini, davacının bu yönde bir beyanı ve belgesi bulunmadığından iş bu davayı açmakta hukuki yaranının bulunmadığını, talebinin … üzerinden yapılan satış sözleşmesine ilişkin olması halinde ise davanın husumet nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının kötüniyetli olarak gönderinin teslim alındığını inkar ettiğini, sonrasında da gönderinin babasına teslim edildiğini, ancak hasarlı olduğunu belirttiğini savunarak haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın tüketici hakem heyeti kararına itiraz niteliğinde olduğu, dava konusu televizyonun … isimli internet sitesi üzerinden satın alınarak faturasının G. M. Elektronik Tic. Pazarlama Ltd. Şti. tarafından düzenlendiği, satış bedeli olan 4.097,87 TL’nin davacı tarafından ödendiği, davaya konu televizyonun P. kargo aracılığı ile davacının adresine getirildiği, davacı adreste olmadığı halde dava sırasında davacının babası olduğu öğrenilen K. E.’na teslim edildiğinin iddia edildiği, ancak K. E.’nun imzadan imtina ettiğinin belirtildiği görülmekle dava konusu televizyonun kapı önüne bırakıldığı iddiası da birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu televizyonunun satın alan davacıya bizzat tesliminin sağlanmadığı, babasına teslim edilmiş ise de imzası alınmaksızın bırakıldığı, basiretli tacir olan davalının ürünü alıcıya teslimi hususunda gerekli dikkat ve özeni göstermediğinin sabit olduğu, davacı tarafından S. yetkili servis çağrılmak suretiyle televizyon kutusunun açıldığı, yapılan incelemede TV ekranının kırık olduğunun tespit edildiği, TV kutusunun yetkili servisten önce açılmadığının da sabit olduğu ve söz konusu ürünün hasarlı şekilde davacıya teslim edildiği kanaatine varılmakla davalının hasarsız teslim yükümlülüğünü yerine getirmediği dolayısıyla sağlayıcı ve taşıyıcı olarak sorumluluğunun bulunduğu, davacı tüketicinin talebinde haklı olması nedeniyle hakem heyetince talebin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile, ilgili hakem heyeti kararının iptali ile dava konusu televizyonun davacı tarafından davalıya iadesine ve ürün bedelinin hakem heyetine başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozma talep edilmiştir.
Dava, tüketici hakem heyeti kararının iptali ile ayıplı malın yenisi ile değişimi veya satış bedelinin tahsili istemine ilişkin olup mahkemece davalının sağlayıcı ve taşıyıcı olarak sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile hakem heyeti kararının iptaline, hasarlı ürünün davalıya iadesine ve ürün bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı şirket mevcut hukuki ilişkide bir yandan elektronik aracı hizmet sağlayıcı, diğer taraftan ise alım satıma konu eşyanın kargo yoluyla taşınmasını üstlenen kişi konumunda olup davalının her iki açıdan sorumluluğu değerlendirilmelidir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ‘un 48/(5) maddesinde ‘’Oluşturdukları sistem çerçevesinde, uzaktan iletişim araçlarını kullanmak veya kullandırmak suretiyle satıcı veya sağlayıcı adına mesafeli satış sözleşmesi kurulmasına aracılık edenler, bu maddede yer alan hususlardan dolayı satıcı veya sağlayıcı ile yapılan işlemlere ilişkin kayıtları tutmak ve istenilmesi halinde bu bilgileri ilgili kurum, kuruluş ve tüketicilere vermekle yükümlüdür. Ancak bu fıkra kapsamında aracılık edenler, satıcı veya sağlayıcı ile yaptıkları sözleşmeye aykırı fiillerinden dolayı sorumludur. ‘’ şeklinde düzenleme yer almakta olup, madde gerekçesinde de bu fıkrada özellikle internet ortamında oluşturdukları sistem üzerinden satıcı veya sağlayıcıların mal ve hizmet satışına aracılık edenlerin sorumluluklarının düzenleme altına alındığı, uygulamada satıcı veya sağlayıcılar dışında onlara aracılık eden üçüncü kişilerin, oluşturdukları sistem çerçevesinde satıcı veya sağlayıcıların mal veya hizmetlerinin mesafeli yöntemle tüketicilere ulaşmasına aracılık etmekte oldukları, aynı zamanda satıcı veya sağlayıcı adına tüketiciden mal veya hizmetlerin bedelini de tahsil ettikleri, bu durumda bu kişilerin de satıcı veya sağlayıcılar gibi tüketicilere karşı maddede yazan hususlardan dolayı sorumlu olacakları, ancak bedel tahsil etmeden sadece satıcı veya sağlayıcılar ile tüketicilerin iletişime geçmelerine aracılık eden ve genellikle yer sağlayıcı niteliğine haiz olan internet sitelerinin bu fıkra hükümlerine tabi olmayacağı belirtilmiştir. Bu itibarla davalı taraf elektronik aracı hizmet sağlayıcı olarak sorumlu olup, mahkemenin buna ilişkin kabulü isabetlidir.
Diğer taraftan, davalının taşıyıcı sıfatıyla sorumlu olabilmesi için öncelikle taşıyıcının sorumluluğunun belirlenmesi, sorumluluğun doğması halinde ise tazmin edilecek zararın kapsamı ve sınırlarının belirlenmesi gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 875 inci maddesi gereğince; taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur. Taşıyıcının bu yükümlülüğüne karşın eşyanın zıyaı veya hasara uğramış olması halinde gönderen veya gönderilene aynı Kanun’un 889 uncu maddesi gereğince bildirimde bulunma yükümlülüğü yüklenmiştir. Buna göre eşyanın açık zıyaı veya hasarının en geç teslim sırasında teslim edene bildirilmemesi halinde yani ihtirazi kayıtsız kabul edilmesi durumunda eşyanın sözleşmeye uygun olarak teslim edildiğinin varsayılacağı maddede karine olarak öngörülmüştür. Taşıyıcının sorumluluğu için karinenin aksi, eşyanın taşıyıcıya teslimden sonra gönderilene ulaşmasına kadar geçen süreçte hasara uğradığının ispat edilmesi gerekmektedir.
Taşıyıcının sorumluluktan kurtulmasında genel sebepler ve özel sebepler ayrımı yapılmış olup, taşıyıcı ancak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 875/2, 876 ve 878 inci maddelerinde gösterilen hallerin mevcudiyetini ispat etmek suretiyle mesuliyetten kurtulabilir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 878 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereğince; hasarın gönderen tarafından yapılan yetersiz ambalajlama sonucu oluşması halinde doğan zarardan taşıyıcı sorumlu tutulamayacaktır. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ise, herhangi bir zararın hal ve şartlara göre birinci fıkrada öngörülen bir sebebe bağlanmasının muhtemel bulunduğu durumlarda zararın bu sebepten ileri geldiği de kabul edilecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 862 nci maddesi gereğince; ambalaj ve işaretleme yükümü gönderene yüklenmiştir. Bu hükme göre eşyanın niteliği kararlaştırılan taşıma dikkate alındığında, ambalaj yapılmasını gerektiriyorsa, gönderen eşyayı zıya ve hasardan koruyacak ve taşıyıcıya zarar vermeyecek şekilde ambalajlamak zorundadır. Bununla birlikte ambalajlama gönderene ait olsa bile taşıyıcının malın sağlam ve tam olarak teslimi sorumluluğu çerçevesinde gerek istifleme gerekse ambalaj itibarıyla taşımaya uygunluğu noktasında denetleme görevi mevcuttur. Bir başka deyişle yetersiz ambalaja rağmen ihtirazi kayıt koymaksızın taşımayı kabul eden taşıyıcının meydana gelen zararda müterafik kusurunun (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52 nci maddesi) bulunduğunun kabulü gerekir.
Taşıyıcı, eşyanın tamamen veya kısmen hasarından dolayı tazminat ödemekle sorumlu tutulduğunda ise tazmin edilecek zararın kapsamı ve sınırları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 880 inci maddesi gereğince belirlenecek olup bu tazminat, eşyanın hasara uğraması hâlinde, onun taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki hasarsız değeri ile hasarlı değeri arasındaki farka göre belirlenmesi gerekmektedir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında eşyanın değerinin piyasa fiyatına göre, bu yoksa aynı tür ve nitelikteki malların cari değerine göre tayin edileceği belirlenmiştir. Eşya, taşınmak üzere teslimden hemen önce satılmışsa, satıcının faturasında taşıma giderleri mahsup edilerek gösterilen satış bedelinin piyasa fiyatı olduğu varsayılır.
Bu şekilde belirlenerek ödenecek tazminat ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 882 nci maddesine göre, 880 ve 881 inci maddeleri uyarınca, gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır. Gönderinin münferit parçalarının zıyaı veya hasarı hâlinde taşıyıcının sorumluluğu; gönderinin tamamı değerini kaybetmişse tamamının, gönderinin bir kısmı değerini kaybetmişse, değerini kaybeden kısmının, net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır. Özel Çekme Hakkı, eşyanın taşıma amacıyla taşıyıcıya teslim edildiği tarihteki veya taraflarca kararlaştırılan diğer bir tarihteki, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca belirlenen değerine göre Türk Lirasına çevrilir.
Ancak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 886 ncı maddesi uyarınca taşıyıcı veya aynı Kanunun 879 uncu maddede belirtilen kişiler zarara, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiil veya ihmalle sebebiyet verdiklerinin ispat edilmesi halinde sorumluluktan kurtulma hâllerinden ve sorumluluk sınırlamalarından yararlanamayacaklardır.
Sorumluluğun kapsamı yönünden oluşan zararın belirlenmesi için 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 880 ve 882 nci maddeleri uyarınca, taşınan televizyonun kullanılamaz hale gelmesi halinde varsa hurda değeri de gözetilerek hasarsız değeri ile hasarlı değeri arasındaki farka göre zarar tutarının belirlenmesi, taşıyıcının sorumlu olduğu bu tazminatın da gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 özel çekme hakkını karşılayan tutar ile sınırlı olması gerektiği dikkate alınarak tazminatın belirlenmesi gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece taşıma hukuku, paketleme ve ambalajlama ile hasara uğrayan eşya konusunda uzman kişilerden oluşacak bilirkişi kurulunca ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor tanzim ettirilerek sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan somut davaya ilişkin yerinde bulunan kanun yararına temyiz itirazlarının kabulü ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Adalet Bakanlığı’nın 6100 sayılı HMK’nın 363 üncü maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, dosyanın mahkemesine iadesine, bozma kararının bir örneğinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 363 üncü maddesinin 3 üncü fıkrası gereğince Resmi Gazete’de yayınlanması için Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesine, 29/09/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
- YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2011/10956
Karar Numarası: 2013/12768
“Taraflar arasında görülen davada Bafra 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 3.3.2011 tarih ve 2009/819-2011/122 Sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 18.6.2013 günü başkaca gelen olmadığı yoklamayla anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Muktedir L. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin asıl taşıyanı, davalının ise fiili taşıyanı olduğu emtianın yurt içi taşınması sırasında ıslanmak suretiyle hasarlandığını, davacının alıcıya dava miktarı kadar hasar bedelini ödemek zorunda kaldığını, tahsiline dair başlatılan takibin itiraz üzerine durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, araçta taşınan ilaçların davacının elemanlarınca kamyona yüklendiğini, tüm muhafaza işlemlerinin davacı tarafın elemanlarınca yapıldığını, bu hususlardaki eksiklik ve kusurun tamamen davacı tarafa ait olduğunu, müvekkilinin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek taşıdığı yükü nakledeceği yere zamanında götürdüğünü ve yetkililere teslim ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacının eşya ve kargo taşımacılığı yaptığı, davalıya ait kamyonla Eczacıbaşına ait emtiaları taşıttığı, ancak kamyonun brandasının aşırı yağıştan dolayı çukurlaştığı ve naylon kaplı kısmın delindiği, Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nin 42/10. maddesine göre davacı tarafın davaya konu emtiaları teslim aldığı andan teslim edinceye kadar, eşyanın ve kargonun tamamen ve kısmen zayiinden, hasara uğramasından, teslim alınan şeklini muhafaza etmekten, korunması ve taşınmasından sorumlu olduğu. Karayolları Taşıma Kanunu’nun 6. maddesine göre de, taşımacı pozisyonunda olan davacı firmanın yolcu ve eşyanın güvenlik içinde taşınmasından sorumlu olacağı. Karayolları Taşıma Kanunu’nun 7/2. maddesine göre “ilgili mevzuat hükümlerine uygun bir taşıtı”, “nitelikli şoför ve hizmetli personeli sefere göndermek”, “teknik şartlara uygun olmayan taşıtların trafiğe çıkmasına engel olmak” hususunda taşımacı olan davacı tarafın gereken özen ve duyarlılığı göstermek zorunda olduğu, ancak davaya konu olayda kargo hizmetleri sunan ve eşya ve kargo taşımacılığı yapan ve A.Ş olarak ticari hizmet veren davacı tarafın mevzuat gereğini yerine getirmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, asıl taşıyıcının ödediği tazminatın fiili taşıyıcıdan tahsiline yönelik olarak başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine dair olup, yurt içi taşımaya dair davaya konu uyuşmazlıkta davacının üst taşıyıcı, davalının ise alt ya da fiili taşıyıcı olduğu dosya kapsamıyla sabittir. Esasen taraflar arasındaki temel ve asıl uyuşmazlık davaya konu hasardan dolayı fiili taşıyıcı olan davalının sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, davacı taşıyıcının mevzuat hükümleri gereğini yerine getirmediği sonucuna varılarak yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Oysa, davaya konu olayda mahkemenin kabulünün aksine taşıyıcı sıfatının yalnızca davacıya ait olmadığı, davalının da alt taşıyan sıfatını haiz bulunduğu, esasen bu hususun davalının da kabulünde olduğu açıktır. Bu bağlamda karar tarihinde geçerli olan 6762 Sayılı T.T.K.nun 781. maddesi hükmüne göre, taşıyıcı, eşyanın kendisi tarafından teslim alındığı tarihle gönderilene teslim ettiği tarih arasında uğradığı hasardan sorumludur. Taşıyıcının bu sorumluluktan kurtulması, ancak anılan maddede belirtilen kurtuluş beyyinelerini ispatlamasıyla mümkündür.
Somut olayda her ne kadar davalı vekili, istif ve yüklemenin davacı elemanlarınca yapıldığını, kusurlu tarafın davacı olduğunu savunmuş ise de hatalı yükleme konusunda yanlış talimat verilmiş olsa dahi, davalı taşıyıcının, malın emniyetle taşınmasını sağlamak üzere her türlü tedbiri alması, hatalı yüklemeye karşı çıkması gerektiğinden, basiretli bir taşıyıcıdan beklenen davranışta bulunmaması sebebiyle davalının ilke olarak sorumluluğunun bulunduğunun kabulü gerekir.
Bu durumda, mahkemece, yukarda yapılan açıklamalar çerçevesinde davalının fiili taşıyıcı sıfatının kabulüyle taraf delillerinin değerlendirilmesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davalının sıfatında dahi yanılgıya düşülmek suretiyle dosya kapsamıyla örtüşmeyen ve isabetli bulunmayan yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına BOZULMASINA karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 990,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 18.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
ESKİŞEHİR AVUKAT CANSU ÖNÇLER UYANIK